ABD'nin 'IŞİD'den bile tehlikeli terörist örgüt'ü Horasan, nasıl buharlaştı?

ABD medyasında, müttefik kuvvetlerin Suriye'deki IŞİD hedeflerini bombalamasından önce "Horasan Grubu" isimli El Kaide bağlantılı bir örgütün adı sıkça dolaşmaya başlamıştı. Gazeteci Glenn Greenwald, The Intercept'te yazdığı makalede, bu grubun nasıl uydurulduğunu anlatıyor.

Çeviri: Utku Çakır

Obama yönetimi, Kongre ya da Birleşmiş Milletler (BM) onayı olmaksızın Suriye'yi bombalamaya hazırlanırken, iki sorunla karşılaştı. Birincisi, “anavatan” için yakın bir tehdit teşkil etmeyen bir örgüt olan IŞİD'e karşı yıllarca sürebilecek bir savaşa halk desteği sağlamanın zorluğuydu. İkincisi de, meşru – müdafaa ya da BM onayı için geçerli bir iddia olmaksızın yeni bir hava bombardımanı yürütmek için gerekli yasal bir gerekçenin eksikliğiydi.

Her iki soruna da çözüm, “Horasan Örgütü” olarak adlandırılan, yeni bir terör tehdidinin topyekun uydurulması ile bulundu. IŞİD'i eşi benzeri görülmemiş – El Kaide'den bile daha radikal!- bir tehdit olarak tasvir etmek için harcanan haftalardan sonra, hükumet yetkilileri bir anda gözde medya kuruluşlarını ve ulusal güvenlik gazetecilerini, IŞİD'den daha korkunç ve daha tehlikeli olan, “Amerikan Anavatanı”na doğrudan ve yakın bir tehdit oluşturan gizli bir örgüt hikayesi ile beslemeye başladılar. Medya söylenceleri ile görünürde olmayan, yeni bir terör örgütü yaratıldı.

Bu yeni örgütün ortaya çıkışı, 13 Eylül günü Associated Press (AP)'te yayınlanan bir yazı ile sahnelendi yazı, ismi açıklanmayan ABD devlet görevlilerinin IŞİD'den bile daha kötü olan, bu yeni müphem terör örgütü hakkındaki uyarılarından alıntılar yapıyordu:

Amerikalı yetkililer, şu anda İslam Devleti bütün dikkatleri üzerine çekse de, Afganistan, Yemen, Suriye ve Avrupa'daki deneyimli cihatçılardan oluşan Suriye'deki bir diğer aşırı grubun, Birleşik Devletler'e doğrudan ve daha yakın bir tehdit teşkil ettiğini, örgütün ABD hava ulaşımını hedef almak üzere Yemenli bomba yapımcıları ile birlikte çalıştığını söylüyorlar.

Horasan bilmecesi
Merkezinde, Horasan örgütü olarak bilinen, El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi ile temas kurmak için Afganistan ve Pakistan'dan Suriye'ye hareket eden ve kıdemli El Kaide savaşçılarından oluşan bir çekirdek bir grup, bir hücre duruyor.

ABDli yetkililer, Horasan militanları'nın, Suriye'ye esas olarak Beşar Esad Hükumeti'ne karşı savaşmak için gitmediklerini bunu yerine, pasaportları sayesinde, güvenlik görevlileri tarafından daha az tetkike tutularak ABD bağlantılı yolcu uçaklarına binebilen Avrupalıları ve Amerikalıları toplamak üzere, El Kaide lideri Ayman el-Zevahiri tarafından gönderildiklerini söylüyorlar.

AP, “Asıl kaygının, Horasan militanlarının, ileri teknoloji patlayıcıları ABD bağlantılı uçuşlara gizlice sokabilecek olan Batılı üyelerine ulaştırması” olduğu konusunda Amerikalıları uyarıyordu. Bunu da, IŞİD bütün dikkatleri üzerine çekse de, Horasan Örgütü'nün “daha yakın bir tehdit olarak değerlendirildiği” şeklinde açıklıyordu.

Örgütünün adının kökeni bile korkutucuydu: “Horasan, İslami halifelik ya da Afganistan'ın kimi bölgelerini kapsayan eski bir dini bir imparatorluk altındaki bir vilayete atıfta bulunuyordu.” AP, kendilerini yemleyen ABD yetkililerini cesaret gerektiren bir iş yapıyormuş, yetkisinde olmayan konularda açıklama yapıyormuş gibi tasvir ediyordu: “Bu yazı için görüşülen ABD devlet görevlilerinin isimlerine, konunun çok gizli bir istihbarat bilgisi olması nedeni ile yer verilmeyecektir.”

