İsrail'de Filistinlinin adı yok

İsrail'de sağın yükseldiği son seçimler Gazze ve Batı Şeria'yı tehdit ediyor ancak İsrail sınırları içinde yaşayan çoğu bu ülkenin vatandaşı yaklaşık 1,5 milyon Filistinlinin akıbetinin ne olacağı da muğlak.

soL (DIŞ HABERLER) İsrail'de aşırı sağın yükselişe geçtiği son seçimlerin ardından Gazze ve Batı Şeria'da yaşayan Filistinlilerin akıbeti tartışılır oldu, ancak çoğu İsrail vatandaşı olan, bu ülkenin sınırları içerisinde yaşayan 1 milyon 413 bin Arap da geleceğinden emin değil.

Filistinli bile denmiyor
İsrail'in Yahudi vatandaşlarına ve "yahudi olmayan" Filistinlilere eşit haklar 1966 yılında tanındı, ancak bu hakların çoğu kağıt üzerinde kaldı.

İsrail büyük çoğunluğu Filistinli olsa da sınırları içerisinde yaşayan "Yahudi olmayan kesim" için genelleme yaparak "İsrail Arabı" diyor. Ancak yaşayan toplam 1 milyon 413 bin Arabın çok büyük bir bölümü Filistinli, üstelik bu kesim kendilerinin "Filistinliler" ya da "Filistin kökenli İsrailliler" olarak zikredilmesini talep ediyor.

Bir buçuk milyon Arap'ın çoğu Filistinli
Zira İsrail sınırları içerisinde 1967 sonrasında işgal edilmiş topraklar da dahil olmak üzere 1 milyon 413 bin Arap yaşıyor ve bu sayı toplam 7,3 milyon İsrail nüfusunun yüzde 20'sine yaklaşıyor. Ülke içinde yaşayan Arap nüfusun yüzde 82'sini Bedeviler ve Filistinliler, yüzde 9'unu Hristiyan Araplar (kendilerini Filistinli olarak tanımlıyorlar) ve yüzde 9'unu Dürziler oluşturuyor.

Sürülmeleri planlanan "vatandaşlar"
İsrailli siyasetçilerin çoğu "vatandaşlık hakları eşit" dediği Filistinliler'in, Filistin Devleti'nin kurulmasının ardından bu ülkeye yerleşmelerini istiyor. Son olarak Ordu Radyosu'na konuşan Dışişleri Bakanı ve Kadima lideri Tzipi Livni bu isteği bir kez daha dile getirdi. Livni, böylelikle Yahudi ve demokratik bir ülkenin kurulmasının hız kazanacağını söylüyor.

Aşırı sağcı İsrail Evimiz Partisi'nin lideri Avigdor Lieberman ise Filistin topraklarındaki Yahudi yerleşimcilerin ülkeye getirilmesini ve Filistinliler'e ait topraklara yerleştirilmesini talep etmişti. Lieberman "İsrail'e sadık olmayan" Filistinliler'in ise Batı Şeria'ya gönderilmesini ya da yaşadıkları bölgelerin Batı Şeria'ya bağlanmasını talep ediyor.

Seçimlerin ikincisi Likud Lideri Benyamin Netanyahu da uluslararası hukuku hiçe sayarak "birleşik bir Kudüs" sözü veriyor.

'Hem Yahudi hem demokrat olmaz'
Ülkede yaşayan Filistinliler ülkenin hem Yahudi niteliğinin olması hem de "demokrasi" olmasının imkansızlığını dile getiriyor.

El Cezire'ye konuşan eski Knesset üyesi Azmi Bişara, "Yahudi ve demokrasi" kelimelerinin yan yana gelemeyeceğini söylüyor. Bişara "bu olsa olsa Yahudiler için demokrasidir" diyor. İsrailli olmaya tercih haklarının olmadığını söyleyen Bişara, İsrail'in Filistin 'i yok ettiğini ve ortaya çıkan enkaz üzerinde kurulduğunu hatırlatıyor.

Ülke içinde mülteciler
1948 yılında ülkede bulunan 90 bine yakın Bedevi Negev'de yaşarken, İsrail hükümeti 1950 ve 1960 yılları boyunca bu insanları Negev'in verimli topraklarından çıkararak, yüzde 10'unun çöl olduğu ve kalanının verimsiz topraklardan oluştuğu Kuzeydoğu kesimlerinde tecrit etme politikası izledi.

Yahudi yerleşimleri için Bedeviler gibi diğer Arap nüfus da verimli topraklarından sürüldü ve köylerine dönmeleri yasaklandı. Birleşmiş Milletler (BM) ülkede 213 köyün boşaltıldığını ve 220 bin insanın ülke içinde mülteci durumuna düşürüldünüğü belirtitiyor. 1948'den önce bugünkü İsrail sınırlarının içindeki bölgede Araplar yaşadıkları toprakların yüzde 85'ini kaybetmiş durumdalar.

Her yıl, BM'nin kınama kararlarına karşın İsrail yeni yerleşimler için Filistinlilere ait onlarca evi yıkıyor.

Araplar ayrımcılığa da uğruyor
İsrail Demokrasi Enstitüsü'nün yayınladığı rapor ise Filistinliler'in ülkede yaşadıkları ayrımcılığı gözler önüne seriyor. Yahudi nüfusun yüzde 56'sı "Arapların kanun önünde eşit olması" fikrine karşı, yine yüzde 78'i Arap partilerinin seçimlere girmesine itiraz ediyor. Söz konusu rapor Yahudilerin yüzde 66'sının Filistinli komşularına güvenmediklerini, yüzde 55'inin ise bunların ülkeden çıkarılmasını istediklerini gözler önüne seriyor.

En son işe alınıp en önce atılanlar Araplar
Çoğu işçi olan Filistinliler'in bir diğer sorunu ise yoksulluk. İsrail Merkezi İstatistik Bürosu tarafından hazırlanan bir çalışma "Yahudi olmayan nüfus"un yüzde 51,2'sinin yoksul olduğunu ortaya koyuyor. Aynı çalışma Yahudi nüfusun yalnızca yüzde 15,4'ünü "yoksul" olarak tanımlıyor.

İsrail'in "siyonist" politikaları Filistinliler'in mülklerinin Yahudiler'e devredilmesine zemin oluşturduğu ölçüde, Yahudi bir işçiyle aynı işi yapsa da Filistinli işçinin daha az ücret almasına neden oluyor. Bugün İsrail işçi sınıfı içerisinde Araplar "en düşük ücret alan ve en ağır işlerde çalışan" kesim. Sömürünün en çok etkiledikleri ise Filistinli kadın ve çocuklar.

İsrail yurttaşı Filistinlilerin ortak isteği ise bağımsız bir Filistin Devleti ve 1948'den itibaren teröre başvurularak topraklarından kovulan Filistinli akrabalarının geri dönüş hakkı. Gazze ve Batı Şeria ile yakın dayanışma sergileyen Filistinliler, intifada sırasında battaniye, giysi ve yiyecek yardımları yaparken, bazı fabrikalarda da üretimi durdurarak greve gitmişlerdi. Son olarak 1999 seçimlerinde "sol umut" olarak tanımlanan ancak sağcı bir hükümette Savunma Bakanı olan Ehud Barak'ı destekleyen Filistinliler Birleşik Arap Listesi, Balad ve Hadaş tarafından temsil ediliyor.