Libya'da dağılma sürüyor

Libya'da gelişmeler hız kesmezken uluslararası diplomaside Kaddafi'ye değinmeden yapılan açıklamalardan geçilmez oldu. Obama da bir hafta süren sessziliğin ardından dün beklenen açıklamayı yaptı.

42 yıldır iktidarı elinde bulunduran Muammer Kaddafi, Libya'da devam eden gösteriler ve yer yer ordu birliklerinin de muhalif güçlere katılması sonucu, Libya'nın doğu kesiminin tamamının kontrolünü kaybederken başkent Trablus'a sıkıştı.

Protestocuların, ayaklanmanın başlamasından bu yana bir haftada, ülkenin Mısır sınırından itibaren doğu kesiminin kontrolünü ele geçirdikleri ileri sürüldü.

Ayaklanmanın başladığı ve muhaliflerin eline geçen Bingazi'de ve Tobruk'ta dün, başkent Trablus'taki muhaliflere destek amacıyla kitlesel mitingler düzenlendi. Gösterilerde Libya'nın bir önceki monarşi döneminin bayraklarının açıldığı gözlendi. Kaddafi yanlılarının eylemcilere saldırıları sürüyor. Mısır ve Tunus'tan çeşitli demokratik kitle örgütleri, ayaklanmacılara destek olarak tıbbi yardım malzemesi gönderiyorlar.

Başkent Trablus'ta ise muhaliflerin yaptığı çağrı uyarınca bugünkü gibi yarın da kalabalık protesto gösterileri yapılması bekleniyor. Kaddafi'nin sokağa çıkanı öldüren paralı askerlerinin ve keskin nişancılarının sokakları kontrolü altında tutmasından dolayı gösterilerin kanlı geçeceği öngörülüyor.

Orduda isyan, 130 askere idam
Muammer Kaddafi’nin halka isyanına karşı sert tepkisi orduyu da böldü.

Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu'nun bildirdiğine göre, 130 Libyalı asker halkın üzerine ateş açılması emrini yerine getirmeyi reddettikleri için Kaddafi yönetimince idam edildi. Ordu saflarında Kaddafi'ye baş kaldıran ordu birliklerinin sayısının giderek arttığı da edinilen bilgiler arasında. Önceki gün de Kaddafi’nin göstericilere ateş açılması emrini reddeden iki Hava Kuvvetleri Komutanı Malta’ya iniş yaparak siyasi sığınma talep etmişti.

Bugün ise Libya ordusunun Doğu Komutanı General Süleyman Mahmud Süleyman isyancıların saflarına katıldığını açıkladı. Libya’nın Fas Büyükelçiliği'ndeki diplomatlar, elçilikteki Libya bayrağını yarıya indirerek, Kaddafi’nin fotoğraflarını yırtıp, isyanı desteklediklerini bildirdiler. Birçok diplomatik misyon gibi Libya'nın Kanada büyükelçiliği de Kaddafi karşıtı açıklamalar yaptı.

Genekurmay Başkanına "önlem"
Kaddafi’nin ikidarının ilk yıllarından bugüne sağ kolu olan Genelkurmay Başkanı Ebu Bekir Yunus Caber'in ev hapsine alındığı iddia edildi.

Kaddafi’nin özel korumalarından oluşan Muhammed el Migraif Tugayı'nın da saf değiştirdiği iddia edildi.

İçişleri Bakanı'nın durumu belirsiz
Libya İçişleri Bakanı General Abdulfetih Yunus Ali Obaydi'nin dün, bakanlıktan ve ona yüklenen tüm sorumluluklardan istifa ettiği ve "17 Şubat Devrimi" saflarına katıldığı yönünde bir açıklama yaptığı belirtilmişti.

Libya devlet televizyonunda çıkan bir haberde ise, İçişleri Bakanı Abdul Fettah Yunus El Abidi'nin Bingazi'deki muhalif güçler tarafından kaçırıldığı iddiası yer aldı. Devlet televizyonunun haberinde, Kaddafi yanlısı güvenlik güçlerinin, El Abidi'nin kaçırılmasından sorumlu olduğu iddia edilen muhalifler için, "saklandıkları yerde yakalanacaklar" ifadesini kullandıkları belirtildi.

Başkent Trablus'ta kontrol hâlâ Kaddafi'de
Kaddafi yanlısı güçlerin ülkenin doğusundaki kentleri yitirmesinin ardından başkent Trablus'ta milisler ve keskin nişancıların kullanılmasıyla, kontrol yeniden sağlandı.

Batıda, Zvara ve Al Zaviya gibi, Trablus yakınındaki Tajura kenti de muhalif güçlerin eline geçti. Kaddafi yanlısı güçlerin kontrolü tamamen kaybettiği Doğu'da ise halkın yanına geçen askeri güçlerin, Kaddafi güçlerinin olası saldırılarına karşı halkı korumak üzere seferber oldukları belirtiliyor.

