Kıbrıs'ta neler oluyor?

Kıbrıs'ta petrol ve doğalgaz arama yetkisi konusunda çıkan gerilim büyüyor. Gerilimi büyüten faktörlerin başında Kıbrıs Cumhuriyeti adına aramaları ABD şirketlerinin yapacak olması...

soL (HABER MERKEZİ) Doğu Akdeniz'de yeni bir gerilim yaşanıyor. Bu gerilim, Mayıs ayının son günlerinde bir ABD şirketinin, yakında Kıbrıs sahillerinde petrol ve doğal gaz aramaya başlayacağının bildirilmesi ile su yüzüne çıktı. İlk anlaşmanın yapıldığı Noble Energy isimli şirket, şimdiden Kıbrıs'la İsrail arasındaki bölgede büyük bir doğal gaz yatağı bulduğunu açıkladı. Kıbrıs Sanayi Bakanı Antonis Paşalides, ilk raundun tamamlandığını, ikinci lisans verme raundunun bu yılın sonlarında ya da önümüzdeki yılın başlarında başlayabileceğini belirtti.

Aslında konunun bağlantılı olduğu bir gelişme, 2009 yılının başlarında yaşanmış, ancak medyaya pek de fazla yansımamıştı. Dünya kamuoyu, İsrail'in Gazze'yi bombalama gündemiyle meşgul olurken, ABD Houston merkezli Noble Energy firması, Hayfa limanının kuzeyinde, Kıbrıs karasularına sınır olan Tamar bölgesinde 88 milyar metreküplük doğal gaz rezervi buldu. Bulunan doğal gazın üretim maliyeti 2 milyar dolar olarak açıklanırken, İsrail'in 15 yıllık ihtiyacını karşılayabilecek büyüklükteki doğal gaz rezervinin piyasa değeri 26 milyar dolar olarak hesaplanmıştı. Noble Energy tarafından yapılan çalışmalar sonucu bulunan doğal gazın üretimine 2013 yılında başlanacak. İsrail'de doğal gaz arama izni bulunan ve Noble Energy ile ortaklaşa doğal gaz arayan İsrailli Delek şirketinin aynı zamanda Kıbrıs'ta sınır bölgede arama yapma ruhsatları bulunuyor. İsrail'in çalışma yaptığı bölgenin, Kıbrıs'ın doğal gaz araması yaptığı Blok 12 olarak bilinen sahalara yakın bulunması doğal gaz rezervlerinin sahipliği konusunda iki ülke arasında anlaşma imzalanmasını gerektiriyor.

Kıbrıs hükümeti hidrokarbon arama ruhsatı ihalelerine ilk olarak 2007 yılının Şubat ayında başlamıştı. Akdeniz'de petrol arama konusundaki hukuksal girişimleri ise biraz daha eskiye dayanıyor. Kıbrıs ile Mısır, 2003 yılından itibaren petrol ve doğal gaz araştırma alanında işbirliği yolunda çeşitli adımlar atıyor. Bu ülkeyle yapılan anlaşmaların ardından Lübnan ile de benzer bir anlaşmaya gidildi.

Kıbrıs'ın Mısır ile imzaladığı anlaşmalara o dönemde AKP hükümetinden herhangi bir tepki gelmezken, Lübnan ile yapılan anlaşma nedeniyle Türkiye tepki göstermişti. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamayla, Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz'de petrol ve doğal gaz arama-araştırma ruhsatlarının geçersiz olduğu duyurulmuştu. Türkiye, anlaşmaya konu olan bölgenin kendi egemenlik alanına girdiğini savunmuş, ABD de Akdeniz'de kıta sahanlığı konusunun netleşmesi doğrultusunda açıklamalar yapmıştı. Aradan geçen dönemde Türk donanmasına ait bazı gemilerin Kıbrıs çevresinde seyretmesi de gerilim nedeni olmuştu.

Emperyalizmin Ortadoğu'daki varlığını yeni dengeler üzerinden belirlemeye çalıştığı bu dönemde, Doğu Akdeniz'de gerilimin bu konu üzerinden tırmanığı görülüyor. İşin içindeki ülkeler, yani Türkiye, Kıbrıs, ve ikinci derecede de olsa İsrail ve Mısır bölgedeki gelişmelerde kendilerini konumlandırırken bu gerilimden yararlanmaya çalışıyorlar. Asıl dert petrolden ziyade gerilimin tırmanması. Bu durum akla 1970'li yıllardaki "Hora olayı"nı getiriyor. Hatırlanacağı gibi Maden Tetkik Arama kurumuna ait olan MTA Sismik 1 (eski adı ile Hora) gemisinin Ege Denizi'nde petrol aramaya başlaması Türkiye ile Yunanistan arasında büyük bir gerilim başgöstermişti.

Gerilim, Kıbrıslı Bakan Paşalides'in "Ne yani, Türkiye ABD gemilerine mi saldıracak" sorusu ile ilginç bir boyut kazanırken Kıbrıs yönetimi, gerilimde geri adım atmadığı sürece Türkiye'nin AB ile müzakerelerinde enerji başlığının açılmasını engelleyeceklerini belirtiyor.

Gerilimin dozunun zaman zaman azalıp zaman zaman artmasının beklendiği konunun gündemde kalacağı açık. Gelişmeler ile birlikte ABD ve diğer petrol tekelleri üzerinden emperyalist sermaye bölgeye daha fazla yerleşecek. Emperyalizme daha da fazla alan açılacak. Kıbrıs'ın emperyalizm için sahip olduğu "uçak gemisi" özelliği pekişecek. Kıbrıs sorununu çözümsüz kalmaya mahkum eden emperyalist "çözüm" girişimleri için de yeni bir konu şekillenmiş olacak.