Kimyasal silahlar ya da ABD'nin unutturulan yüzü

ABD yönetimi bir süredir Suriye'ye dış müdahaleyi meşrulaştırmak için Suriye'nin halka karşı kimyasal silah kullanabileceği iddialarını gündemde tutuyor. Oysa ABD, yüzbinlerce ölümle sonuçlanan "kimyasal operasyonlarının" hesabını vermiş değil.

Geçtiğimiz hafta Katmandu'da toplanan Dünya Barış Konseyi konferansı sonunda yapılan deklerasyonda, ABD'nin Vietnam'da kullandığı "Agent Orange" olarak bilinen kimyasal silahların mağdurlarıyla dayanışma mesajı da bulunuyordu. ABD ordusunun 1961-71 yılları arasında yoğun olarak kullandığı kimyasal silahlar neticesinde yüzbinlerce Vietnamlı sivil hayatını kaybetmiş ve yaralanmış ve bir bu kadar çocuk da sakat ya da ölü doğmuştu. Yapılan deklerasyonda şu ifadelere yer verildi:

"[Dünya Barış Konseyi] Vietnam'daki Agent Orange kurbanları için, suçluların hala cezalandırılmamış olması ve kurbanlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmek adına pek az şey yapmış olmaları nedeniyle, adaletin hala sağlanmamış olduğunu
Agent Orange kurbanlarının pek çoğu, gündelik yaşamlarında büyük acılara katlanmak durumunda kaldığından ve çoğunun yaşamı sona ermek üzere olduğundan bu insanlar için acilen harekete geçmek gerektiğini
Agent Orange kurbanlarının hakları konusunda, özellikle çeşitli insan hakları örgütleri ve Birleşmiş Milletler tarafından yapılanların tam ve etkin olmaktan uzak olduğuna, uluslararası kamuoyu nezdinde dikkat çekmek gerektiğini... [ilan eder]."

Henüz bu silahların kullanımıyla ilgili hesap vermemiş olan ve konuyu gündemden uzak tutan ABD'nin, iş emperyalist yayılmacılığa gelince, kimyasal silahların "yanlış ellerde" katliama neden olabileceği gibi bir tezden hareketle, Suriye'ye yönelik bir dış müdahaleyi meşrulaştırma amacıyla bu silahların varlığını sürekli gündeme getirmesi dikkat çekici.

Suriye ordusunun elinde kimyasal silahların bulunduğu ve bunların komşu ülkeler ve Suriye halkı için tehdit oluşturduğu yönündeki haberler bir süredir gerek ABD'li ve İsrailli yetkililerce dile getirilmiş ve gerekse yerli ve yabancı basında geniş yer bulmuştu. Bu konuda son açıklamalardan birini Beyaz Saray Sözcüsü Tommy Vietor yapmış ve bu silahların Suriye halkına karşı kullanılması konusunda endişeli olduklarını belirtmişti.

Müdahale için bahane bulmak
Bir yıldan uzun süredir başta ABD olmak üzere emperyalist ve taşeron ülkeler, Suriye'de kendi istekleri doğrultusunda bir rejim değişikliği için her yolu deniyor. Bu süreçte İslamcı grupların ağırlıkta olduğu muhalefete silah ve lojistik destek sağlamak da dahil her türlü dezenformasyon ve propaganda faaliyeti de emperyalist güçlerce kullanıldı. Bunlardan birini de, gerek askeri müdahale için meşruiyet sağlama ve gerekse uluslararası kamuoyunda Suriye'yi yalnızlaştırma amacı güden kimyasal silahlara dair risk algısının yaratılması oluşturuyor.

Örneğin aynı süreci İran'ın nükleer programına karşı da işleten ABD ve İsrail'in elinde nükleer silahlar olduğu biliniyor. Bu durum Suriye için de geçerli. Kimyasal silahlar konusunda ortalığı ayağa kaldıran ABD yönetimi hala Vietnam'da yaygın olarak kullandığı "Agent Orange" kimyasallarının trajik sonuçlarının hesabını vermiş değil.

