Devrimci sanat Mısır'da yol arayışında

Mısır'da Mübarek'in devrilmesinden bu yana sanat alanında müthiş bir enerji patlaması var. Devrimi çaldırmama mücadelesinde sanatçılar, eserlerini halkla buluşturmak için yaratıcılıklarını konuşturuyor.

Mısır'da Mübarek'in devrilmesiyle sonuçlanan ayaklanma rejimi kökünden değiştirmeye yetmemiş olabilir, ancak zaten Mübarek'in son yıllarında tabanda köpürmekte olan enerji, kendi yollarını açmak için Mısır toprağına sızmaya çalışıyor.

Siyasi alanda bu sızma girişimleri, halihazırdaki askeri yönetim tarafından baskıyla karşı karşıya. Keza medya alanında da sansür, Mübarek dönemini anımsatacak şekilde gündelik hayata geri döndü. Ancak bir alanda "devrim" hülyasını sahiplenen Mısırlılar'ın önü daha açık: kültür ve sanat.

Mübarek rejimi altında Mısır'ın son yıllarına damgasını vuran cansızlık, Mısırlı sanatçıların eserlerinin temel konusu olarak ironik biçimde sanat alanında canlılık sağlıyordu. Mısırlı sanatçılar, sansürün sınırlarını zorlayarak Mübarek rejimine karşı tavırlarını ortaya koyuyordu. Mübarek'in devrilmesiyle girilen süreç ise, sanatçıların enerjlierini aktaracakları yepyeni alanlar sunmuş durumda: süregiden eylemlere katılan sanatçılar, bu doğrudan siyasi mücadelenin olmadığı zamanlarda fakir mahallelere "kültür karavanları" organize ediyor, yeni dergiler ve yayınlar çıkartıyor, metro istasyonlarında fotoğraf sergileri düzenliyor ya da açık hava sinemaları örgütlüyorlar.

Elbette tüm sanatçılar, bu yeni olanakları siyasi davaları uğruna kullanmıyor - kimisi bu yeni açılan kapılardan, sadece kendi yaratıcılığını konuşturmak adına giriyor. Fakat sonuçta Mısır halkı, daha önce karşılaşmadığı bir kültür üretimiyle, gündelik hayatın çeşitli noktalarında temas ediyor.

Tam da gösterilerin başladığı 25 Ocak günü vizyona giren Mikrofon filminde yönetmen Ahmed Abdullah, Mısır'ın "duyulmayan seslerini" anlatıyordu - müzisyenler, grafiti sanatçıları, sinema gönüllüleri… Filmde sanatçıların yaşadıkları zorluklar anlatılıyor, bir mahallede izinsiz konser vermek isteyen müzisyenlerin kolluk kuvvetleri ve yakındaki bir camiden çıkan cemaat tarafından engellenmesi gibi örnekler gösteriliyordu. Filmde konuşanlardan biri, 21 yaşındaki grafiti sanatçısı Aya Tarık, "Ülke yeniden bizim oldu. Kamusal alan yine bizim" diyor.

Gerçekten de 25 Ocak'tan bu yana grafiti sanatı patlama yapmış durumda. En ünlü grafiticilerden biri, 29 yaşındaki Genzir, devrim günlerinde ölen kahramanların portreleri yapıyor. Şimdiye dek bunlardan 3 tane yapan Genzir'in hayali, bin civarındaki tüm devrim kahramanlarının portrelerini memleketlerine yapmak.

Genzir'in sanat yaşamı, siyasi mücadeleyle iç içe geçmiş durumda. Baharda internetten yaptığı çağrı üzerine toplanan 10 gönüllüyle birlikte Kahire'deki bir köprü altına yaptıkları resimleme, kentin en ünlülerinden. Resimlemede gerçek boyutlarında çizilmiş siyah beyaz bir tank, bisikletiyle ekmek dağıtan bir çocukla karşı karşıya görülüyor - yönetime el koymuş bulunan ordunun, halkın karşısında yer aldığını hatırlatan bir ima.

Başka sanatçılar askeri konseyin başı Hüseyin Tantavi'yi Mübarek'in yanında, ya da dinci sakalıyla resmeden resimlemeler yapıyorlar, sürekli silinip tekrar yapılmak üzere. "Kimisi şarkı yazmada, kimisi çadır kurmada iyidir. Sanatsal yetenekleri olanların, araçlarını dava uğruna nasıl kullanacaklarını bulmaları gerekir" diyen Genzir, başkalarının da kullanabilmesi için resimlemelerinin şablonlarını internete yüklemiş.

Sanatın her alanında bir canlılık var: Şair Kerim Abdülselam "Göz Yaşartıcı Gaz Şiirleri" isimli kitabında ayaklanma günlerinin sıradışı anlarını aktardı, Darb 1718 sergisinde devlet kontrolündeki medya hicvedildi, yeni karikatür ve mizah dergisi TokTok ise sürekli Mübarek sonrası hayata dair hikayeler anlatıyor.

Muhalif sanatçılar, geleneklerine de sahip çıkma çabasında. Bağımsız Mısırlı Sanatçılar grubu, Temmuz ayında roman yazarı Sunallah İbrahim'e ödül vermeyi planlıyordu. İbrahim 2003'te devletin verdiği ödülü ve büyük miktarda parayı "Bu yönetimin herhangi bir kültür ödülü verebilecek inandırıcılığı yoktur" diyerek reddetmişti. Ancak sanatçılar, sokak eylemlerindeki yoğun çalışmaları nedeniyle ödül törenini ertelemek zorunda kaldılar.

Daha Mübarek döneminden beridir muhalif yazarların eserlerinin basıldığı, ayaklanma günlerinde sanatçıların karargâhı haline gelen Dar Merit matbaasının sahibi Muhammed Heşim, devrimin generaller ve islamcılar tarafından çalınacağı endişesiyle mücadesini sürdürüyor. Heşim, "Hâlâ özgürlük ellerimizde değil. Askeri yargılamalar sürdükçe, bir anayasamız olmadıkça, dinci yobazlık ve aşırılık oldukça da elimize gelmeyecek. Hâlâ kavga ediyoruz. Henüz kazanmadık" diyor.

Sanatı halkla buluşturmada yaratıcılık, birçok engeli aşıyor. Yapımcı Ömer Hamilton ve aktör Halid Abdullah'ın kurdukları ve çok sayıda sanatçının katkı koyduğu "Tahrir Sineması", bunun örneklerinden biri. Tahrir Meydanı'na kurulan açık hava sineması, bir kişinin ekran, bir diğerinin projektör getirmesi, bir başkasının izleyicilerin üzerine oturması için mat temin etmesi, elektriğin sokak lambalarından kaçak çekilerek sağlanması ile hayat buldu ve kısa sürede yüzlerce kişi, burada amatör ve profesyonel filmleri seyretmeye başladı.

(soL - Dış Haberler)

Haberde Ursula Lindsay'in Foreign Policy'deki yazısından yararlanılmıştır.