Mısır bugüne nasıl geldi?

Mısır’ın yakın tarihindeki gelişmeler, başta Arap dünyası olmak üzere tüm bölgenin şekillenmesinde önemli rol oynadı.

Mısır’da protestolar artarak sürüyor. İngiliz sömürüsünden kurtulduğundan beri bölgenin en büyük gücü olan ve son 60 yılında sadece 3 lider gören Mısır’ın son yüzyılındaki gelişmeler bölgedeki tüm siyasal dengelere ışık tutuyor.

İlk adım: İngilizlerden kurtuluş
Osmanlı Devleti’ne bağlı bir bölge iken 1882 yılında İngiltere’nin kontrolüne geçen Mısır, uzun bir dönem sömürge olarak kaldı. 28 Şubat 1922’ye kadar süren sömürge dönemini, yine uzun süren bir monarşi izledi. Tek taraflı olarak bağımsızlığını duyuran Mısır’da 1. Fuat ilk kral olarak tahta çıktı. Monarşinin yanı sıra meşrutiyet benzeri sistemin uygulanmaya başlamasıyla Mısır modernleşmesi de başlamış oldu. Genel oy hakkının verilmesinin ardından yapılan ilk seçimlerde Vafd Partisi öne çıktı.

Haziran 1930’a kadar yapılan 4 seçimde de en çok oyu almasına rağmen Vafd iktidarları hep kısa ömürlü oldu. Kralla ve ülke üzerindeki etkisi hâlâ sürmekte olan İngiltere ile uzlaşamayan Vafd Partisi’nin iktidarı, anayasanın rafa kaldırılması ile sona erdirildi. Anayasanın yürürlüğe tekrar girdiği 1935 yılından sonra ise giderek güç kazanan milliyetçi ve İslamcı akımlar karşısında güç kaybeden liberal ve batıcı Vafd, 1938 seçimlerinde çok gerilerde kaldı.

Hür Subaylar Hareketi
1940’lı yıllarda gelişen Arap milliyetçiliğinin merkezi de Mısır’dı. 1945 yılında kurulan Arap Birliği’ne öncülük eden Mısır 1. Arap-İsrail Savaşı’nda (1949) da önemli rol oynadı. Savaştaki yenilginin başlattığı siyasi istikrarsızlık 1952’ye kadar sürdü. 1952’de liderliğini Cemal Abdül Nasır’ın liderliğindeki ‘Hür Subaylar Hareketi’nin yaptığı darbe Mısır’da yeni bir dönemin başlangıcı oldu.

Üçüncü Dünya’nın merkezi
Darbeden bir yıl sonra cumhuriyeti ilan eden Hür Subaylar Hareketi, İngilizleri hâkim oldukları Süveyş Kanalı’ndan çıkardı. 1956 yılında cumhurbaşkanlığına gelen Cemal Abdül Nasır, sosyalizm ile Arap milliyetçiliğini birleştirdiği iktidarını uzun yıllar korudu. Nasır, ‘Üçüncü Dünya’ arayışlarının en önemli lideri haline geldi.

Nasır iktidara geldikten sonra batı dünyası ile ilişkilerine mesafe koyarken Sovyetler Birliği ile yakınlaştı. Ülke içindeki muhalefeti etkisizleştiren Nasır, Arap dünyasında da önemli bir lider haline geldi. Özellikle Baas Partileri Nasır’ın ideolojik etkisi altında kalarak Arap modernleşmesini önemli ölçüde gerçekleştirdiler.

Süveyş Krizi gücünü arttırdı
Nasır ülkesinde birçok değişime imza attı. Toprak reformu ve sanayi atılımı gibi gelişmelerin yanı sıra Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi en önemli adımlar olarak dikkat çekti. Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi sürecinde yaşananlar tüm dünyadaki dengeleri etkiledi.

