Batı medyasının haber kaynakları: 'Bize de bir aktivist söyledi!'

Suriye'de olanlara dair bilgi tek bir elden, muhaliflerden alınıyor ve tüm anaakım medyaya servis ediliyor. Bu bilginin yanlı ve yanlış olabildiğini de yaşanan örnekler gösteriyor. Bununla ilgili olarak William Bowles'in Global Research'de yayımlanan makalesinin çevirisini veriyoruz.

Suriye ve medya: “Muhalifler diyor ki...”
Ne zaman Suriye'deki olaylar hakkında BBC haberi okusam mutlaka 'dedi muhalifler' kalıbı ile karşılaşıyorum :

Muhalifler ''BM Güvenlik Konseyi'nin şiddetin durması çağrısından bir gün sonra, birlikler Humus şehrinin kimi kısımlarını şiddetli bir şekilde bombalıyor'' dedi – 'Suriye şehri BM oylamasından sonra bombalandı', BBC News, 17 Şubat 2012.

Ve 'muahliflerin' dedikleri her zaman için Esad'ın rejiminin vatandaşlarını öldürmesi hakkında. O zaman nerede BBC'nin yere göğe koyulamayan 'nesnelliği'? Kim bu 'muhalifler'? BBC bu iddiaları hangi yollarla doğruluyor? Ve ne zamandan beri BBC'nin Suriye hakkındaki haberlerinin ana kaynağı doğrulanamaz haber hikayeleri oldu?

Muhalifler, ''Suriye ordusu Humus'u bombalamaya devam ediyor, bombardımanda Perşembe sabahı en az 13 kişi öldü'' dedi. – 'Suriye şehrinde ölümcül bombardıman', BBC News, 9 Şubat 2012 08:29.

İlericiler arasında kafa karışıklığı yaşanması şaşırtıcı değil. Zira bir yandan bu şekilde iddia edilen Suriye devletinin kendi vatandaşlarına ölümcül saldırılarını kınıyorlar ancak 'silahlı isyan' konusunda son derece sessizler. Şu soru son derece merkezi : 'silahlı isyancılar' devlet şiddetine karşı meşru bir karşılık mı, yoksa bunlar devletin cevaben ölümcül şiddet uygulamaya başlatan, Suriye devletini devirme çabaları mı?

''Suriye'nin merkezindeki Humus şehrinde patlama sonucunda bir ana petrol boru hattı zarar gördü'' diyen tanıklar ve muhalifler hükümet ''silahlı teröristleri'' suçladı. – 'Patlama Suriye'nin petrol boru hattına isabet etti', BBC News 15/2/12

Bundan da öte, bu silahlı saldırılar dış güçler tarafından destekleniyor, fonlanıyor ve silahlandırılıyor olabilir mi? Çünkü eğer böyle ise, bu egemen bir devletin iç işlerine yasadışı müdahele anlamına gelir. Müdahele kaçınılmaz olarak devleti cevap vermesi için kışkırtmaktır (ve bunun hedeflerden birisi olduğuna şüphe yok). BBC ve onun 'muhalif' yardımına yardım edecek böyle bir cevap Suriye devletini ''öldürmeye ehliyeti var'' şeklinde nitelendirilmesine yol açar.

Muhalifler, 'BM kararının veto edilmesinden sonra, 'Rusya ve Çin, Suriye devletine ''öldürme ehliyeti'' verdi, dedi. '' – 'Suriye vetosu ''öldürme ehliyeti'' demek, BBC News 05/02/2012 11:07.

İmparatorluğun Suriye vatandaşlarının 'insan hakları' konusunda endişelendiğine inanan ve 'koruma' isteğini bunun motive ettiğini düşünenler, İmparatorluğun onyıllarca süren öldürücü aleminde uyuyakalmış olmalı. Suriye devletinin bağımsızlığını koruma hakkını savunanlarımızın, Esad rejimini korumakla suçlanması çok talihsiz. Bu nasıl bir iddiadır? Burada neyi tartışıyoruz?

Her ülkeyi ve kişiyi eşit şekilde değerlendiren bir çeşit evrensel bir yasa uygulanıyor varsayımına dayanılıyor. Ancak bu doğru değil. Yasalar, kimin uyguladığına ve kime uygulandığına bağlı olarak uygulanır veya uygulanmaz.

