Ordu ayaklanmada ne tavır aldı?

Mısır'da ordunun tarafsızlık politikasına "devrimci" bir özellik yakıştırmak pek mümkün değil. Erler arasında eylemcilere sempati yoğun olmasına rağmen, ordunun üst kademesi, göbekten bağlı olduğu ABD'nin alacağı pozisyonu izliyor ve olayların bitişini iple çekiyordu.

Mısır’da eylemlerin ilk günleri, polisin yoğun şiddetine karşın eylemcilerin can kayıpları vermelerine dahi direnmeleriyle geçti. Bu süreçte Mısır ordusunun göstericilere karşı şiddet kullanmaması, ardından ordu sözcüsünün eylemcilerin taleplerini dile getirme haklarına saygılı olduklarını açıklaması, eylemciler arasında askere karşı sempati doğmasını sağladı.

Zira ülkede Ocak 1977’de patlak veren Ekmek Ayaklanması’nda ordu, isyanı kanlı bir biçimde bastırmıştı.

Ancak ordunun üst kademesi, eylemlerin ilk gününde tarafsız kalmayı tercih etmesine rağmen, Hüsnü Mübarek’in 1 Şubat Salı akşamı halka seslenerek gelecek seçimlerde devlet başkanlığına aday olmayacağını söylemesi, bir bakıma dönüm noktası olmuştu. Bu açıklamanın ardından ordu, hep halkın evine dönmesi ve “istikrarın kazanması”ndan yana taraf olduğunu sezdirdi.

Mübarek’in söz konusu konuşmasının ardından ordu sözcüsü, eylemcilerin eve dönme zamanının geldiğini söyledi.

Eylemciler, bilindiği gibi, eylemlerine devam ettiler. Ancak ertesi gün, kendilerini kanlı bir baskın bekliyordu.

Baltacıların saldırısı soru işaretlerini artırdı
2 Şubat Çarşamba günü akşamüzeri saatlerinden itibaren Tahrir Meydanı ve etrafındaki sokaklarda protestocular, “birdenbire” ortaya çıkan baltacıların saldırılarına maruz kaldılar. Bu saldırıdaçok sayıda görgü tanığını şaşırtan ise, diğer noktalardan püskürtülen baltacıların sadece Ulusal Müze gibi askerin kontrol ettiği noktalardan meydana giriş yapabilmeleri oldu. Develeriyle, atlarıyla, ellerinde sopa, bıçak ve baltalarıyla saldırıya geldikleri her hallerinden belli olan Mübarek yanlıları, tankların arasında süzülerek meydana girdiler.

Ordu, “tarafsızlık” politikası izliyordu.

Orduya teslim edilen saldırganlar ertesi gün yine karşılarında
Eylemcilerin birçoğu, eylemlerin başından itibaren sadece ordu değil, polise de “Birlikte mücadele” çağrısı yapıyordu. Eylemlere dair birçok kişisel anlatımda, eylemcilerin havanın sakinleştiği her durumda polislere ve askerlere gidip Mübarek’i onların da sevmediğini bildikleri, eylemcilerin barışçıl oldukları yönünde propaganda yaptıklarından bahsediliyordu.

Ancak polis, Mübarek’in diktatoryal devletinin temel baskı aracıydı. Eskiden beri polisten nefret ediliyordu. Orduya karşı ise böyle büyük bir nefret yoktu.

2 Şubat’taki saldırıda ordunun tavrı herkesin kafasında soru işaretleri uyandırdı. Yine de eylemciler, yakaladıkları baltacıları orduya teslim ettiler. Orduya teslim edilen saldırganların bazen birkaç saat, bazen birkaç gün sonra yeniden yakalanmaları ise, ordunun “tarafsızlık” politikasının iyiden iyiye sorgulanmasına sebep oldu.

Herkes ABD’yi bekliyordu
Mısır ayaklanmasında düzen cephesindeki bazı aktörlerin olayların başından itibaren tam bir Mübarek yanlısı tavır almamalarının bir sebebi halk tepkisinin büyüklüğü idiyse, diğeri de ABD’nin pozisyonunu bekleme ihtiyacıydı. Nitekim, ABD Mübarek’ten vazgeçebileceğini hissettirdiği andan itibaren birçok aktör, Mübarek yanlısı yerine tarafsız görünmeyi tercih etti. Türkiye Başbakanı Erdoğan bile, ABD’nin Mübarek’i sildiğini öngörerek, ayaklanmadan yana görüş bildirdi.

Ordu da bekliyordu. Üstelik Mısır’da ordu, tıpkı Türkiye’deki gibi siyasette önemli ağırlığa sahip bir kurumdu. 1952’de Kral Faruk’un devrilmesinde ordu rol oynamıştı. Ertesi yıl cumhuriyet ilan edildiğinden bu yana gelen tüm devlet başkanları ordu kökenli oldular.

Ordu göbekten ABD’ye bağlı
Mısır ordusu Mübarek’e karşı tarafsızlık politikası izleyebilse de, on yıllardır bölgede ABD’nin en büyük müttefiklerinden olan, bu yönüyle Türkiye’ye benzeyen Mısır’ın ordusunun ABD’den ayrı bir tarafsızlık politikası izlemesi düşünülemez.

ABD, son 60 yılda Mısır’a toplam 70 milyar dolar ekonomik ve askeri yardımda bulundu. Şu sıralar Mısır ordusuna verilen askeri yardım senelik 1,3 milyar dolar tutarında.

Mısır ordusu, bu yardımı yine ABD şirketlerine yatırıyor. Mısır General Motors’tan Abrams tankları, Boeing’den CH-47 Chinook helikopterleri, Lockheed Martin’den F-16 savaş uçakları, Sikorsky Aircraft’tan Black Hawk helikopterleri alıyor.

Kısacası, Mısır ordusunun silah gücü, ABD’den geliyor. Bunun yanı sıra, her sene yüzlerce Mısırlı subay, ABD’de eğitim görüyor.

Halk tankların altına yatıyor
Tahrir Meydanı’ndaki eylem sürüyor. Halk, Mübarek istifa edene dek eylemi bitirmemeye kararlı.

Öte yandan haftasonu muhalefet partilerinin Ömer Süleyman hükümetiyle masaya oturmalarıyla birlikte, ordunun “Bitse de gitsek” ruh hali iyice ortaya çıkmış durumda. Tahrir Meydanı’ndaki eylemciler, alanın etrafındaki tankların burayı terk etmemeleri için tankların altında yatıyorlar.

Tankların da alanı terk etmesi, meydandakilerin Mübarek yanlısı saldırganlar için tam bir açık hedef haline gelmesiyle, ve olası bir katliamla sonuçlanacak.

(soL - Dış Haberler)