FBI'dan İslamcı terörle mücadele taktiği!

FBI 11 Eylül saldırılarından sonra müslümanlardan gelebilecek terör eylemlerini daha meydana gelmeden önlemek amacıyla para karşılığı yine müslümanlardan devşirilmiş muhbirler kullanarak müslümanların arasına sızıp, sahte düzeneklere hedef kişileri müdahil ederek bu potansiyel "teröristleri" suçüstü yakalıyor.

Alternet.org sitesinden Trevor Aaronson ilginç bir habere imza attılar. Buna göre FBI, islamcılarla mücadele etmek için önce aralarından birisini satın alıyor ve muhbir yapıyor, daha sonra bu kişi aracılığıyla potansiyel tehlike olarak gördüğü kişileri "eyleme" özendiriyor. Hazırlıklara girişen eylemci eylemini gerçekleştiremeden yakalanarak hapse atılıyor. Böylece ABD potansiyel bir teröristi etkisiz hale getirmiş oluyor! Tabi Amerikan medyası bu durumdan "bir terörist daha eylem öncesi yakalandı" diye bahsediyor. İşte o çarpıcı haber:

Yüksekten atan ve darkafalı bir adam olan James Cromitie, polis karakolullarına gaz bombaları atmakla ilgili, Yahudilerden nefret eden bir adamdı. “İslam dünyasındaki en kötü kardeş bile 10 milyar Yahudiden iyidir” demişti. Kokain satmaktan dolayı hapse düştüğünde müslüman olan Cromitie, adını Abdul Rahman olaran değiştirmişti. Cromitie'nin karısını ona sadık olduğuna ikna etmek, kötü kaydına rağmen makul bir iş bulmak ve kirayı düzgün ödeyebilmek gibi dertleri vardı. Ancak bir etkisinin de olmasını istiyordu bu dünyada. Kendi hakkındaki bu gerçekleri Maksud adındaki Pakistanlu orta yaşlı bir adama açılırken söyledi.

“Gerçekten büyük bir işe kalkışacağım” diyordu. “Bunu hissediyorum, dinle beni. Bunu hissediyorum”.

Maksud ve Cromitie, New York'a bir saatlik mesafede olan Newburgh'da bir camide tanışmışlardı. Bir dostluk kurmuşlar ve dünyanın problemleri ve bu problemlerden dolayı Yahudilerin suçlanması gerektiği hakkında saatlerce konuşmuşlardı.

Maksud yeni arkadaşına Kasım 2008'de "gaz vererek" harekete geçirmeye çalıştı.

Maksud “Örgütleyiciliğin mi iyidir yoksa iş yapman mı?” diye sordu.

“İkisi de” diyerek övündü Cromitie.

“Bizimkiler bunu dilmekten mutlu olacaklardır dostum. Gerçekten”

“Seninkiler kim?” diye Sordu Cromitie.

“Ceşe Muhammed”

Maksud, Pakistan terör örgütünin ajanı olduğunu ve ABD'de bir cihad için bir takım oluşturma görevi verildiğini söyledi. Cromitie'ye eğer elinde olsa nereye saldıracağını sordu. Cromitie bir köprüye saldıracağını söyledi.

Maksud köprilerin vurulmak için çok sağlam olduklarını söyledi. “Çünkü çelikten yapılmışlardır” dedi.

Cromitie, “Tabi ki öyle ama nasıl bir araya kondularsa o şekilde de darmadağın edilebilirler” dedi.

Maksud Cromitie'yi daha gerçekçi bir plana ikna etti. Mumbai saldırıları henüz gündemdeydi ve silahlı saldırganların nasıl otelleri, kafeleri ve Yahudi merkezlerini hedeflediklerini anlattı.

“Senin zekana bakınca, birisini kolayca avucunun içine alabileceğini görüyorum” dedi Cromitie arkadaşına. “Ancak beni avucuna alamazsın çünkü ben zekiyim” dedi. İkili Bronx'daki sinagogu bombalamak üzere ve daha sonra da Stewart Uluslararası Havalanın'ndan havalanan uçakları Stinger füzeleri ile vurmak üzere bir düzenek oluşturdular. Maksud, tüm patlayıcıları ve silahları ve hatta araçları temin edecekti.