Raporlar, Libya'daki Kaddafi karşıtı ayaklanmanın, Kaddafi'nin acımasız saldırılarına rağmen ivme kazandığını bildiriyor.

Ülkedeki bölünme haberleri, askeri birliklerin muhalif güçlere katılması, muhalefetin başkente saldırı girişiminde bulunabileceği yorumlarını da getirirken, internette de protestocular tarafından bütün polis, silahlı kuvvetler birimlerine ve gençlere, yarın Trablus'a yürüme çağrısı yapıldığı haber veriliyor.

Diplomatlar istifa ediyor
Libya'daki rejim karşıtı gösterilerin başlamasından bu yana, ülkenin yurtdışı temsilciliklerinden, aralarında Vashington ve BM'deki büyükelçiler de olmak üzere, yedisi büyükelçi 15'e yakın diplomat görevlerinden istifa etti.

En son, Libya'nın Ottawa Büyükelçiliği'ndeki tek diplomatı elçilik maslahatgüzarı İhab El-Mismari, görevinden ayrıldı.

"Kaddafi kimyasal silah kullanabilir"
Görevinden istifa eden Libya'nın Ottawa Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Ihab El-Mismari, Kaddafi'nin halka karşı, sarin gazı gibi konvansiyonel olmayan silahlar kullanabileceği yönünde uyarıda bulundu. Kanada'da yayımlanan "Toronto Star" gazetesine yaptığı açıklamada, "sarin gazı gibi çok tuhaf silahlardan bahsedildiğini duydum ve Kaddafi'nin bu tarz silahlara başvurmasından endişeliyim" dedi.

Muhalifler tarafından ele geçirildiği belirtilen, Libya'nın üçüncü büyük kenti Misrata'da, Kaddafi'ye sadık kalmış güvenlik güçlerinin Kaddafi karşıtı göstericilere karşı aşırı sert bir müdahalede bulunduğu ve bu müdahalenin çok sayıda can kaybına yol açtığı bildirildi. Görgü tanıkları, Kaddafi yanlısı güvenlik güçlerinin silahsız göstericilere makineli tüfek ve roketatarla ateş açtığını ve birçok göstericinin hayatını kaybettiğini söylediler.

El Kaide gündeme yerleşti
Bilindiği gibi Muammer Kaddafi Batılı ülkeleri kendisini desteklemeleri amacıyla, Libya'da kendisinden sonra El Kaide'nin gücü ele geçirebileceğini söyleyerek tehdit etmişti. Dün de Kaddafi'nin Dışişleri Bakan Yardımcısı Halid Kaym da Avrupa Birliği ülkelerinin büyükelçileriyle yaptığı toplantıda ilginç bir iddia ortaya atarak, El Kaide’nin ülkenin doğusundaki Derna’da eski bir Guantanamo tutsağı tarafından yönetilen bir İslami emirlik kurduğunu söylemişti.

ABD'de bulunan "İnternetteki İslamcı Siteleri İzleme Merkezi (SITE)"nin servis ettiği bir bilgiye göre, Libya'nın doğusunda İslami emirlik kurduğu belirtilen El Kaide'nin Mağrib kolu, Libya'daki protestocuları desteklediğini duyurdu. Mağrib'in, yazılı açıklamada, "Libyalı göstericilerin ülkenin lideri Muammer Kaddafi'yi devirmelerine, elinden geldiği kadarıyla yardımcı olacağı"nı bildirdiği belirtildi.

Obama sonunda konuştu
Libya'daki isyanın başından beri halka karşı uygulanan şiddete sessiz kaldığı için eleştirilen ABD Başkanı Obama, dün gece ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Libya'daki gelişmeler üzerine yaptığı görüşmenin ardından, Beyaz Saray'da basın açıklaması yaptı.

Libya'da yaşanan şiddeti geçen hafta "güçlü biçimde kınadıkları"nı vurgulayan Obama, "Libya'da yaşanan acı ve katliam çok çirkin ve kabul edilemez" dedi. Obama, barışçıl göstericilere ateş açılması yönündeki tehditler ve talimatların ve Libya halkının daha fazla cezalandırılmasının da kabul edilemez olduğunu belirterek, "bu eylemler uluslararası normları ve genel ahlaka dair tüm standartları ihlal etmekte. Bu şiddet durmalı" diye konuştu.

Kendisi açısından en öncelikli konunun Libya'daki Amerikan vatandaşlarını korumak olduğunun altını çizen Obama ayrıca, son birkaç gündür ulusal güvenlik ekibinin Libya'daki durumu izlemek için gece gündüz çalıştığını ve uluslararası ortaklarıyla koordinasyon halinde olduklarını söyledi.

Ortadoğu'daki değişimlerin itici gücünün, daha iyi hayat şartlarına sahip olmak isteyen bölge halkı olduğunu, bunun ABD veya herhangi bir yabancı güçten kaynaklanmadığını savunan Obama, ABD'nin bu süreçte özgürlüklerin, adaletin ve tüm halkların itibarının yanında olmaya devam edeceği iddiasında bulundu.