ABD medyası harekete geçiyor
18 Eylül sabahında, CBS News, Horasan örgütünce sivil uçakların patlatılması planına karşı Amerikalıları korumak için Suriye'de ABD bombardımanının acilen başlaması ile doğrudan bağlantı kuran ve açık bir savaş propagandası olan bir bölüm yayınladı. Netameli bir ses tonu ile, sunucu şunları aktarıyordu:
Bu sabah, Suriye'den çıkan, yeni ve büyümekte olan bir terör tehdidini haberini aldık. Bu, büyük ihtimalle şimdiye kadar adını duymadığınız bir El – Kaide hücresi. Haklarındaki herşey, gizlilik derecesinde. Washington'dan Bob Orr, (bu örgütün) IŞİD'den daha tehlikeli olarak kabul edildiğine ilişkin yeni bilgiler edindi.

Sonrasında, Orr, IŞİD “haber başlıklarında ve terörist propagandada baskın olsa da”, “kaynaklarının”, kendisini, “ABD anavatanı için daha yakın bir tehdit konusunda” uyardığını anons ediyordu. Orr konuşurken ve monoton bir sesle, ABD'li yetkililerin “gizli patlayıcılar” hakkında “acil inceleme” emri verdiğini söylerken, CBS de, Suriye'deki korkutucu Müslümanların ve hava alanlarında bekleyen masum Avrupalıların görüntülerine yer veriyordu. Bu esnada, Orr, “Suriye'de ortaya çıkan tehdit”ten, “deneyimli teröristlerin”, “tespiti zor bombalar” ürettiğinden söz ediyordu.

Orr'un anlattığına göre, ABD hükumeti, bunu bir sır olarak tutmaya çalışıyordu güvenlik gerekçesi ile grubun adından açıkça bahsetmiyordu! Ancak, Orr, gerçekleri açığa çıkarmak için oradaydı ve kaynağı, “El Kaide hücresinin adının Horasan olduğunu teyit ediyordu.” Ve, örgüt, ABD hava ulaşımına saldırmak için güncel planlar hazırlıyordu.”

ABD yönetimi, medyanın pasını değerlendiriyor
Ertesi gün, Obama yönetiminden yetkililer, açıkça örgütün çığırtkanlığını yapmaya başladı. Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı James Clapper, açıkça uyarıyordu: “Anavatana yönelik tehditler açısından, Horasan örgütü en az İslam Devleti kadar tehdit oluşturmaktadır.” Bunu, “en büyük tehdidi” detaylandıran, hükumetin saklamaya çalıştığı büyük bir sırrı açığa çıkartıyormuş gibi, kimliği bilinmeyen yetkililerden alıntılar yapan medya raporları çığ gibi türedi.

20 Eylül günü, New Yok Times'ta, Horasan Örgütü'nden bahseden, büyük ölçüde abartı içeren uzun bir makale yayınladı. “ABD, IŞİD haricinde, daha doğrudan tehditlerden şüpheleniyor” başlıklı makale, ABDli yetkililerin IŞİD'den farklı bir örgütün “ABD ve Avrupa'ya doğrudan tehdit oluşturduğuna” inandıklarını duyurarak başlıyordu:

Amerikalı yetkililer, Horasan grubu adı verilen örgütün, geçtiğimiz yıllarda Suriye'de, ABD'yi ya da denizaşırı bölgelerdeki tesislerini bir terör saldırısı ile vurmak konusunda en hevesli olan bir hücre olarak ortaya çıktığını söylüyordu. Yetkililer, örgütün liderliğini kıdemli bir Kaide ajanı olan, Dışişleri Bakanlığı'na göre Bin Laden'e çok yakın bir isim olan ve 11 Eylül 2001'deki saldırılar gerçekleşmeden önce haberdar olan az sayıdaki kişiden biri olan Muhsin El-Fadli'nin yürüttüğünü söylüyordu.

Bir kez daha, ortaya çıkartılan tehdit, ABD'ye kadar ulaşıyordu: “Hücre üyelerinin, gizlenmiş patlayıcılar kullanarak terör eylemi yapmak konusunda özel olarak ilgili oldukları söyleniyor.”