Evet Maksud gizli bir ajandı ancak Ceşe Muhammed için değil. Gerçek adı Şahid Hüseyin'di ve para karşılığında FBI'ın muhbiri olarak çalışıyordu.

11 Eylül sonrasındaki terör karşıtlığı konsepti
11 Eylül 2001 saldırılarından sonra FBI'ın önceliği terör karşıtlığı olmuş ve buna 3.3 milyar dolar bütçe ayırmıştı. FBI, tıpkı Şahid Hüseyin gibi ABD'deki müslüman yerelliklere sızmış 15 bin kadar ajanı besliyor. Yüksek seviyede bir FBI yetikilisinin verdiği bilgiye göre, FBI'da her resmi ajana karşılık 3 tane de belgelerde yer almayan ancak FBI'ın bu muhbir ağında aktif olan kişi bulunuyor. Muhbirler doktor, memur ya da imam olabiliyor hatta bazıları muhbirlik yaptıklarının farkında bile olmayabiliyorlar.

Bugün terörle mücadele uzmanları El Kaide benzeri grupların acentelik usulü çalıştıklarını kendilerine sempati duyanları internet aracılığı ile cesaretlendirip kendileri adına saldırılar düzenlettiklerine inanıyorlar. En güzel hedef ise "yalnız kurtlar".

FBI da stratejisini bu potansiyel yalnız kurtların belirlenmesi ve harekete geçmeden önce durdurulması üzerine kurmuş. Ancak FBI ajanları sadece aktif cihadcıları hedef almıyor, eğer araç ve fırsat verildiğinide bir düzeneğe müdahil olacak kişileri bulmak için kanunlara saygılı on binlerce insanı da hedef alıyor. Hükümet daha sonra düzeneği, araçları ve fırsatı sağlıyor.

Muhbirler teröristlere sempati besleyen ifadeler kullanan kişileri raporluyorlar. Bu isimler halihazırdaki göçmen ve suç bilgilerini de içeren istihbarat bilgileri ile karşılaştırılıyor. FBI ajanları daha sonra radikal rolu oynayacak operasyonel kişiyi hedef kişiye yönlendiriyor. Bu operasyonel kişi düzeneği ve patlayıcıları temin ediyor hatta hedef kişiye El Kaide'ye bağlılık yemini ettiriyor. Gerekli bilgi sağlandığı zaman da hedef kişi tutuklanıyor ve bir terörist düzeneğin daha kırıldığına dair bir basın açıklaması yapılıyor.

Ahlâk bunun neresinde?
Martin Stolar adlı bir avukat, "Problem şu: Bu hedef kişiler hükümet ajanları arkalarından itmeselerdi bir şey yapmayacaklardı. Hükümet yetkilileri suçu engellemek için suç işliyorlar ve böylece teröre karşı zafer kazandıklarını iddia ediyorlar." FBI'nın savunması ise büronun sadece hedefin gerçekten şiddet içerikli bir harekete teşebbüse niyetli olduğuna ikna olduklarında bu durumu takip ettikleri” şeklinde oldu. “Gerçek insanlar, 'Hey haydi gidip şurayı bombalayalım' demezler” diyen emekli FBI ajanı Peter Ahearn, “Gerçek insalar polisi ararlar” dedi. Ancak Ahearn şunu da ekledi, “Eğer bir probleme fazla insanı odaklarsanız o zaan daha fazla problem bulursunuz” dedi.

Ancak buradaki ahlaki sorun sadece insanların hükümet tarafından suça itilmesi ve sahte bir düzenek içinde suç işliyor (işletiliyor) olmaları değil. Muhbirler, muhbirliği para karşılığında veya göçmenlik sorunlarının ve benzeri hukuksal sorunlarının halledilmesi karşılığında yapıyorlar. FBI'ın herhangi bir durumda onlardan tamamen vazgeçmesi veya onları suçlaması da çok kolay ve mümkün.

(soL -Haber Merkezi)