Emperyalistler Suriye'de doğrudan denetim peşinde

ABD'nin başını çektiği emperyalist ülkelerin, Suriyeli muhalif gruplar üzerindeki denetimlerini artırmaya hazırlandıkları belirtiliyor. Bu yönde atılacak adımlar ise bilindik "radikal İslamcı grupların inisiyatifinin artması" gerekçesine dayandırılıyor.

İngiltere'de yayınlanan The Guardian gazetesinde yer alan bir makalede ABD, İngiltere ve Fransa'nın Suriyeli muhalif gruplar üzerinde denetimlerini artırmaya hazırlanmaları ele alındı. İlgili makalede bu durumun gerekçesi ise Batılı güçlerin, muhalifler arasında aşırı İslamcı grupların ağırlığının artmasından duydukları rahatsızlık olarak gösterildi.

Çeşitli raporlara dayandırılan verilerden hareket eden Julian Borger imzalı makale, Batılı merkezlerin bölgedeki gelişmelerin mezhepler arası bir iç savaşa evrilebileceği "endişesi duyduklarını" ileri sürerken, en iyi örgütlenmiş ve en çok finansal destek alan grupların da ağırlıklı olarak Selefiler olduğuna dikkat çekiyor.

Borger, "Vaşington, Londra ve Paris, muhalif güçleri, sürgündeki liderlerce yönetilen Suriye Ulusal Konseyi (SUK) çevresinde birleştirmeye çabalamanın artık işe yaramadığı konusunda hemfikir ve şimdilerde Suriye içindeki gruplarla daha doğrudan bağlantılar kurmanın yollarını arıyor" ifadelerine yer verdi.

Hatırlanacağı gibi, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İstanbul'da Ahmet Davutoğlu'yla yaptğı görüşme sonrasında birlikte "yoğun bir operasyonel planlama yapacaklarını" söylemiş ve Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) komuta ve koordinasyon yapısının geliştirilmesi ve diğer muhalif grupların koordinasyonunun sağlanması yönünde adımlar atacaklarını ifade etmişti. Yine CNN Türk'e demeç veren üst düzey bir ABD'li yetkili, ABD yönetiminin silahlı grupları yönetmek konusunda doğrudan bir rol üstleneceğini ve bu konuda Türkiye ile işbirliğine gideceklerini ifade etmişti.

Ayrıca "mültecilere yardım" adı altında 5,5 milyar dolarlık bir fonun daha devreye sokulacağı ve bu paranın önemli bir kısmıyla ÖSO'nun iletişim teçhizatı ihtiyaçlarının karşılanacağı da basına yansımıştı.

Emperyalistler neden ÖSO'yu daha doğrudan yönetmek istiyor?
Suriyeli muhalif grupların ve özellikle ÖSO'nun doğrudan ABD eliyle koordine edileceği söylemi, muhaliflerin bugüne kadar büyük ölçüde kendi inisiyatifleriyle davrandıkları gibi bir yanılgıya yol açıyor. Her ne kadar muhalif gruplar, doğrudan ABD tarafından yönetilmemiş olsa da, Suriye'de CIA dahil pek çok emperyalist ülke ajanının cirit attığı ve bu ajanların muhaliflere silah, lojistik destek ve stratejik önemde bilgilerin sağlanması konusunda kritik görevler aldığı biliniyor.

Diğer yandan, ana akım medyanın muhalif gruplarca gerçekleştirilen pek çok katliamı Suriye ordusuna atfeden çarpıtılmış haberler yayınladığı ya da bu katliamları sessizce geçiştirdiği çok sayıda örnek ortaya çıktı. Ancak özellikle son dönemde, aralarında internette yayınlanan muhaliflere ait şiddet içerikli videoların da bulunduğu pek çok haber, muhalif grupların "özgürlük savaşçısı" olarak lanse edilmesini zorlaştırıyor.

Muhaliflerin içinde islamcı grupların ağırlıklı olması da dahil bu tür şiddet eylemleri, kamuoyunda muhaliflere verilen desteğin meşrulaştırılmasını zora sokuyor. Nitekim bir süredir "El Kaide'nin Suriye'ye sızmış olduğu" yönündeki haber ve ifadeler, gerek Batılı ülkelerin yetkililerince, gerekse medya tarafından sık sık dile getiriliyor.

İslamcı grupların varlığı yeni mi fark ediliyor?
Muhaliflerin arasında El Kaide yanlısı grupların ağırlığını artırdığı yönünde açıklama yapanlardan biri de ABD Savunma Bakanı Leon Panetta'ydı. Geçtiğimiz Haziran ayında yaptığı açıklamada Panetta, Esad'ın devrilmemesi durumunda "iç savaş çıkabileceği" uyarısında da bulunmuştu. Panetta ayrıca, silahlı muhalefete finansal destek veren ülkelerin başında Suudi Arabistan ve Katar'ın geldiğini ve bu durumun Selefi ve diğer aşırı İslamcı grupların muhalefet içindeki ağırlığının artmasının nedeni olduğunu da belirmişti.

Oysa ABD'nin de silahlı muhalefete finansal destek verdiği biliniyor. ABD ayrıca bölgedeki CIA ajanları marifetiyle, finansal kaynakların muhalif gruplara ulaştırılmasında da önemli bir rol oynuyor. Bu konuda ABD'li yetkililerin ifadelerine dayandırılan haberler basında yer almıştı. Öte yandan Suriye'deki silahlı muhalefetin içinde başından beri Müslüman Kardeşler ve Selefi grupların inisiyatif sahibi olduğu bilinen bir gerçek. Hal böyleyken ABD'nin bu durumun yeni farkına varmış olması ya da Suudi Arabistan ve Katar gibi müttefiklerinin eylemlerinden "habersiz olması" mümkün görünmüyor.

Ancak "İslamcı grupların ağırlıklarını artırması" söylemi hem muhalefeti daha doğrudan denetlemek, hem kamuoyunda oluşan "seküler" duyarlılıkları rahatlatabilmek hem de -her ne kadar ABD yakın zamanda bu yönde bir adım atacağınını işaretlerini vermese de- olası bir askeri operasyona başka bir gerekçe sunması açısından işlevsel görünüyor. Zira Afganistan ve Irak savaşlarında da El Kaide'nin bu ülkelerdeki varlığı ve eylemliliği müdahalenin başat gerekçelerden birini oluşturmuştu.

ABD'nin muhalefete doğrudan komuta etmeye yönelik adımları ve bu adımların gerekçeleri ile ilgili haberi okumak için tıklayınız.

Gerek Panetta'nın açıklamaları, gerekse Clinton'un İstanbul'da yaptığı açıklamalar, The Guardian'da yayınlanan mezkur makaledeki ifadelerle örtüşüyor. İslamcı grupların muhalefet içinde ağırlığını artırması, El Kaide'nin etkinliğini artırması, Suriye'de müdahale edilmezse bir mezhep savaşının çıkabileceği, Suudi Arabistan ve Katar'ın sağladığı fonların Selefilere gidiyor olduğu, Batılı ülkelerin bahsi geçen endişeler dolayısıyla ÖSO'ya doğrudan para ve silah yardımı yapmaktan kaçınıyor olması ve artık silahlı muhalefetin ABD eliyle daha doğrudan yönetileceği bir hiyerarşi içinde yapılandırılmasının gerekliliği...

Tüm bunlar önümüzdeki süreçte inisiyatifini daha da artırmayı planlayan, başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin söylemlerini özetliyor ve yeni sürece dair yoğun bir hazırlık yapıldığına işaret ediyor.

(soL-Dış Haberler)