İranlı Halkın Fedaileri Örgütü (Çoğunluk) - Siyasi Deklarasyon Komitesi bir açıklama yayınlayarak, Türkiye’nin İranlı sığınmacılara yönelik tutumunu ve kötü muamelesini protesto etti. Yapılan açıklama şöyle:
"İranlı sığınmacılar, canlarını kurtarmak amacıyla ülkelerini terk etmek ve Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmışlardır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra binlerce kişi, Türkiye’nin yanı sıra kimi körfez ülkelerine, Avrupa’ya ve Amerika’ya kaçmak zorunda kaldı. Pasaportu olanlar vizesiz olarak Türkiye’ye girebildiler. Olmayanlarsa ürkütücü dağlardan ve tehlikeli yollardan Türkiye’ye kaçak olarak girdi... Türkiye’nin son otuz yılda İranlı sığınmacılar için bir sığınak işlevi gördü. Yalnızca İranlılar için değil, Pakistanlılar, Afganlar, Iraklılar için de bir sığınma merkezi oldu.
Fakat İran’dan can korkusuyla kaçan sığınmacılar Türkiye’de de sayısız yoksunlukla yüz yüze kalıyorlar. Türkiye’de bu sığınmacılar için konulmuş engeller var. Son paralarını insan kaçakçılarına vererek kaçabilmiş bu insanlara Türkiye’de çalışma izni verilmiyor. Türkiye vatandaşı olmadıkları için banka hesabı da açtıramayan sığınmacılar, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için ailelerinin yollayacağı paradan da mahrum kalıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin sığınmacılara tavrı şiddet içeren ve gayrı insani bir tavırdır. Devlet, bu sığınmacıları uzak ve en geri kalmış şehirlere göndermektedir. Bu nedenle, bu toplulukların Ankara’da ve Van’da bulunan BM merkezlerine erişimi daha da güçleşmektedir. Sığınmacılar, her aşamada kendilerini polise yeniden tanıtmak zorundadırlar ve bir şehirden bir başka şehre geçmeleri yasaktır. Türkiye Cumhuriyeti, sığınmacılardan, “toprak hakkı” adı altında ve barınma, beslenme gibi gerekçelerle, her altı ayda bir yaklaşık 200 dolar tutarında para almakta ve Türkiye’de bulunma iznini de böyle vermekteydi. Birkaç ay önce, Birleşmiş Milletlerin yürüttüğü uzun müzakereler sonucunda Türkiye Devleti sığınmacıları bu paradan muaf tuttu.
Devletin kötü muamelesi, bir süre önce bazı sığınmacıların bu politikaları AİHM’e şikayet etmesine neden oldu. AİHM ‘deki dava sonuçlandı ve Mahkeme, Türkiye Devletini, söz konusu 11 sığınmacıya tazminat ödemeye mahkum etti.
Türkiye Devletiyle İran arasında yakın bağlar bulunmaktadır. Bunların başında da iki ülke arasındaki doğal gaz anlaşması gelmektedir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi yıllık, toplam 10 milyar dolar civarındadır. Türkiye Devleti, İran Devletinin isteklerini yerine getirmekte ve sığınmacıların koşullarını gittikçe zorlaştırmaktadır.
Sığınmacılar arasında İran Devletinin casusları da bulunmaktadır. Bu nedenle bazı sığınmacılar zaman zaman telefonla bazen de doğrudan tehdit edilmekte, fiziki saldırılara uğramaktadır. İranlı sığınmacılar Türkiye’de huzur ve güven içinde değildir. Biz, rejime karşı mücadele veren bir örgüt olarak, bir baskı rejiminden canlarını korumak adına topraklarına sığınan insanlara kötü muamelesinden dolayı Türkiye’yi protesto ediyoruz. Siyasal örgütlerden, aktivistlerden ve insan hakları kuruluşlarından, İranlı sığınmacıların insani haklarını savunmalarını, Türkiye Devleti’nin sığınmacılara yönelik kötü muamelesine karşı durmalarını ve Türkiye’ye İslami rejimle bu konuda sürdürmekte olduğu işbirliğini sonlandırması için baskı yapmaları talebinde bulunuyoruz.
Türkiye bizim komşu ülkemizdir. Küçük ve yakın vadeli çıkarlar için iki ülke arasındaki ilişkileri kurban etmemelidir. Türkiye Devleti bilmelidir ki, İran’daki baskıcı rejimin pek az ömrü kalmıştır. Bu baskıcı rejim bir gün yerle bir edilecektir. Hem de aralarında bugün canını korumak pahasına Türkiye’de sığınmacı olarak bulunanlarından bulunduğu halkın sayesinde…
Halkın Fedaileri Örgütü (Çoğunluk)- Siyasi Deklarasyon Komitesi"
(soL - Dış Haberler)