Komünistlerin festivali Portekiz'de kutlandı

Portekiz Komünist Partisi'nin on yıllardır düzenlediği Avante Festivali, bu sene de yoğun katılımla coşku ve heyecan dolu 3 gün boyunca düzenlendi.

Portekiz Komünist Partisi (PKP), sadece ülkede değil tüm Avrupa'da tanınan Avante Festivali'nin 33'üncüsünü bu sene düzenledi. 4 Eylül Cuma günü başlayıp 6 Eylül Pazar gecesi sona eren festival, her sene olduğu gibi kitlesel ve coşkulu geçti.

Birkaç tane konser sahnesi, büyük bir tiyatro çadırı, bir modern sanatlar bienali, partinin yerel örgütlerinin alanları, sunumlar ve teknik olanaklarıyla etkileyici parti merkezi alanı, dünyanın birçok ülkesinden komünist ve işçi partilerinin standlarının bulunduğu uluslararası alanı ve daha birçok görülmeye değer mekanıyla geniş festival alanına yüz binlerce Portekizli üç gün boyunca akın etti. Devletin baskısı sonucu seksenli yılların sonunda festival alanı bulmakta zorlanan PKP'nin kampanyasıyla toplanan paralarla alınan, içinde ufak bir gölet de bulunan, sahil kenarında, Lizbon manzaralı, çok geniş festival alanı partiye ait.

Avante Festivali, Portekiz Komünist Partisi için her sene büyük bir siyasal ve örgütsel çalışma. Festivalin hazırlanması, parti tarafından aylar süren bir örgütlenme çalışmasına dönüştürülüyor. Festival alanındaki yapılar, her sene sökülerek Mart ayından itibaren gönüllülerin katkılarıyla hep birlikte o senenin ihtiyaçlarına göre baştan yapılıyor.

Üç gün boyunca tüm Portekiz'in gündemini belirleyen festival, Portekiz'deki düzen güçlerine yıllardır rahatsızlık veriyor. "Muslukların dirsekle çalıştırılabilecek şekilde Avrupa Birliği standartlarına uygun olmadığı", "platformların altının da kapalı olması, yerle temas etmemesi gerektiği" gibi her sene türlü çeşitli bahanelerle devletin engellemeye çalıştığı festivale geçen seneki saldırı ise daha acımasızdı: Geçen sene hükümet, Siyasi Partiler Yasası'nda bir değişiklik yaparak siyasi partilerin bu gibi etkinliklerden kazandıkları paranın hazine yardımından kesilmesini önermişti. Fakat yüksek mahkeme, bu yasa değişikliğini iptal etti, zira bu gibi etkinliğe sahip tek parti olan PKP'ye dönük açık bir saldırı olan yasa, etkinlikten elde edilen kâr da değil, tüm gelirin kesilmesini öngörüyordu: Yani festival alanında bir şişe su satıldıysa, yasaya göre bu sudan elde edilen kâr değil, su fiyatının tamamı hesaplanacak, bu paraların hepsi PKP'den kesilecekti. Bu saçma yasa iptal oldu, fakat Portekizli komünistler bir sonraki saldırıyı da merakla beklemeyi sürdürüyor.

Avante Festivali'ne Türkiye'den katılan tek parti olan Türkiye Komünist Partisi'nin delegasyonunda yer alan, TKP Merkez Komitesi üyesi Alper Birdal'dan festivali soL için değerlendirmesini istedik:

Avante Festivali PCP’nin toplumsal meşruiyetini gösteriyor

Bu yıl Avante Festivali’nin otuz üçüncüsü düzenlendi. Aslında festival 1976’dan beri yapılıyor, ancak 1987’de devletin baskısı nedeniyle gerçekleştirilememiş. Kanımca bu basit veriye önem vermek gerekli. Çünkü otuz dört yıl boyunca bu çapta bir etkinliği düzenlemek hiç kolay bir iş değil. 1987’de festivalin yapılamaması üzerine Portekiz Komünist Partisi’nin (PCP) büyük bir kampanya düzenleyerek, halkın desteği sayesinde kendi festival alanına sahip olması da yine bu kararlılığın ve sürekliliğin bir ifadesi olarak görülmeli. Elbette karşı tarafın baskı ve tacizleri durmuş değil, ama bu kararlılık karşısında duramayacakları ortada.

Yine bu veriler Avante Festivali’nin yalnızca bir şenlik olmadığına işaret ediyor. Bu, siyasi bir etkinlik. Zaten PCP’nin festival sloganlarından bir tanesi de “Bunun gibi bir başka festival yok” çok doğru...

Festivale dair genel olarak söylenebilecek daha çok şey var elbette. Ama sanıyorum en önemlisi, üç gün boyunca festivale katılan insanların çokluğu. Her yıl yüz binlerce insanın katıldığı bir etkinlikten söz ediyoruz...