''Muhalifler, BM oylamasından önce Suriye kuvvetlerinin Humus şehrini bombaladıklarını ve 200'den fazla kişiyi öldürdüklerini – hükümet tarafından yalanlanan bir iddia – söyledi. '' – 'Suriye kuvvetleri Humus katliamında' – BBC News 04/02/2012 09:04

Libya'da da aynı oyun
İmparatorluk Kaddafi'den kurtulma zamanının geldiğini düşündüğünde porpoganda hattı aynı şekilde çalıştı. Fakat o zaman solda olup ''koruma hakkı'' zokasını yutanlar bugün ne diyecekler, merak ediyorum. Libya halkının 'insan haklarını korumanın' bedeli en az 30 bin kişinin ölümü, 50 binden fazla yaralı, 4 bin kayıp oldu ve bunların hepsi NATO'nun ''koruma hakkı'' bombaları sonucu. Üstelik bu rakamlar şu an iktidarda olan Ulusal Geçiş Konseyi'nin verdiği rakamlar (hapiste 8 bin kadar Kaddafi yanlısı olduğu ve bunların kanıtlanmış yaygın işkence ve infazdan geçirildiği, tüm bunların NATO'nun dayattığı 'demokrasi' adı altında yapıldığı belirtiliyor). Solda olanların görmek istedikleri başkalarının ödemesini görmek istedikleri bir bedel mi bu? Tabi ki, onlar işin alıcı ucunda değil.

Muhalifler, ''Suriye ordusu Şam'ın isyankar dış mahahhelerinde kontrolü sağlamak için ilerliyor ve 10 aylık isyandaki en kötü çatışma meydana geliyor'' dedi.'' – ''Şam'da isyancıları bastırma', BBC News, 29/01/2012 09:16

Herşeyden öte, medyanın gözlerimizin önünde süregelen Suriye felaketinin ele alması anaakım medya gücünün olayların doğasını biçimlendirmede ve bizim onlara yanıtımızı şekillendirmedeki gerçek derecesini gösterdi. Bundan da öte, durum kandırmanın ne kadar kolay olduğunu gösteriyor, özellikle de BBC'deki editörler dünyanın etrafında yankılanan deyişe güvendikleri zaman 'Muhalifler...dedi' ve bunu doğrulayan bulanık imgeler.

BM çatışmayı tartışmaya hazırlanırken muhalifler, ''Suriye ordusu Humus ve Hama'ya yeni saldırılar başlatıyor'' dedi.' – 'Suriye şehirlerine saldırı', BBC News 27/01/2012 14:41

Emperyalist propagandanın asıldığı kanca 'mıuhaliflerin dediklerini' sonsuz kere tekrarlamak. Son birkaç ayda, Avusturalyalı Fiona Hill'in Suriye'deki gözlemleri ile anlattığı gibi diğer tarafın gözünden olayları anlatan tek bir BBC hikayesi yok:

Mumışığı ile aydınlanan bir Halep evinde Hristiyan bir kadın feryat ediyor : 'Avusturalya'daki Hristiyan liderleriniz ne düşünüyorlar?. Bizim Suriye'deki özgürlüklerimizin diğer Arap ülkeleri tarafından kıskanıldığının farkında değil misiniz, mesela Katar'da imkansız olduğunun? Beşar (Esad) giderse katliama kurban gideceğiz'.

Batı solu konusunda beni hayrete düşüren, aldatılmalarının ne kadar kolay olduğu. Zaten istedikleri bu değil mi? Tıpkı NATO/BBC gibi Esad rejiminin düştüğünü görmek istiyorlar ancak Esad hükümetinin yerine 'demokratik' bir hükümetin geldiğini de görmek istiyorlar yoksa Esad'ın insanlarını baskılamayı durdurmasını mı istiyorlar?

Ne istiyorlar? Aldıkları pozisyonun hatasını görebiliyor musunuz? 'Ne istedikleri' diye başlıyor ancak Suriye halkına 'ne istediklerini' söylemek bizim işimiz değil. Ancak bu yörüngeye bir kere oturtunca, tek yönlü bir sokağa girilmiş olunuyor. Libya'daki gibi, Kaddafi'ye karşı olan ancak NATO'yu da kınayan kesimden Libya'daki halihazırdaki durum hakkında tek bir tek ses alamıyoruz.

''Raporlarda elektrik kesintileri sebebiyle kuvözlerde kalan 18 prematür bebeğin öldüğü yer alıyor. Devlet televizyonu raporları inkar etti ve Humus hastanelerinin normal bir şekilde çalıştığını söyledi.'' – 'Suriye : Humus 'en ağır' bombardıman altında', BBC haberleri, 8 Şubat 2012

Suriye'deki durum Libya'dakinin neredeyse aynısı. NATO'nun Suriye'yi imha etmesi daha uzun bir süre alacak ancak sonuç aynı olacak : yıkılmış bir ülke, yoksulluğa mahkum edilmiş, Emperyal satranç tahtasından kaldırılacak 'kaybeden ülke'.

'Rejim değişikliği' (veya bir tarz değişiklik) çağrısı yapan soldakilerin bu yolda gitmeyeceklerini varsayıyorum. Ancak İmparatorluğun isteklerine teslim olmayan Suriye için sadece iki olası gelecek var: ya Suriyeliler kendi içlerinde hesaplaşacaklar ya da İmparatorluk onları bombalayarak yok edecek.

William Bowles – Global Research