Vietnam'da ne olmuştu?
ABD ordusu, ağırlıklı olarak Vietnam'da olmak üzere Kamboçya ve Doğu Laos'u da kapsayacak biçimde, 1961-71 yılları arasında "Operation Ranch Hand" (Rençber Operasyonu) adıyla yürüttüğü kimyasal saldırılarda, toplam 80 milyon litre bitki öldürücü kimyasalı, Vietnam topraklarının yaklaşık %20'sini kaplayan bir alanda kullanmıştı. Kimyasal silahlar ağırlıklı olarak ormanlık alanlarda ve tarım arazilerinde kullanılmıştı. Bununla amaçlanan, öncelikle Vietnamlı gerillaların doğal saklanma alanları olan ormanları kurutmak ve bunun yanında tarım arazilerini yok ederek köylüleri kente göçe zorlamaktı. Böylece gerillalar hem gıda kaynaklarından hem de toplumsal destekten yoksun kalacaklardı. Plan belli ölçülerde başarıya ulaştı. Vietnam Kızılhaçı'nın raporuna göre 3 milyon insanın yaşamını doğrudan etkileyen ve yüzbinlerce sakat doğuma neden olan kimyasal silahlar sonucunda, 1958'de 2,8 milyon olan Saygon nüfusu, 1971 yılına gelindiğinde yaşanan göçler sonucunda 8 milyona çıkmıştı.

ABD, yalnızca ölümlerle değil, doğal dengenin bozulması, tarım arazilerinin yok olması ve kentlere kitlesel göçler sonucunda yoksulluk, açlık ve işsizlik gibi sosyal felaketlere de yol açan operasyonların hesabını vermiş değil. Kullanılan kimyasallar sonrasında doğan pek çok Vietnamlı çocukta damak yarıkları, fıtık, zihinsel problemler ve fazladan uzuvlarla dünyaya gelme vb. pek çok doğum sakatlığının meydana geldiği biliniyor.

Sınır tanımayan işbirlikçilik
ABD'nin emperyalist emellerine direnen halklar üzerinde sınır tanımadan kullandığı bu kimyasal, ağırlıklı olarak iki firma tarafından, Monsanto Corporation ve Dow Chemical tarafından üretiliyordu. Bir kimya devi olan Dow Chemical'ın silah endüstrisinde pek çok yatırımı olduğu biliniyor.

Dow Chemicals'ın Türkiye'de yaptığı yatırımla ilgili haberi okumak için tıklayınız.

Dow Chemical yakın zamanda Türkiye'de de yeni bir yatırıma imza atmıştı. Dow Chemical, Aksa işbirliği ile karbon fiber üretimi için Türkiye'ye yatırım yapma kararı almıştı. Geçtiğimiz Aralık ayında yapılan antlaşmanın imza törenine Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün de katılmıştı. Bakan Ergün karbon fiber teknolojisinin deprem güçlendirme ve çeşitli altyapı çalışmaları gibi barışçıl amaçlı kullanım alanlarından bahsederken, bu teknolojiye ağırlıklı olarak silah sanayi ve nükleer endüstri alanlarında gereksinim duyulduğundan söz etmemişti.

Burada dikkat çekici olan ise, son haftalarda Suriye'ye yönelik askeri müdahale seçenekleriyle birlikte gündeme gelen ve müdahale gerekçesi olarak öne sürülen kimyasal silahların yalnızca yabancı basında değil, Türkiyeli egemen basında da sık sık yer alması. AKP iktidarı, Suriye'ye yönelik emperyalist bir müdahalenin kışkırtıcılığını üstlenmişken ve bu yolda kimyasal silah tehdidini de bir gerekçe olarak gösterirken, en büyük kimyasal silah üreticileriyle antlaşma yapmaktan çekinmiyor.

(soL - Dış Haberler)