İranlı bilim insanlarına dönük suikastların perde arkası

İran’ın nükleer programında çalışan bilim insanlarına düzenlenen suikastların arkasında İranlı Halkın Mücahitleri Örgütü’nün ve bu örgütü destekleyen İsrail ve ABD’nin parmağı olduğuna yönelik kuvvetli iddialar mevcut.

11 Ocak 2012 tarihinde nükleer enerji profesörü Mustafa Ahmedi Ruşen ve şoförünün, motosikletli bir kişi tarafından araca bomba yerleştirilmesi sonucu öldürülmelerinin yankıları devam ediyor.

2007 yılından bu yana 5 İranlı bilim insanı öldürüldü. İranlı yetkililere göre ortada hiçbir şüphe yok. Yetkililere göre, saldırıların arkasında Halkın Mücahitleri Örgütü ve bu örgütün doğrudan ilişkide olduğu İsrail bulunuyor.

Yoğunlaşan saldırılarla ilgili İsrail'e dönük iddialara ve suçlamalara dair tartışmalar devam ederken Amerikan haber kanalı NBC News'te ortaya çıkan haberler, tartışmaları daha da alevlendirmişe benziyor. İsmini vermek istemeyen bazı üst-düzey ABD yetkilileri, Obama yönetiminin bu saldırılardan haberdar olduğunu, ancak doğrudan içinde yer almadığını belirttiler.

İran İnsan Hakları Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Muhammed Cevad Laricani'nin iddialarına göre, Halkın Mücahitleri Örgütü’nün üyeleri, Mossad tarafından İsrail'de eğitiliyor. Laricani, Mossad’ın örgüt üyelerini finanse ettiğini, bunun karşılığında da örgütün, İsrail’e bilgi sızdırdığını da ekliyor.

Saldırıların arkasında Halkın Mücahitleri ve İsrail’in yanı sıra ABD’nin de rolünün olduğu iddiaları, yaşanan olayların iç yüzünü aydınlatmada önemli tartışmalara yol açtı. Suikastları düzenlediği söylenen söz konusu örgütün, ABD'nin "terör örgütleri" listesinde yer alması da olayı ilginç bir noktaya taşıyor.

Halkın Mücahitleri kimlerdir?
Halkın Mücahitleri Örgütü, 1965 yılında bir grup solcu üniversite öğrencisi tarafından “İslami ve Marksist” bir kitle hareketi olarak kuruldu. Örgüt, Şah’a, kapitalizme ve Batı emperyalizmine karşı silahlı mücadeleyi savunuyordu. Halkın Mücahitleri, 1970’li yıllarda birçok Amerikan askeri ve sivil personeline karşı suikastlarda bulundu. 1979 yılında Tahran'daki ABD Büyükelçiliği'nin işgalini aktif bir şekilde destekleyen grup, İran İslam Devrimi sürecinde, TUDEH ile birlikte Ayetullah Humeyni’ye destek vermiş, ancak daha sonra yeni şeriatçı rejimle ters düşmüştü. Baskılar nedeniyle yeraltına çekilen örgüt, rejim kuvvetleriyle silahlı çatışmalara girdi.

Halkın Mücahitleri, İran-Irak savaşı sırasında Saddam Hüseyin'in desteğiyle, genel merkezini Irak’a taşıdı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın iddiasına göre, örgütün tüm askeri ve finansal desteği, 2003 Irak İşgali’ne kadar Saddam Hüseyin yönetimi tarafından sağlanmaktaydı.

1990’lı yıllarda İran Genelkurmayı’nda yer alan bir dizi “simge” ismin öldürülmesi eylemlerini gerçekleştiren örgütün kampları, Irak İşgali sırasında, Saddam Hüseyin'le işbirliği yaptıkları gerekçesiyle bombalanmıştı.

