Beyaz Saray'da bir Müslüman Kardeşler ajanı mı?

ABD Kongre Üyesi Michele Bachmann, geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Clinton'ın yardımcılarından Huma Abedin'in "Müslüman Kardeşler ajanı" olduğunu iddia ederek Obama yönetiminin radikal İslamcıları desteklediğini iddia etmişti. Bachmann'ın bu iddiaları, Cumhuriyetçiler tarafından da yalanlandı.

ABD Kongresi'nin Cumhuriyetçi üyelerinden Michele Bachmann'ın geçtiğimiz günlerde ortaya attığı bir iddia Amerikan siyasetinde ilginç bir tartışmaya yol açtı. Bachmann, özetle, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın yardımcılarından Huma Abedin'in bir Müslüman Kardeşler ajanı olduğunu iddia ediyor, Obama yönetimini radikal İslamcılara destek vermekle suçluyor ve "kendi yaptığı araştırmalar" neticesinde, ABD'nin istihbarat servisleri üzerinde Müslüman Kardeşler'in "açık bir etkisi olduğunu" ileri sürüyordu.

Bachmann ve Abedin kimdir?
Michele Bachmann ve Huma Abedin'in kimliği hakkında birkaç bilgi vermek faydalı olabilir. Bacmann, Obama yönetimi ile Müslüman Kardeşler (MK) arasındaki ilişkiyi, İsrail için Birleşen Hıristiyanlar isimli Siyonizm yanlısı bir sivil toplum örgütünün Washington'daki toplantısında yaptığı konuşmada ilan etti.

Cumhuriyetçi bir Kongre üyesinin siyonist bir örgütle olan bağı çok şaşırtıcı değil. Ancak Bachmann'ın "MK ajanı" olmakla suçladığı Huma Abedin'in kişisel geçmişi ilginç şüpheler doğuruyor. İngiliz sömürgesi döneminde Hindistan'da doğmuş bir baba ile Pakistanlı bir annenin kızı olan Abedin, iki yaşında ailesiyle birlikte Suudi Arabistan'a taşınıyor. ABD'de George Washington Üniversitesi'nde eğitim gören Huma, 1996 yılında Beyaz Saray'a "asistan" olarak giriyor. Girdiği gibi de Hillary Clinton'ın yanında göreve başlıyor. Abedin, İngilizce, Urduca ve Arapça konuşabiliyor.

Abedin'in evli olduğu kişi ise, geçtiğimiz sene Twitter üzerinden 21 yaşındaki genç bir kadına cinsel içerikli fotoğraflar gönderdiği ortaya çıkınca zor durumda kalan ABD Kongresi'nin Demokrat üyelerinden Anthony Weiner. Ancak Weiner, bu skandal dışında da bir özelliğe sahip. Bir Yahudi olan Weiner, çocukluğunda kendi evlerinde İsrail'i desteklemenin odak noktası olduğunu, kendisinin de bir Siyonist olduğunu söylemişti. Weiner, Amerika Siyonist Örgütü'nün (ZOA) başkanı Morton Klien'in de yakın dostu.

Bachemann'ı yalnız bırakan McCain
Bachemann'ın ve başka 4 Cumhuriyetçi Kongre üyesinin birlikte Haziran ayında Genel Müfettişlik'e gönderdiği mektuptan sonra Amerikan siyasetinde neredeyse bütün unsurlar Cumhuriyetçi Kongre üyesine karşı cephe aldı. Bunlardan en dikkate değeri, daha önce ABD Başkanlığı için CUmhuriyetçilerin tarafında yarışan Arizona Senatörü John McCain oldu.

McCain, Çarşamba günü yaptığı bir konuşmada Bachemann'ın Abedin hakkında ortaya attığı iddiaları hakısz ve asılsız olarak nitelendirirken, Abedin'in "onurlu bir kadın, adanmış bir Amerikalı ve sadık bir devlet görevlisi" olduğunu kaydetti. McCain'in övgü dolu sözleri bununla da kalmadı Clinton ve Abedin ile birçok kez yolculuk yaptığını ve Amerikan halkının yaptığı hizmetlerden dolayı Abedin'e şükran borcu olduğunu söyledi.

McCain'in ardından Bachemann'ın eski kampanya direktörü, bazı Kongre üyeleri, senatörler de Bachemann'ı "komplo teorisi üretmekle" suçladılar. Cumhuriyetçilerin gazetesi olarak bilinen Washington Post bile, editör köşesinde bu Cumhuriyetçi Kongre üyesini "paranoyak" olmakla itham etti. Yine Washington Post'tan Mary C. Curtis, Bachemann'ın hamlesini "yeni McCarthy'cilik" olarak nitelendirdi. New York Times da editör köşesinde "Canlanan McCarthy'cilik" başlıklı bir yazı yayınladı ve John McCain'i Bachemann'ı karşı Abedin'i savunduğu için tebrik etti.

Tersi doğru değil mi?
Michele Bachemann'ın paranoyak ve komplo teorisyeni olup olmaması bir tarafa, Müslüman Kardeşler ile ABD arasındaki ilişki, Bachemann'ın söylediğinin tersinden de olsa, uzun zamandır dile getiriliyor. Bunun son örneği, seçimlerden hemen sonra Barack Obama'nın, Kongre onayını dahi beklemeden MK yönetimindeki Mısır'a 1,5 milyar dolar hibeyi göndermiş olması.

Bunun öncesinde de, MK'nın İsrail ile olan anlaşmalara dokunmayacağını ilan etmesi, ABD'nin MK ile, Kongre'deki bazı çatlak seslere rağmen görüşmelerde bulunması ABD ile MK'nın ilişki biçimine dair bazı fikirler veriyor. Bachemann'ın iddiasının tersine, ABD'nin Orta Doğu'daki İslamcı Müslüman Kardeşler'i, "Arap baharı" ile birlikte örgütlediği ve iktidara yerleştirmeye çalıştığı görülüyor. Suriye'ye dönük emperyalist tehditte ise Müslüman Kardeşler ile Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve ABD'nin rolünü Batı medyası dahi gizleyemiyor.

Michele Bachemann olayında yaşananlar ise, ABD'de Cumhuriyetçilerle Demokratların Orta Doğu politikalarında çok da farklı düşünmediklerini gösterdiği kadar, MK ile olan ilişkilerini kamuoyuna doğrudan yansıtmak yerine, en azından bir süre "gizli" bazı araçlarla sürdürmek istediklerini de gösteriyor. Müslüman Kardeşler'in ABD yönetiminin içine "sızarak", onu İslamcı bir yöne doğru iteklediğini iddia edebilmek içinse, Michele Bachemann'ın aklına sahip olmak gerekiyor.

(soL - Dış Haberler)