Millileştirme kararını kabul etmeyen İngiltere ve Fransa İsrail’i de içine alan bir planla Süveyş Kanalı’nı işgal etti. İşgal Sovyetler Birliği’nden büyük tepki gördü. Sovyetler, eğer İngiltere ve Fransa askerlerini çekmezse Londra ve Paris’e saldırabileceğini duyurdu. ABD’nin de müdahaleye karşı olduğunu açıklamasından sonra geri adım atan Fransa ve İngiltere askerlerini çekmek zorunda kaldı.

Krizin ardından Nasır’ın Arap dünyasındaki prestiji hızla yükseldi. Bundan sonraki gelişmelerde Arap dünyasının lideri olarak görüldü. Bu durumun sonucu olarak Mısır’daki her değişim, tüm Arap ülkelerini de aynı hızla etkilemeye başladı.

Müslüman Kardeşler de devrede
İlk olarak 1928 yılında kurulan Müslüman Kardeşler 1940’lı yıllarla birlikte güç kazandılar. Ortadoğu’nun en köklü İslamcı hareketlerinden olan Müslüman Kardeşler, Abdülnasır’ın iktidarı ile yeraltına çekilmek zorunda kaldı. Bu dönemde birçok eylem gerçekleştirse de yoğun baskılar örgütü zor duruma düşürdü. Müslüman Kardeşler’in tekrar güçlenmesi ancak 1980’lerde gerçekleşti.

Arap dünyasındaki İslami örgütlerin birçoğunun -ABD'yle birlikte- kaynağını oluşturan Müslüman Kardeşler’in son gösterilerde de etkili olduğu söyleniyor.

Enver Sedat’la batıya dönüş
Nasır iktidarının son yıllarında ve özellikle İsrail’e karşı aldığı yenilgilerden sonra siyasi söylemi de gittikçe yumuşadı. 1970 yılındaki ölümünden sonra yıllardır yardımcılığını yapan Enver Sedat cumhurbaşkanı oldu.

Enver Sedat Mısır’ın yönünü ‘Üçüncü Dünya’ arayışlarından batıya çeviren isim olarak öne çıktı. Sovyetler Birliği ile ilişkileri donduran Sedat, ABD ile yakınlaşmaya çalıştı. 1978 yılında ABD’nin arabuluculuğuyla İsrail ile imzalanan Camp David Sözleşmesi de Sedat’ın siyasal konumunu netleştirmiş oldu.

Ve Hüsnü Mübarek...
Enver Sedat’ın 1981 yılında öldürülmesiyle cumhurbaşkanlığına Hüsnü Mübarek getirildi. Selefi gibi asker olan Mübarek, Hava Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapmış, ardından cumhurbaşkanı yardımcısı olmuştu. Mübarek yaklaşık 30 yıldır aralıksız cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor.

Seçildiği günden kısa bir süre sonra sıkıyönetim ilan eden Mübarek, çoğu yetkiyi elinde topladı. 6’şar yıl arayla yapılan 4 seçimde daha iktidarını korurken, sıkıyönetim durumunu da sürdürdü. Ülkede 60 yıldır süren ordu-devlet ilişkilerini kullanarak iktidarını sağlamlaştıran Mübarek, muhaliflerine de acımasızca davranmasıyla ünlü. ABD’nin de desteğini alan ve orduyu yeniden yapılandıran Cumhurbaşkanı, seçimlere muhalif partilerin katılmasını dahi engellemişti. Mübarek yönetiminde Mısır, ABD'nin bölgede en büyük destekçilerinden biri oldu, Filistinliler'e karşı İsrail'in en büyük müttefiki konumuna geldi.

Normal şartlar altında bu yıl Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de düzenlenmesi gerekiyor. Son olaylardan önce 6 dönemdir ülkeyi yöneten 83 yaşındaki Mübarek’in yerini bırakacak bir isim aradığı konuşuluyordu. Bu isimler arasında en çok öne çıkan ise oğlu Cemal Mübarek’ti.

(soL – Haber Merkezi)