Haiti'deki dramın sorumlusu belli

Geçtiğimiz Salı Haiti’nin başkenti Port-au-Prince’de yaşanan deprem büyük bir insanlık dramına neden oldu.

Depremin şiddeti dünyanın neresinde olursa olsun büyük bir yıkım getirecek nitelikteydi. Öte yandan depremin ardından ülkenin arama ve kurtarma çalışmalarındaki yetersizliği, su, gıda ve ilaç dağıtımı, yaralıların tedavisi, ölülerin gömülmesi ve salgın hastalıkların yayılmasının önlenmesi gibi felaket sonrası acilen çözülmesi gereken konulardaki çaresizliği yaşanan dramın şiddetini arttırdı.

Pek çoğu çok kötü koşullarda yaşayan 3 milyondan fazla sakini olan Port-au-Prince’deki durumu anlamak için, Haiti halkını yoksulluğa mahkum eden emperyalist sömürünün tarihine bakmak gerekiyor.

Bugün ‘insani yardım’ adı altında doğrudan ya da çeşitli uluslararası kuruluşlar aracılığıyla Haiti’ye yardım gönderen ABD ve müttefikleri bu insanlık dramının yaşanmasının başlıca sorumluları. Önce sömürgeleştirmeye, sonra sömürge karşıtı mücadeleye ve dünyanın ilk zenci cumhuriyetinin kuruluşuna sahne olan Haiti’nin 20. yüzyıl tarihine ABD emperyalizminin ekonomik sömürüsü, askeri müdahaleleri ve kukla yönetimler damgasını vurdu. En son 2004’te büyük bir halk desteği ile iktidarda olan Devlet Başkanı Jean-Bertrand Aristide ABD destekli bir darbe ile düşürüldü. Darbe binlerce kişinin ölümü ile sonuçlandı. Birleşmiş Milletler ülkeye çok büyük ölçekli bir barış gücü yerleştirdi.

"ABD yapımı Karayiplerin Tayvan'ı"
ABD 70’lerden itibaren, Haiti’yi ‘Karayiplerin Tayvan’ı’ yapma hedefiyle neo-liberal bir programı devreye soktu. Dünya Bankası ve CIA paravanı Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) sponsorluğundaki planın hedefi ülkeyi bir tarım ülkesi olmaktan çıkarıp ülkede ihracat temelli büyük bir imalat sektörünün gelişmesini sağlamaktı. Haiti halkının derin yoksulluğu olağanüstü ucuz işgücüne dayalı düşük teknolojili bir montaj sanayinin gelişebilmesine imkan sağlıyordu. USAID’in neo-liberal saldırısından tarımsal sektör de nasibini aldı. Tarım piyasaya açılarak ihracat öncelikli üretim devreye sokuldu. ABD bir yandan Haiti halkına kendi artık tarımsal ürünlerini pazarlarken, diğer yandan sanayiciler ve büyük toprak sahipleriyle birlikte büyük tarımsal ürün işleme tesisleri kurmaya girişti. Kırlarda tarımsal üretimdeki dengenin bozulması ve hızlı artan topraksızlaşma ve yoksullaşmayla birlikte kırsal nüfus kentlere akmaya başladı. Özelikle Port-au-Prince imalat sektöründe iş bulma umudu taşıyan köylülerin akınına uğradı. Bu akın kentteki işsiz ordusunun ve yoksul mahallelerin anormal ölçüde büyümesi ile sonuçlandı. Depremde kent halkının mezarı olacak olan, ucuza mal edilen ve birbirinin üstüne inşa edilen binlerce derme çatma barınak böylece ortaya çıkmış oldu.

Haiti bugün nüfusun yüzde 75’inin günlük geliri 2 doların ve yüzde 56’sının 1 doların altında. On yıllardır süren neo-liberal saldırı ülkenin kaynaklarını ve kapasitesini halkın yaşamında iyileştirmeye gidilmesi için kullanılmasını tamamen önlüyor.

2004’ten beri BM barış gücü aracılığıyla ülkedeki fiili varlığını sürdüren emperyalist ülkeler bugün deprem yardımı yapsalar da geride kalan beş yıl boyunca BM’nin ülkeye askeri alan dışında herhangi bir yardım yapmasına sürekli karşı oy kullandılar. Yapılan askeri harcamanın bir kısmının yoksullukla mücadele ve tarımsal kalkınmaya ayrılması gibi öneriler geri çevrildi.

2008’de ülkede yaşanan ve binlerce insanın ölümü ile sonuçlanan kasırga felaketi Küba’yı da etkilemiş ancak Küba felaket öncesi ve sonrası aldığı önlemler ile yeniden inşa çalışmaları sayesinde halkını kasırgadan en az zararla çıkarmayı başarmıştı.

Castro: Haiti neden bu kadar yoksul?
Küba lideri Fidel Castro Haiti depremi ile ilgili yazdığı makalede Haiti’deki deprem vesilesiyle bu ülkenin neden bu kadar yoksul olduğunu sordu. Başkumandan, Afrika’dan köle olarak getirilen 400 bin zencinin 30 bin civarındaki şeker ve kahve plantasyonlarının sahipleri olan efendilerine karşı ayaklanarak yarıküredeki ilk büyük devrimi gerçekleştirdiğini ancak emperyalist tahakkümün Haiti devrimini boğmayı başardığını hatırlattı. Fidel Castro emperyalizmin pek çok Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkesine reva gördüğü yoğun emek ve kaynak sömürüsü ile askeri müdahale pratiklerinin en acımasızına Haiti’nin yüzyıldan fazla süredir maruz kaldığını ifade etti.

Fidel, Küba’nın yoksul Haiti halkıyla çok uzun süredir dayanışma içinde olduğunu, 400’den fazla Kübalı sağlık görevlisinin ülkede ücretsiz hizmet verdiğini, çok sayıda Haitili öğrencinin Küba’da tıp eğitimi aldığını, fakat en önemli dayanışmanın Haiti ve benzeri ülkelerin adaletsiz siyasi yapılarına karşı mücadeleye fikirler ve siyasi eylemlerle destek verebilmek olduğunu söyledi.

Dördüncü gününe giren depremde Haitililerin çaresizliği ve öfkesi artarken yağmacıların kent sokaklarında volta attığı, 4000 civarında hükümlünün cezaevlerinden kaçarak serbest kaldığı, gençlerin ellerinde palalarla dolaştıkları gelen haberler arasında. 50 bine ulaşan ölü sayısının artacağına kesin gözüyle bakılıyor. 50 saattir doğru düzgün temiz su içmeyen ve hiçbir şey yiyemeyen binlerce insanın öfkesinin zaten büyük bir düzensizlik içinde yürüyen kurtarma ve yardım çalışmalarını tamamen felce uğratacağından endişe ediliyor.

Şiddetli artçı şoklar korkunç boyutlara varan ölüm ve yaralanmalar karşısında travma yaşayan kent halkının ızdırabını arttırıyor.

(soL-Dış Haberler)