Bir anekdot aktarayım. Festivale giderken uçakta karşılaştığımız, Portekiz’e ilk defa giden Türkiyeli bir üniversite öğrencisine festivalden bahsettik ve davet ettik. Aldığımız yanıt ilginçti: “Komünistlerin festivali mi, gelirim...” Avante Festivali PCP’nin yaygın ve meşru toplumsal kimliğinin bir ifadesi. Avrupa’nın en büyük festivallerinden biri olmakla kalmıyor, “komünistlerin festivali” olarak da biliniyor. Bunu da bir kenara not etmek gerekli.

Bir diğer genel gözlem, üç gün boyunca festivale katılan yüz binlerin büyük bir kısmının gençler olması. “Eğlence olsun yeter gençler tabi gider” diye düşünmek yanıltıcı olur. Nihayetinde “komünistlerin festivali”nden bahsediyoruz ve PCP’nin toplumsal meşruiyetinin gençler tarafından bu ölçekte tanınıyor ve benimseniyor olması son derece önemli. Zira bunun Karanfil Devrimi’nin gerçekleşmesinde baş rollerden birini oynayan PCP’nin “tarihsel meşruiyeti”nden kaynaklandığı söylenebilir. Bu da kuşkusuz söz konusu, ama kesinlikle geçmişte kalmış bir durumdan söz etmiyoruz. Her yıl yeniden üretilerek gençliği kapsayan bir toplumsallık söz konusu.

Bunlara bir gözlem daha eklemek isterim. Festivalin açılış etkinliği, üç buçuk saat süren ve on binlerce insanın büyük bir keyifle dinlediği bir operaydı. Festival alanında plastik sanatlar sergileri, büyük bir kitap fuarı bulunuyordu. Bu veriler bize yapılan işin kalitesi hakkında bir fikir veriyor. Kitap fuarındaki kitapların önemlice bir kısmının parti üyesi ya da sempatizanı aydınlar tarafından yazılmış olması ve bu kitapların epeyce bir kısmının “yeni çıkanlar” kategorisi altında sınıflandırılmış olması da PCP’nin aydınlarla ilişkisine dair bir ipucu sunuyor. Buna bir de, bugüne kadar düzenlenen otuz üç festivalin afişinin yüksek bir estetik değere sahip olmasını eklemek gerekli.

Bu yılki festivalin bunların dışında başka bir önemli boyutu da vardı. Portekiz’de iki hafta sonra, 27 Eylül’de, genel seçimler yapılacak. Ondan iki hafta sonra da yerel seçimler yapılacak. Avrupa Parlamentosu seçimlerinin üzerindense henüz üç ay geçti. Üç büyük seçimin olduğu bir yılda bu denli büyük bir organizasyonun aksatılmadan gerçekleştirilebilmesi çok büyük bir dirayet istiyor. Bunun kaynakları nelerdir diye düşünmek durumundayız.

Birinci kaynak PCP’nin andığımız tarihsel ve toplumsal meşruiyetidir kuşkusuz. Partinin örgütlü gücü ve festivale verdiği önem, etkinliğin hiçbir koşulda ertelenmemesi sonucunu doğuruyor. Festivalin düzenlenmesi için gerekli insan kaynağı ise, 7.500 kişinin onbinlerce saatlik gönüllü çalışması sayesinde temin edilebilmiş.

İkinci kaynak, PCP ve Yeşiller’in (PEV) ittifakı Demokratik Birlik Koalisyonu’nun (CDU) Haziran’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde son 15 yılın en yüksek oy rakamına ulaşmış olması. AP seçimlerinde bir önceki seçime kıyasla 70.000 oy daha alınmış ve PCP Genel Sekreteri Jeronimo de Sousa’nın ifade ettiği üzere, PCP’nin seçimlerdeki temel amaçlarından bir tanesi bu yetmiş bin insanı da örgütlü kılmak. Yine de Sousa’dan öğrendiğimize göre parti 2006’daki XVII. Kongresi ile 2008’deki XVIII. Kongresi arasından binlerce yeni üye kazanmış ve kazanılan yeni üyelerin yüzde otuzu otuz beş yaşın altındaymış. Dolayısıyla Avante Festivali’nin seçimlere ve örgütlenme hedefine dönük değerli bir araç olduğuna bir kez daha ikna olabiliriz.

Bu kısa deneyim paylaşımı vesilesiyle önümüzdeki bir ay içinde Avrupa’da iki önemli ülkede, Portekiz ve Yunanistan’da yapılacak seçimlerin öneminin altını bir kez daha çizelim ve her iki ülkedeki yoldaşlarımıza, PCP ve KKE’ye, başarılar dileyelim.

Avante Festivali Fotoğrafları

(soL - Haber Merkezi)