'Çok tehlikeli örgüt, IŞİD'den bile beter'
Ulusal güvenlik raporlarına göre, -saldırıda bulunabilecek- Horasan üyesi Amerikalı alarmı, ABD coğrafyasında hızlıca ve tehlikeli bir şekilde yayıldı. The Daily Beast'ten Eli Lake, ABD bombaları'nın Suriye'ye düştüğü günün hemen ertesinde, 23 Eylül'de şu uyarıyı yapıyordu: “Amerikalı analistler, kendisini 'Horasan Örgütü” olarak adlandıran ekibin, Amerika'nın ve Avrupa'nın yolcu uçaklarına tespit edilmesi zor patlayıcılar kullanarak saldırı düzenleyebileceklerine dair ayrıntılı bilgi edindiler.” Kaygı verici bir şekilde ekliyordu “Horasan Örgütü'nün planı, ... , 2001 yılındaki 9/11 saldırılarından daha büyük ölçekli ve eş zamanlı saldırılar gerçekleştirilmesi istediğini ortaya koyuyor.” (Birkaç gün sonra, Lake, Josh Rogin ile birlikte, “İran, Bölgeyi etki altına almaya dönük karmaşık stratejisinin bir parçası olarak, El Kaide, El Nusra ve Horasan Örgütü liderlerine artık yataklık yapmadığını” iddia ediyordu.)
Bombardımanın gerçekleştiği gün, NBC News'ten Richard Engel aşağıdaki tweeti gönderiyordu:


“Yetkililer, patlayıcılar ile uçakları düşürmeyi hedefledikleri için, #Horasan'ın ABD için bir tehdit olduğu söylüyorlar. @nbcnightlynews”

Bu tweet, haber spikeri Brian Williams'ın Horasan Örgütü'nü “Yeni Düşman” olarak sunan bir ekran görüntüsü ile aktardığı, NBC gece haberlerindeki bir habere bağlantı veriyordu ve Engel açıklamalarına devam ediyordu “(Örgüt) ABD için bir tehdit olarak kabul ediliyor, çünkü ABD istihbarat yetkilileri, örgütün uçakları patlayıcılar ile düşürmek istediğini söylüyorlar.”

Ve bombardıman başlıyor...
Bombardıman başlayınca da, Obama'nın memurları ve medya müttefikleri, Horasan liderlerine dönük saldırıların ve Amerika'yı hedef alan planlarının bozulduğuna ilişkin çığırtkanlık yapıyor ve -saldırının temel gerekçesi- IŞİD, büyük ölçüde arka plana düşüyordu.

Bombardımanın ilk gününde, Washington Post, “Kimi Amerikalı yetkililerin Birleşik Devletler'e doğrudan bir tehdit olduğundan korkulan, az bilinen ama donanımlı bir El Kaide hücresine, Birleşik Devletler'in ağır darbe vurduğunu” duyuruyordu:

"Pentagon, salı günü erken saatlerde yapmış olduğu açıklamada, Halep'in batısında, Horasan Örgütü adındaki bir hücreye dönük olarak, örgütün “eğitim kamplarını, patlayıcı ve mühimmat üretim tesislerini, iletişim merkezini, kontrol ve komuta merkezini” hedef alan sekiz hava saldırısı düzenlediğini açıkladı."

Aynı gün, CNN “ABD'nin, Suriye'de salı günü gerçekleştirdiği hava saldırılarının hedefleri arasında Horasan Örgütünün de olduğunu” iddia ediyordu. Böylece, salı günü ABD'li üst düzey bir yetkilinin CNN'e yaptığı “Örgüt, aktif olarak, ABD anavatanına ve Batılı hedeflere dönük saldırılar planlıyordu.” açıklaması göz önüne alındığında, Suriye'deki hava bombardımanı, sihirli bir şekilde meşru – müdafaa eylemine dönüşüyordu. Kimliği belirsiz kaynaklardan yapılan alıntıların kalabalığı yüzünden, CNN, hikayelerinin inandırıcılığını sürdürmekte zorlanıyordu:

"Yetkili, örgütün “yakın” bir tehdit olduğunu söyledi. Sonrasında, bir diğer ABD'li yetkili ise, önümüzdeki birkaç hafta içerisinde beklenen bir saldırıya ya da saldırının gerçekleştirileceği hedefe ilişkin bir bilgi olmadığını, bu çerçevede yakın bir tehdit olmadığını ifade etti.