İranlı bilim insanları saldırılar
Nükleer alanda çalışan bilim adamlarına yönelik suikastların arkasında Halkın Mücahitleri ve İsrail bağlantısı olduğunu öne süren İranlı yöneticiler, bunu 2010 yılı sonlarında başarısızlığa uğrayan bir saldırı girişiminde yakalanan suikastçının sorgusuna dayandırıyor.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, “NBC tarafından iddia edilen bütün kanıtları görmedikleri takdirde ortaya atılan bu dedikodulara ve bilgilere itibar etmeyeceklerini” bildirdi.

Halkın Mücahitleri de iddiaların tamamen asılsız olduğunu açıkladı. Örgüt temsilcisi, Ali Safavi, “İsrail’de hiçbir zaman üyelerinin bulunmadığını, şu anda da olmadığını” söylerken, örgüt mensuplarının İsrail’de yetiştirildiklerini kesin bir dille reddetti.

Ancak uzmanlara göre, saldırıların gelişkinliği ve biçimi, düzenlenen suikastlarda yabancı servislerin parmağı olduğu iddiasını destekliyor.
‘İsrail’in İran’la Gizli Savaşı’ ve yakında çıkacak olan ‘Mossad ve Suikast Sanatı’ kitaplarının yazarı, İsrailli Ronen Bergman, İsrail’in uzun bir süredir şahısları ortadan kaldırarak tarihin akışını değiştirebileceğini ümit ettiğini belirtiyor. Ona göre, İsrail, bu saldırılarla nükleer alanda çalışan bilim insanlarının, sıranın kendilerine geleceğini düşünerek çalışmalardan uzaklaşacaklarını hedefliyor.

Tel Aviv Üniversitesi’ndeki Dayan Merkezi’nin yöneticilerinden Dr. Uzi Rabi de, bu yapılanların, İran’a karşı yürütülen psikolojik savaşın bir parçası olduğunu ve İranlı yöneticilerin korkuya kapılmalarını sağlamaya dönük bir mesaj olduğunu ileri sürüyor.

ABD için Halkın Mücahitleri Örgütü “sorunlu” bir mesele gibi duruyor. Bir yandan ABD Dışişleri Bakanlığı, örgütü terör örgütleri listesine alırken, NBC News’in eline geçen bakanlık raporunda şunlar öne çıkıyor: “Mücahitler, İran Şah’ını devirmek için Humeyni ile birlikte işbirliği yaptılar. Brehineleu mücadelenin bir parçası olarak, en az 6 ABD yurttaşına suikast düzenlediler, ABD elçiliğinin ele geçirilmesini desteklediler ve Amerikalı rehinelerin salıverilmesine karşı çıktılar.”

Halkın Mücahitleri Örgütü, yürüttüğü çeşitli lobi faaliyetleri sayesinde İngiltere ve AB’nin “terör örgütleri” listesinden çıkartılmış olmasına rağmen, ABD’nin “terörist” listesinde bulunmaya devam ediyor. İranlı yetkililer, nükleer alanda çalışmalarda bulunan bilim insanlarına dönük saldırılarda bu örgütün ve İsrail'in yanı sıra CIA’in de parmağı olduğunu iddia ediyor. İranlı diplomatların Amerikalı diplomatlara gönderdiği bildiride, ABD’ye ait güçlerin saldırı eylemlerinde doğrudan desteği olduğu belirtilirken, başta Hilary Clinton olmak üzere Amerikalı yöneticiler söz konusu iddiaları yalanlamakla yetiniyor.

Her ne kadar Amerikalı diplomatlar, saldırıları gerçekleştiren örgüt veya örgütlere destek vermediklerini, Halkın Mücahitleri Örgütü'nün de hâlihazırda Amerika tarafından bir terör örgütü olarak görüldüğünü, dolayısıyla böyle bir desteğin mümkün olamayacağını belirtseler de, son zamanlarda ortaya çıkan bilgiler ve iddialar, ABD’nin söz konusu "terör örgütleri" listesini, İran'da yapılan saldırılara verdiği desteğin ortaya çıkmaması için bir paravan olarak kullandığı yaygın olarak dile getiriliyor.

(soL - Haber Merkezi)