IŞİD için bir kapı kapanırken diğeri açılıyor

ABD ve müttefiklerinin Irak ve Suriye'deki IŞİD hedeflerine saldırıları devam ederken, bu saldırıların IŞİD'e vereceği zarar hakkında da soru işaretleri doğmaya başladı. Asia Times'tan Brian M. Downing, IŞİD için bir kapının kapandığını, ancak başka kapıların açıldığına dikkat çekti.

Çeviri: Selçuk Işık

IŞİD geçtiğimiz Haziran ayında Iraklı Sünnilerin de yardımıyla kolay kazanımlar elde etti. Cihatçıların Kürtler, Iraklı aşiretler ve Şii militanlarının çeşitli boyutlardaki direnişleriyle karşılaşmasının ardından Bağdat ordusundaki Sünni birlikler konumlarını terk ederek cihatçıların girişlerine izin verdiler. İlerleyişi aksatmaya yönelik, ABD tarafından gerçekleştirilen ve son zamanlarda Fransa tarafından da desteklenen hava saldırıları, birliklerin toplanmasını önlemesi, kazanılan mevzilerin azaltılması ve konvoylarla yapılan yardımın önünü kesmesi bakımından önemli bir müdahale niteliği kazanmış oldu.

Geniş bir Sünni aşiretler topluluğu, IŞID’in yalnızca Saddam’ın subayları ve döneminin siyasi kalıntıları olan iç kuvvetler tarafından desteklenmeye terk edilmesi konusunda tehdit edildi.

Karşılarında saf tutan kara birliklerine göre daha dsipline ve motive oldukları söylenebilecek IŞİD birlikleri, bire yirmi beş veya belki de üzeri bir nicel azlığa sahipler. Kara ve havadan yapılan sabit baskıya maruz kalan IŞİD uzun bir süredir saldıran kanatta değil ve yeni bir saldırı için birliklerini bir araya toplamakta zorluk yaşıyor. Aksine, kazanamayacakları bir yıpranma savaşına sürüklenmiş bulunuyorlar.

Halifelik sermayesini elinde tutan Bağdadi artık tam olarak öyle değil. IŞİD yeni bir düzenin yükseleceği hesabıyla uçsuz bucaksız bir bölgesel çatışmayı ateşleyerek, Şiilerin kutsal bölgelerini ne elinde tutabilecek ne de onlara saldırabilecek durumda.

Seçenekler
IŞİD, Irak’ın korunaksız sınır bölgelerinden temin ettiği taktiksel araç ve askerlerle Suriye içerisine yeniden konuşlandı ve Suriye’deki Kürt topraklarına yeni bir saldırı başlattı ve hatırı sayılır bir başarıya ulaştı.

Bu tahrik, Irak’taki konumlanmaları gevşetmek ve geçtiğimiz Haziran’da işgal edilen toprakların elde tutulması adına bir hamle olabilir fakat başarıya ulaşması pek muhtemel görünmüyor. Bunun yanında Türkiye ve İran’dan gelen savaşçı akınıyla takviye edilen Kürtler güçlerini Suriye içerisine kaydırabilecek durumdalar. Dahası, ABD ve Arap hava kuvvetleri IŞİD’in birliklerini biraraya toplama ve gücüne güç katarak ilerleme kabiliyetini elinden almak amacıyla Suriye’deki IŞİD mevzilerine ve konvoylarına yakın zamanda saldırmaya başladılar bile.

IŞİD, Irak ve Suriye kentlerine geri çekilmeye karar verebilir. Nitekim, ABD’li General Dempsey geçtiğimiz günlerde böyle bir hareketin şimdiden başladığına değinmişti bile. Bu durum, hakim olunan bölge sınırlarının terk edileceği ve özellikle Şam’dan Bağdat’a uzanan şehirlerin Şii bölgelerinde arabaların havaya uçurulduğu terör yöntemlerine doğru bir geri vites yapılacağının sinyalini veriyor. Müttefik hava saldırıları, önemli ölçüde bir sivil kaybına sebebiyet verme riski taşıdığından dolayı sınırlı olacaktır. Bununla birlikte, binlerce İŞİD militanı şehirlerde saklanamayacak, güçlü noktalar ve istihbarat merkezleri halen tahrip edilebilir durumda olacaktır.

Cihatçılar kentsel tahkimli mevzilerinden asker toplama şanslarını ölçerek bir sonraki hamleyi hazırlayabilirler. Zira, Suriye ve Yemen’deki cihatçı grupların IŞID’in sözde muzaffer ordusuna katılmanın yollarını aradağına dair sinyaller halihazırda var. Dahası, ABD liderliğindeki koalisyon paradoksal bir biçimde IŞID’in asker takviyesine yardımcı olabilir. Koalisyondaki sayı ve akabindeki tantana etkileyici bir diplomatik verimliliği teşkil ederken bununla birlikte müdahale zamanlamasındaki gecikmeden dolayı batıya ve batıyla işbirliği yapan kural koyuculara beslenen düşmanlığı arttıracak.

Koalisyon farkında olmadan IŞİD’e takviyelerin artmasını sağlamış ve Arap ortakların meşruluğunun kuyusunun kazılmasının da önünü açmış olabilir.

Sünniler
IŞİD’e karşı verilen savaşta Irak’ta ve daha az ölçüde Suriye’deki Sünni aşiretlerin eğilimi kritik bir önem taşıyor olacak. Ne Kürtler ne de Şii ordusu, Sünni bölgelerde faaliyet gösterecek cesarete sahipler. Batı Irak ve Doğu Suriye’deki aşiretler konfederasyonunun liderliği cihat hareketi ile değişken bir ilişkiye sahip. Sünni aşiretler 2003’teki ABD işgaline karşı isyanın ilk yıllarında onlarla işbirliği yaptılar, kısa ömürlü Arap Baharı sırasında ise karşı saftaydılar ve sonrasında Şii hükümetine karşı tekrar birlikte hareket ettiler.

Konfederasyon şeyhi, IŞİD ile savaşmaya niyetli olduklarını duyurdu. Sünni aşiretler, Bağdat’taki Şii hükümeti tarafından, Sünni bağımsızlığı adına bir adım olarak görüldüğü için bloke edilen yabancı güçler tarafından silahlandırılma talebini bu kez doğrudan gerçekleştirdiler. Ayrıca, Şii ve Kürt güçler tarafından, kendilerine zulüm eden Sünni’leri, Şii ve Kürt bölgesinden paketlemek için IŞİD’den geri alınan Sünni köy ve kasabalarında bulunan Sünni konutları tahrip edildi.

İslamcı gruplar daha önce de politikacılar tarafından kullanılmaktaydı. Yemen hükümeti El Kaide’yi Husi isyancılarına ve güneydeki ayrılıkçılara karşı kullanırken Pakistan generalleri uzun bir süre El Kaide’yi Afganistan ve Hindistan işgalindeki Kaşmir bölgesindeki çıkarlarını ilerletmek için kullandılar. Irak Sünnileri IŞİD’i kendi daha az şatafatlı ideallerini ilerletmek için kullanmaya devam edebilir. Sünni aşiretler İslam birliğinin veya yeni bir hilafetin değil, yalnızca Bağdat pahasına kendi özerkliklerinin peşindeler.