İkinci ABD'li yetkili, planların son aşamada olduğuna inandıklarını da söyledi. Militanların, maddeleri temin ettiklerine ve tespit edilmesi zor olan, elde taşınabilen elektronik aletleri ve tuvalet takımları gibi taşınabilir maddeleri de içeren yeni el yapımı patlayıcılar üzerinde çalıştıklarına ilişkin kimi emarelerin bulunuyor."

Her şeye karşın, ABD uçaklarını hedef almak için, diş macunlarında ya da yanıcı kıyafetlerde patlayıcı madde sokmayı planlayan bu örgütün, Amerikalıların hayatlarını kurtarabilmek için Suriye'de bombalanması gerektiği açıktı.

İlk bombardımanın ertesi günü, ABD Adalet Bakanı Eric Holder, “Dün gece, tespit ettiğimiz kimi planları hayata geçirecekleri güne çok yaklaştıkları için onları vurduk”larını iddia ediyordu.

'Neredeyse bombalıyorlardı!'
CNN'nin fevkalade stenografik Pentagon muhabiri, Barbara Starr, cilalı, yeni Amerikan savaş uçaklarının ve Suriye bombardımanının videolarının gösterildiği bir canlı yayına çıktı ve bütün bunların batıya dönük olarak Horasan tarafından düzenlenecek saldırıların durdurulması için gerekli olduğunu açıkladı:

"Üst düzey bir ABDli yetkiliden duyduğumuza göre, – El Kaide'nin tecrübeli üyelerinden oluşan - örgütün ABD anavatanına ya da Avrupa'daki bir hedefe dönük bir saldırının planlama aşamasında olduğuna ilişkin bir istihbarat bilgisi ve elde edilen bilginin Horasan Örgütü'nün belki de planın son aşamalarında olduğunu göstermesi, Horasan (örgütünün) şu anda vurulma nedeni oldu."

Bütün bunlar, Başkan Obama'ya, hava bombardımanı duyurduğu 23 Eylül günü, meşru – müdafaa iddiasında bulunabilmesi için korku üretimine olanak sağlayan bir ön hazırlık oldu: “Amerika'ya karşı saldırı planı yapan, Amerikalılara zarar vermeye çalışan herkes için, insanlarımızı tehdit eden teröristlerin sığınabilecekleri güvenli bölgelere izin vermeyeceğimiz bir kez daha açık olmalıdır.”

Hemen ertesi gün, bir Pentagon yetkilisi, ABD bombardımanında “Horasan liderinin” öldüğünü iddia etti, ve birkaç gün sonra da ABD medya kuruluşları, cihatçı sosyal medya hesapları tarafından “El Kaide bağlantılı Horasan örgütünün liderinin Suriye'deki hava saldırısında öldürüldüğünün” onaylanmasını kutladılar.

Ve Horasan yaygarası sönümleniyor...
Ancak, Horasan söylencesi, Suriye'deki bombardımanın başlamasını gerekçelendirmek amacı ile sunulduktan hemen sonra ortaya çıktığı hızla buharlaştı. Foreign Policy'den Shane Harris, iki diğer yazar ile birlikte, “tehdidin” tarif edildiği kadar yakın olup olmadığını sorgulayana ilk kişilerden biriydi:

"Fakat, ABD'nin en üst düzey terörle mücadele yetkilisine – Obama'nın kendisine - göre, İslam Devleti militanlarının Birleşik Devletler'e dönük bir saldırı planladıkları ilişkin “güvenilir bir istihbarat yoktu.

Bu ay başında, Ulusal Terörle Mücadele Merkezi Başkanı Matthew Olsen'in, örgütün kontrolsüz bırakılması durumunda, örgütün yurt içinde terörist bir tehlike olabileceğini ama bugün gerçekleştirmeye çalışacağı herhangi bir planın “sınırlı ölçekte” ve “9/11 saldırısı gibi bir ölçekte olmayacağını” söylediği Brookings Enstitüsü'ndeki kayıtlarda yazıyordu. Bu durum, Horasan'ın da, geliştirmeye çalışsa da, bu kapasiteye sahip olmadığını gösteriyor.

Üst düzey bir ABD Terörle Mücadele yetkilisi, Foreign Policy'e, “Horasan'ın saldırma niyeti var ancak kapasitelerinin niyetleri ile ile örtüşüp örtüşmediğini bilmiyoruz.” açıklamasında bulundu."

