YKP MK üyesi Nikolau: AB'ye başkaldırının karşılığı kapitalist Yunanistan olamaz

Yunanistan’da 2019 dört seçimin birden yapılacağı bir yıl. Bu hafta yapılacak AP seçimleri, yerel ve bölgesel seçimler sonrasında, sonbaharda da parlamento seçimleri gerçekleştirilecek. Geçen yıllarda Syriza iktidarı boyunca uygulanan kemer sıkma politikaları toplumun geniş kesimlerinde tepki yaratmış durumda, bunun da sandıktan çıkacak sonuca yansıması bekliyor.

Avrupa seçimlere hazırlanıyor. AB üyesi ülkelerde Avrupa Parlamentosu üyelikleri için seçim sandıkları kurulacak. soL olarak, AP seçimleri öncesinde, Avrupa siyasetini, farklı ülkelerdeki siyasal tabloyu anlama çabasında olacağız.

Değerlendirme ve haber yazılarının yanısıra farklı ülkelerden siyasetçilerle yapılmış söyleşilerin yer aldığı dizinin bugün yayımladığımız yedinci bölümünde önümüzdeki pazar günü için üçlü bir seçime hazırlanan ve haftalardır Yunanistan’ın her köşesinde olduğu kadar Avrupa’nın geri kalanında bulunan üye ve dostlarıyla da seçim çalışmalarını yürüten Yunanistan Komünist Partisi’nin görüşlerine yer veriyoruz. YKP MK üyesi Lefteris Nikolau sorularımızı yanıtladı.

Hazırlayanlar: Burçak Özoğlu, Ali Somel,  Nükhet A. Bordignon, Aynur Gümüş, Erdal Akmaz, Tevfik Taş

 

YKP Avrupa Parlementosu vekil adayı ve Yunanistan Komünist Partisi Merkez Komitesi, Uluslararası İlişkiler Bürosu üyesi Lefteris Nikolau hazırlandıkları seçimler öncesinde sorularımızı yanıtladı. Görüşmemizde Nikolau, kapitalizmin kendi hayatları için yarattığı açmazların farkına varan işçilerin bugün önünde bir seçenek olarak YKP’nin durduğuna işaret etti. AB karşıtlığı tartışmaları için “Drahmi kullanan kapitalist Yunanistan yetmez, tüm kurumlarıyla birlikte sermaye iktidarına son verilmeli" diye konuştu.

AB’ye dair tartışmalarda YKP kozmopolitanlık ve “Avro-skeptiklik” görüşlerinin ikisini de reddediyor. YKP’nin AB’ye dair görüşü nedir? Bu görüşü kitleler içerisinde nasıl yayıyorsunuz?

YKP, AB’yi olduğu gibi görüyor: Avrupa burjuva devletlerinin, Avrupa tekel gruplarının ABD, Çin, Rusya, Hindistan gibi rakiplerle mücadelesinde kârlarına hizmet etmeyi hedefleyen gerici emperyalist birliği. Bu gerici karakteri her gözeneğinden sızıyor. Sömürüyü yoğunlaştırmayı, esnek çalışma ilişkilerini yaygınlaştırmayı, zor mücadeleler sonucu elde edilmiş grev hakkını, eğitim-sağlık haklarını gasp etmeyi hedefleyen tüm girişimlerinde bu karakteri görmek mümkün. Sonsuz bir zenginlik parazit burjuva sınıfının elinde toplanırken, milyarlarca Avro her yıl askeri müdahalelere ve emperyalist NATO ile işbirliğine harcanırken, 110 milyondan fazla emekçi yoksulluk sınırında ya da sınırın altında yaşıyor, 16 milyondan fazlası ise işsiz.

AB’nin, kendi açıklamalarında bile, anti-komünist ve halk düşmanı nefreti gizlenemez durumda. Eski ve yeni sosyal demokratlar, yeni liberaller, aşırı sağcı AB ilderleri tarafından imzalanmış açıklamalarda bile, tıpkı bu 9 Mayıs’ta –Avrupa halklarının komünistler ve Kızıl Ordu öncülüğünde Nazi faşizmini yendiği günde- gördüğümüz gibi.