Kaddafi'ye yönelik doğrudan bir ithafın yer almaması nedeniyle eleştirilen açıklamasında Obama, "Libya konusunda dünyanın tek bir ses halinde konuşması gerektiği"ni, bunun için Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ı Cenevre'de düzenlenecek BM İnsan Hakları Konseyi toplantısına katılması için göndereceğini ve Clinton'ın muhataplarıyla istişarelerde bulunacağını söyledi. Libya hükümetinin de diğer tüm hükümetler gibi şiddetten sakınma, ihtiyacı olanlara insani yardım sağlanmasına izin verme ve halkının haklarına saygı gösterme konusunda sorumluluğu bulunduğunu hatırlatan Obama, "Libya hükümeti, sorumluluklarını yerine getirmedeki başarısızlığından sorumlu tutulmalı ve devam eden insan hakları ihlallerinin bedeliyle yüzleşmeli" dedi.

AB kararsızlık içinde. Yaptırımlarda bulunulacak mı?
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, önceki gün Kahire’de yaptığı bir konuşmada "her seçeneği göz önünde bulundurdukları"nı belirtmiş, Ashton'ın sözcüsü Maja Kocijancic ise dün, "bugün aldığım bilgiye göre, tüm AB üyeleri, Libya'ya her türlü silah satışını ve satış iznini askıya almış durumda" demişti.

Fakat silah ambargosu kararının kesin olmadığı ortaya çıktı. Kaddafi’ye karşı yaptırımların hemen karar verilebilecek bir konu olmadığı yönündeki resmi açıklamalar yaygınlaşırken, Malta Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü de, "Malta dahil AB üyesi 25 ülkenin Kaddafi’ye derhal yaptırımlar uygulanmasına karşı olduğunu, sadece 2 AB ülkesinin yaptırımlardan yana olduğu"nu söyledi.

Kaddafi’nin konuşmasının ardından yaptığı açıklamada Almanya Devlet Başkanı Angela Merkel, konuşmayı şok edici bulduğunu, Kaddafi’nin kendi halkına karşı düpedüz savaş ilan ettiğini söylemişti. Merkel, "eğer bu şiddet sona ermezse Almanya, Libya’ya yaptırımlar dahil her türlü seçeneği göz önünde bulunduracaktır" demişti.

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton dün yaptığı bir açıklamada da, "AB, sivillere karşı vahşice saldırılar ve şiddetin sorumlularından hesap sorulacağını vurgular... Libya halkının iradesine saygı gösterilmelidir ve AB onların yanındadır" ifadesini kullandı.

AB-Libya Çerçeve Anlaşması müzakerelerinin askıya alındığını belirten Ashton, "ilave önlemler almaya hazır oldukları"nı kaydetti.

AB mülteci akınından korkuyor
Diğer yandan Avrupa'nın yeni bir mülteci akınına uğrama tehlikesi de AB'yi acele yaptırım kararları almaması için engelleyen başlıklardan biri. İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini, Libya'daki şiddetin ardından 200-300 bin kadar mültecinin İtalya'ya gelebileceği endişesi yaşadıklarını söylerken, AB üyesi ülkeler de mülteci akınına karşı önlemleri düşünüyor.

Kuzey Afrika'dan gelen mültecilerin ilk duraklarından biri olan İtalya, sıkıntı çeken ülkelerin başında geliyor. Şu ana kadar Avrupa’nın kuzeyindeki ülkeler, İtalya ve diğer Akdeniz ülkelerine gelen mültecileri kabul etme konusunda istekli davranmadığı bilinirken, İtalya'nın kaçak göçün önlenmesi konusundaki ısrarını sürdürdüğü belirtiliyor.

Libya'daki isyanı Avrupa ülkelerinden gelen destek açıklamalarının cesaretlendirdiğini Kaddafi, Avrupalı devletleri "eğer devrilirsem, bunun sonuçları Avrupa’yı bataklığa çevirecek bir Afrikalı göçmen akını olur" diye tehdit etmişti.

Küba'dan ABD'ye suçlama
Tüm dünya ABD Başkanı Obama'dan gelecek açıklamaya kilitlenirken Fidel Castro dün yayımlanan makalesinde, Libya'daki ayaklanmanın, ABD'nin bu ülkeyi işgal etmesinin bahanesi olarak kullanılabileceğini iddia etti. Castro, ABD’nin, Libya’nın petrol kaynaklarını ele geçirmek için NATO’ya istila emri vermeyi planladığını belirterek, "bana göre, ABD yönetiminin Libya’nın huzuruyla ilgilenmediği aşikar. Bu zengin ülkeye önümüzdeki günler hatta saatlerde müdahale etmesi için NATO’ya emir vermekte tereddüt etmezler" diye konuştu.

Küba Dışişleri Bruno Rodrigez de, Kaddafi'nin Libya'da yüzlerce ölümle sonuçlanan halka yönelik şiddetinin ABD medyası tarafından kışkırtıldığını belirtti.

(soL - Dış Haberler)