'Nasıl oldu anlamadık!'
25 Eylül'de, - anavatana dönük Horasan tehlikesini abarttıktan birkaç gün sonra - New York Times, “örgütün, bilinmezlikten şöhrete doğru evrilmesi birdenbire oldu” diye yazıyordu. İlk kez, Paper of Record, anavatana dönük yakın tehditler hakkındaki bütün iddialar için ne kadar az delil bulunduğundan bahsetmeye başladı:

"Amerikalı yetkililer, örgütün bir saldırı gerçekleştirmeye ne kadar yakın olduğu, saldırı planının başarılı olup olamayacağı konusunda farklı değerlendirmelerde bulunuyorlar. Üst düzey bir ABDli yetkili, çarşamba günü, Horasan planlarını “niyet” olarak tanımlıyor ve geliştirilmiş olan somut bir plan olmadığını söylüyordu."

Kelimenin tam anlamı ile, birkaç gün içerisinde, “saldırı planlarının belki de son aşamasında (CNN)” olmasından“, “'niyet' halindeki planlara“ ve “ geliştirilmiş olan somut bir plan olmadığına”(NYT) geçiş yapıyorduk.

Geçtiğimiz hafta, – Eylül ayı ortalarında, yeni Horasan ürününü ortaya çıkaran ilk kişi olan- Associated Press’ten Ken Dilanian, Suriye'deki “Horasan” hedeflerinin bombalanmasından birkaç gün sonra, üst düzey ABDli yetkililerin örgütten gelebilecek “yakın” tehdit iddialarını görünürde geri çektiklerine ilişkin yeni bir hikaye yayınlıyordu. “ABDli Yetkililer, Horosan Tehdidini Daha İncelikli Bir Şekilde Ele Almayı Öneriyor” başlıklı yazıda, “bu hafta, Batı'ya dönük bir saldırı planının son aşamasında olduğunu muhabirlere açıklayan birtakım ABDli yetkililer, böyle bir saldırı gerçekleşebileceği izlenimini terk ediyorlar.”diyordu. Ancak şimdi:

"Perşembe günü ile birlikte, üst düzey ABDli yetkililer, militanlara dönük saldırıyı savunmaya devam etseler de, bu hafta hava saldırılarında hedef alınan ve Suriye'deki El Kaide hücresinden ortaya çıkan tehdidi, daha incelikli bir çerçevede ele almayı öneriyorlar.

FBI Başkanı, James Comey ve Pentagon sözcüsü Tuğamiral John Kirby, Horasan Örgütü olarak bilinen hücrenin nerede ve ne zaman Batılı hedeflere saldırı düzenleyebileceğine dair net bir istihbarat bulunmadığını kabul ediyorlardı.

Kirby, Pentagon'daki muhabirlere verdiği brifingte, “Bir gün, bir ay ya da bir hafta ya da altı ay içerisinde kesin bir cevap verebileceğimi düşünmüyorum... Onları vurup vurmamanın haklı olup olmadığını, geç ya da erken olduğunu tartışabiliriz... Ama onları vurduk. Bunların kötü adamlar olduğunu kanıtlamak için bir dosya atmaya ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum.” diyordu."

Saldırının “yakın”da gerçekleşebileceği iddialara ilişkin olarak, Comey: “ 'Yakın' kelimesinin tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyorum.” diyerek, “yakın” kelimesinin öncelikli olarak askeri operasyonun gerekçelendirilmesi için kullanıldığını dolaylı olarak itiraf etmiş oluyordu.

Daha çarpıcı olanı ise, “Horasan Örgütü”nün varlığının bir ölçüde Amerikan hükumetinin icadı olduğu ortaya çıktı. NBC'den Engel, gece haberlerinde, ABD Hükumetinin örgüt hakkındaki iddialarına yer vermesinin ertesi günü, örgütün varlığına ilişkin olarak ciddi tereddütleri var gibi görünüyordu ve şunları tweet atıyordu:


Suriyeli aktivistler, Horasan ya da liderleri hakkında (şimdiye kadar) hiçbir şey duymadıkları söylediler.

