Özgür Suriye Ordusu ‘ılımlı’ mı?

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yönetimine karşı saldırgan bir kampanya yürüten Batı ve medyası, diğer tarafta Suriye’deki cihatçıların asıl kimliğinin üstünü örterek, çeteleri “ılımlı” ve “demokratik” yapılar olarak parlatmaya çalışıyor.

JONATHAN SPYER
GLORIA CENTER – 6 Eylül 2013
Çeviren: Cansu Özkan/Tercüme Odası-soL

Seçilmiş temsilcilerin ve halkın Suriye’ye yönelik harekatı tartışması için, Suriye’deki gerçekliğe dair net bir resmin çizilmesi çok önemli.
Esad rejimi ve savunucuları konusunda açığa kavuşturulması gereken bir şey yok. 1960’larda ilk ortaya çıkışından bu yana kanlı zulmüyle bilinen bir rejim bu. Varolduğu yıllar boyunca Doğu Akdeniz’deki istikrarı en çok bozan faktör bu rejimdi. Kendi halkına karşı sinir gazı kullanılması da bu genel davranış şekline tam uyuyor.

Ancak ABD ne yapılması “gerektiği” konusuyla bu kadar uğraşınca, bir karşı dalavere kampanyasının yolda olduğu net olarak görülüyor: Bu, Suriyeli silahlı muhalifleri, “ılımlı” ve “demokrası yanlısı” güçler olarak gösterme girişimi. Keşke öyle olsaydı. Fakat gerçekte Suriyeli muhalif birlikler arasındaki yönelim tayfı, Müslüman Kardeşler tipi bir görünümden El Kaide kimliğine kadar uzanıyor. Bu da en “ılımlı” isyancı birliklerin bile Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Hamas’la aynı fikirlere sahip olduğu anlamına geliyor.

Gelin meseleye biraz daha yakından bakalım. Konuya dair yapılan güvenilir araştırmalar, Suriyeli muhaliflerin içinde üç ana blok olduğunu söylüyor.

Üç muhalif bloğu
En radikal bileşen, El Kaide türü gruplar: El Nusra Cephesi ve Irak-Şam İslam Devleti. Bu ikinci örgüt, doğrudan Irak El Kaidesi’nden Ebu Musab El Zerkavi’nin uzantısı. (Hatırlamayanlar için, bu adam ABD’li askerlerce öldürülmeden önce Iraklı Şiileri vahşice katleden bir mezhepçi olmasıyla tanınıyordu.) Birçok kanıtın da gösterdiği gibi Zerkavi’nin yolundan giden bu adamlar, Zerkavi yöntemlerine sadakatle bağlılar. Ayrıca, bu iki grup da Eymen El Zevahiri’nin lideri olduğu merkez El Kaide grubuna gayet açık şekilde ve doğrudan bağlı.

İkinci daha büyük bir bloksa Suriye İslam Cephesi bloğu olarak bir araya gelen, açıkça anti-demokratik Selefi İslamcı militanlardan oluşuyor. Bu grubun ana bileşeniyse güçlü Ahrar El Şam çetesi. Suriye’nin kuzeyindeki çatışmalarda öne çıkan bu gruplar, muhaliflerin eline geçen tek il merkezi olan Rakka’nın alınmasından sorumluydu. Bugünlerde, Rak-ka’da Esadların baskısının yerini İslamcıların baskısı aldı.

Bir de en büyük tugay toplamından oluşan üçüncü blok var. İşte bunlar da “ılımlı” ve “demokratik” olarak görmemiz istenenler. Bu üçüncü bloğun ana bileşenine Suriye İslami Kurtuluş Cephesi adı veriliyor. Cepheyi oluşturan 20 birlik, Batı destekli Yüksek Askeri Konsey’e ya da diğer adıyla “ordu”ya ve muhalif güçlerin genelkurmayına bağlı. Şam bölgesindeki Liva El İslam (İslam Sancağı), Halep’teki Tevhid Tugayı ve Faruk Tugayları gibi güçlü muhalif tugaylardan bazıları bu bloğa dahil.

Yüksek Askeri Konsey’in liderliğini, Suriye Ordusu’nun eski bir tümgenerali olan Salim İdris yürütüyor. Batı ve Körfez ülkelerinden gelen yardımları muhaliflere dağıtmaktan sorumlu olan Konsey, bu sayede Suriye İslami Kurtuluş Cephesi’nin birliklerinden çoğunun bağlılığını sağlama almış durumda. Ahfad El Resul (Peygamberin Torunları) ve Asifat El Şamal (Kuzey Fırtınası Tugayı) gibi bir dizi daha küçük fraksiyon ise Suriye İslami Kurtuluş Cephesi’yle olmasa da Yüksek Askeri Konsey’le aynı eksende.

‘Ilımlı ve demokratik isyancılar’
Burada sözü geçen tüm gruplar, bir şekilde Sünni İslamcılıkla ittifak yemini ediyor.

Geçtiğimiz yıl muhaliflerin kontrolünde olan kuzey bölgesine birkaç kez gittim. Eylül 2012’de, Halep’teki Tevhid Tugayı’nın kıdemli komutanlarından biriyle görüştüm ve çatışmaların zirvede olduğu zamanlarda tugaya bağlı militanlarla dolaşarak birkaç gün geçirdim. Muhaliflerin kontrolündeki alanlardaki şeriat konseylerinin üyeleriyle de görüştüm.

Batı onaylı para ve silahları edinmenin koşulu, Yüksek Askeri Konsey’e uymak. Fakat bu yakınlık meselesi nedeniyle tugayların kendilerini General İdris’in emrinde gördüklerine inanmak için çok az neden var. Bu muhalifler, Suriye’nin yoksul Sünni Araplardan oluşan, Müslüman Kardeşler’in politik tarzına uygun kırsal kesiminde ortaya çıkmıştı. İşte bu politik tarz da şüphe götürmez şekilde Tevhid, Faruk ve diğer güçlü muhalif birliklerin tarzı. Ama hâlâ “ılımlı” ve “demokratik” isyancılar dendiğinde bu birliklerden bahsediliyor.

Bu iddiaların kendileri bile açıkça ikiyüzlü. Yakınlarda izlediğim bir yayında muhaliflerin bir savunucusu, Suriye İslami Kurtuluş Cephesi’nden “Suriye Kurtuluş Cephesi” diye söz ediyordu. Aşağılık dalavere gün gibi ortadaydı.

Amerikan halkı ve seçilmiş temsilcilerinin Suriye’ye dair bir karara varabilmek için net bilgilere ihtiyacı var. Ancak şu an muhalif yanlısı “sözcü”lerden gelen tek şey, Müslüman Kardeşler odaklı çeteleri “ılımlı” ve “demokratik” olarak yeniden markalaştırma girişimi. Gerçekteyse Mursi ve Hamas’a benziyorlar.

Bu oyunlara kanmayın.