Ferguson'da neler oluyor?

Missouri eyaletinin Ferguson kentinde patlak veren ayaklanma, bir kez daha Amerikan ırkçılığını dünyanın gözleri önüne serdi. Amerikalı siyahi yazar Eugene Puryear'ın soL için kaleme aldığı yazı dizisinin ilk bölümünü paylaşıyoruz.

Eugene Puryear
"Prangalı ve Zincirli – Kapitalist Amerika'da Kitlesel Hapislik" kitabının yazarı

Bölüm 1

Missouri eyaletinin Ferguson kentinde patlak veren ayaklanma, bir kez daha Amerikan ırkçılığını dünyanın gözleri önüne serdi. Durum halen patlamaya hazır ve istikrarsızken, en üst düzeyden alt düzeylere kadar yetkililer isyanı bastırmaya çalışıyor.

Son 20 yılda benzer olaylar üzerine öfke patlamaları ve protestolar yaşanmış olsa da, Ferguson'daki durum halkın kararlılığı ve polisin zalimliğiyle öne çıkıyor. Bu iki etken, kendi yaşadıkları yerde de karşı karşıya oldukları benzer polis zulmü koşullarından bıkmış olan milyonlarca insanın ülke genelinde sokaklara dökülmesiyle sonuçlandı.

Öyleyse, Ferguson'u anlamak için ilk adım, aslında bu kentteki olayların, Amerika'nın herhangi bir kentinde de yaşanabilecek olduğunu anlamaktır.

Tam olarak ne oldu?
18 yaşındaki Michael Brown, büyükannesini ziyaret ediyordu ve bir arkadaşıyla birlikte dükkana gitti. Dükkandan çıktıktan sonra Brown ve arkadaşı sokakta yürüdükleri sırada, bir polis memuru, “yaya kurallarına uygun olmayan biçimde” yolda yürüdükleri için ikiliyi durdurdu. Polis, Brown'un güvenlik görevlisine saldırdığını, silahına uzandığını kaçmaya çalıştığı, bu yüzden de güvenlik görevlisinin “can havliyle” Brown'u öldürdüğünde ısrarcı.

Çok sayıda tanık, öyküyü bambaşka anlatıyor. Onların öyküsüne göre polis tehdit altında değildi, Brown açıkça silahsızdı çünkü kolları havadaydı. Tanıklar, Brown'u öldürmeden önce ilk başta peşinden koşanın polis Darren Wilson olduğu noktasında da birleşiyor. Üç otopsi raporundan biri, Brown'un Wilson'dan 10 metre uzakta olduğunu ve bedenine üç defa kurşun isabet ettiğini ortaya koyuyor.

Ülke genelinde siyahi insanlardan yükselen öfke, bunun sonucu. Bu vakaların ayrıntıları bazen açık, bazen şüpheli olsa da, çoğu polis şiddeti ve cinayeti vakasında güç kullanımının gereksiz olduğu apaçıktır. Yine de, polisin “can havliyle”, “hayatını kaybetme tehdidi karşısında” davrandığı söylenerek aklanması, hukuk sistemi tarafından neredeyse hep haklı bulunur. Aynı hukuk sistemi, özellikle genç siyahi erkeklerin öldürülmesi ve dövülmesi vakalarında polislere nadiren ceza verir.

Ferguson nasıl bir yer?
Ferguson, Missouri eyaletindeki orta büyüklükte Ortabatı şehri St. Louis'in banliyösü. Nüfus 21 bin ve yüzde 67 siyah. 2000'lerin başından bu yana yoksulluk ve işsizlik iki katına çıkarken, nüfusun kabaca yarısı, yoksulluk sınırının altında veya tam sınırda yaşıyor. Sakinlerinin büyük çoğunluğu siyah ve yoksul olmasına rağmen, Kent Konseyi'nin 6 üyesinden yalnızca 1'i siyah, tek bir siyahi okul idarecisi yok, 53 polisten yalnızca 3'ü siyah. Kısacası Ferguson'un siyah nüfusu, siyaseten tamamen marjinalize edilmiş durumda.

Niye ayaklanma yolu seçildi?
Michael Brown olayının bu kadar büyük bir öfke patlamasına yol açmasının nedeni, tüm bu gerçekleri açığa vuruyor olması. Bu olay, Amerika'nın ırkçı geçmişini aştığı fikrinin maskesini alaşağı ediyor.

Siyahi bir devlet başkanı seçilmesi ve kapitalist elitin yüksek mevkilerinde birkaç siyah yüzün görünmesi, işleri yalnızca daha kötü yaptı. [1960'larda yükselen] insan hakları hareketinin üstü örtülü vaadi, bir kapitalist reform çağının işaret fişeği olmasıydı. Beyaz işçilerin büyük çoğunluğu için istikrarlı ve bir miktar müreffeh yaşamlar sunan İkinci Dünya Savaşı sonrasının “sınıf barışı”, siyah işçi sınıfına genişleyecekti.

Tam tersi yaşandı. Sermaye, işçi sınıfı yararına reformların geçtiği dönemi tam tersine çevirdi, kârlılığı artırmak için önlemler aldı: Sendikalara saldırıldı, ücretler düşürüldü, fabrikalarda teknoloji kullanımı artırıldı ve daha ucuz işgücü arayışıyla şirketler dünyayı gezmeye başladı. Bu, zaten kötü durumda olan siyahi işçi sınıfı topluluklarını, daha iyi bir yaşam sürebilmek için elde ettikleri o birkaç kazanımdan da yoksun bıraktı.

Öte yancan, aynı dönemde, sermaye, bir avuç siyahi Amerikalıyı daha güçlü mevkilere getirerek, Amerikan kapitalizminin artık “renk-körü” olduğunu ve herkesin “istediğinde başarabileceğini” vaaz eden bir gösteriyle, resmi bir “ırkçılık karşıtlığı”nın reklamını yapmaya başladı.

Bu olgu, siyahi Amerikalıların her zamankinden daha iyi durumda oldukları söylemiyle, polis terörü ve yoğun kapitalist sömürü sıkıntılarına kimsenin dönüp bakmaması arasındaki açının giderek artmasına yol açtı.