Gerçekten de, örgüt hakkındaki yapılan NEXIS araştırmasına göre, kimliği açıklanmayan yetkililerin açıklamaları veri alınarak hazırlanan 13 Eylül tarihli AP haberine kadar, örgütün adı hiç bahis konusu olmamıştı. Sadece, Peter Bergen'in 31 Temmuz tarihli, CNN'deki görüş yazısında dolaylı olarak ima edilmişti. Bu yazıdan iki hafta önce de, LA Times'da Pakistan hakkında yayınlanan bir makalede (Horasan Örgütü ifadesi) yer alıyordu ve örgütün adı, şu anki kullanımından biraz daha farklı olarak, “Pakistan'daki güçlü Taliban grubunun, Hafız Gül Bahadır tarafından yönetilen istihbarat kanadı” şeklinde ifade ediliyordu. Tim Shorrock, (Horasan Örgütü) adının, 2011 yılında hacklenen ve Wikileaks tarafından yayınlanan Stratfor e-postalarında, Bahadır tarafından “kovulan” (“yönetilen” değil) ve Bahadır'a karşı mücadele eden Pakistan menşeli bir örgüt olarak anlatan DAWN makalesine referans verilerek yer aldığına dikkat çekiyordu.

Yalan, yalan...
Horasan örgütünün anlamlı ve tanımlanabilir şekilde var olup olmadığına ilişkin ciddi soru işaretleri bulunuyor. 2009 yılına kadar CIA terörle mücadele yetkilisi olan Aki Peritz, Time'a: “Teşkilatta çalışırken, örgütün adını hiçbir şekilde duymadım.” açıklaması yaparken, Obama'nın eski Suriye büyükelçisi olan Robert Ford, “Yönetim kademelerinde bu adlandırmayı (Horasan) kullanmakla birlikte, adın nereden geldiğini bilmiyorum... Tek bildiğim, kendilerini bu şekilde adlandırmadıkları.” diyordu.

Bu makale sona yaklaşırken de, terör başlıklarına bakan eski federal başsavcı Andrew McCarthy, National Review dergisine örgütün bir “tertip” olduğunu yazıyordu: “Horasan Örgütünü hiç duymadınız çünkü hiç var olmadı. Horasan adının ... cihatçı söylentiler ile yeterli bağlantısı olduğu dikkate alınarak yönetim tarafından ortaya atılan bir isimdi, kimse başkanı bu konu hakkında ziyaret etmemiştir.”

Şimdiye kadar yaşananlar çok tanıdık. Obama yönetimi, büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir diğer ülkeyi bombalamak için, propagandası da yapılabilecek yasal bir gerekçeye ihtiyaç duyuyordu. IŞİD'in baş kesme videolarının etkisi tepe noktadayken bile, uzun sürebilecek yeni bir savaşı kabul ettirmek için yeterli değildi. IŞİD'in El Kaide'den daha beter olduğunu göstermek için haftalar harcadıktan sonra, IŞİD'den bile daha kötü olan, daha önceden adı duyulmamış yeni bir örgüt ortaya çıkardılar.

Gece yarısı, ilk bombalar Suriye'ye düştüğünde, sonsuz bir şekilde kullanışlı olan ABD medyası akılsızca kendilerine verilen senaryoyu yayınlamaya başladı: Bu yeni örgüt, “deneyimli teröristlerden” oluşuyordu, ABD anavatanına “yakın” bir tehdit oluşturuyorlardı, sivil bir ABD uçağını düşürme planlarının “son aşamasında”ydılar ve “2001 yılındaki 9/11 saldırılarından daha büyük ölçekli ve eş zamanlı saldırılar gerçekleştirebilirler”di.

Her zamanki gibi, ismini saklamak, ABDli yetkililere bu iddialarda bulunmaya izin veriyordu. Her zamanki gibi, neredeyse hiçbir kanıt yoktu. Yine de, Amerikan medya kuruluşları, her zamanki gibi Amerikan savaşlarını gerekçelendirmek için oldukça hevesliydi ve neredeyse kuşku duymaksızın bütün bunları ortalığa saçtılar. Daha da kötüsü, ABD hükumeti sanki bunlar hakkında konuşmamaya çalışıyormuş, sanki bunlar çok gizliymiş, gözü kara araştırmacı gazeteciler de, bunları, cesur “kaynakları” aracılığı ile ortaya çıkarmayı başarmış gibi davrandılar. Bir kez zarar verilince, bütün bunların nasıl bir sahtekarlık olduğuna ilişkin kanıtlar hızlıca ortaya çıkmaya başladı. Ama, her zaman olduğu gibi, bu hükumetler ve medya propaganda kampanyaları yüzünden gerçekler sadece etkisiz olduğunda ortaya çıkıyor.