ÇÖZÜM YOLU DRAHMİ KULLANAN KAPİTALİST YUNANİSTAN OLAMAZ

YKP, AB’den belirsiz bir çıkışı savunan güçlerin aksine, ya da yalnızca Avro’dan çıkmayı savunanların aksine, AB, NATO ve tüm diğer emperyalist birlikler ile bağların koparılmasını, iktidarın işçi sınıfının ve halkın elinde toplanmasını savunuyor. İşçi sınıfı ve halk için çıkış yolu Drahmi kullanan kapitalist Yunanistan olamaz, AB içinde hatta dışında olsa da. Bu tür bir “çözüm”, kapitalizmin merhametsiz sömürüsü sürerken, halkın yaşam koşullarında iyileşme sağlayamaz.

YKP sosyalizm-komünizm için stratejisini parçalara, aşamalara bölmüyor. NATO ve AB emperyalist birlikleri ile bağları koparma talebinin, tekellere ve emperyalizm aşamasında bulunan AB ve NATO gibi birlikleri kuran kapitalizme karşı mücadelenin bütünsel bir parçası olduğuna, tekellerin çıkarlarının AB’nin işleyişinin ve yapılandırmasının temellerini oluşturduğuna inanıyoruz.

Bugün, Yunanistan’daki komünistler işçi sınıfı ve toplumsal hareketlerin içerisinde AB’nin ve AB üyesi burjuva hükümetlerin 8 saatlik iş gününün, kamusal ücretsiz sağlık ve eğitim hizmetinin ortadan kaldırılmasına, işçilerin gelirlerinin sermayenin kârlılığı için kesintiye uğramasına, yoksul çiftçilerin tarımsal üretimin tekellerin elinde birikmesini sağlamak için yok edilmesine yol açan “Avrupa Birliği'nin Ortak Tarım Politikası” gibi halk düşmanı uygulama ve kararlarına karşı mücadele ediyor.

Komünistler mücadelelere, grevlere, gençlik eylemlerine, çiftçilerin yolları kapatma eylemlerine öncülük ediyor. Halkımıza, ülkemizin emperyalist planlara ve örgütlere dahil olmasının olumsuz sonuçlarını gösteriyoruz. Aynı zamanda burjuva yönetim içerisinde hapsolmamak ve kapitalist sınıflar ve emperyalist merkezler arasında giderek belirginleşen çelişkileri kendi çıkarı doğrultusunda kullanabilmek ve Sosyalizmin Yunanistan’ına ve Avrupası’na giden yolları açmak için ancak gerçek düşmanı hedef alan bir sınıf hareketinin işçilerin gerçek çıkarlarını ifade edebileceğini gösteriyoruz. Bu yüzden ancak YKP’nin, daha geniş bir sermaye iktidarına son verme mücadelesinin bir parçası olan “ (emperyalizmle -ç.n.) bağları koparma” önerisi, halk hareketinin kesintiye uğramamasını, sürekliliğini ve zafere ulaştıracak perspektifini sağlayabilir.

Yunanistan 26 Mayıs’ta bir “üçlü seçime” hazırlanıyor: Avrupa seçimleri, bölgesel ve yerel seçimler. Avrupa Parlementosu seçimlerinin halkı harekete geçirmekte etkili olmadığı ve bunun bir sonucu olarak seçmen katılımının belirgin bir biçimde düşük olduğu biliniyor. Yunanistan Komünist Partisi (YKP), Avrupa Parlementosu’nda da temsil edilen bir parti olmasına rağmen, Avrupalı tekellerin çıkarlarına hizmet eden emperyalist bir merkez olan Avrupa Birliği’nin karakterine dair yanılsamalara katı bir biçimde karşı durdu. Avrupa seçimlerinin YKP için önemi nedir?

Burjuva siyasi sistemi yeni önlemler geliştirdiği her seferinde, kendini işçilerin manipülasyonu için yeniden yapılandırır ve YKP’nin çabaları karşısında yeni engeller yaratır. Avrupa seçimlerinin, yerel seçimlerle bir arada yapılmamasının sebebinin kamusal kaynakların israfını önlemek olduğu belirtiliyor. Oysa YKP halkın Avrupa Birliği (AB) duvarları ve kapitalist üretim biçimi içerisindeki tüm “çözümleri” denediğini özenle vurguluyor. Sosyal demokrat SYRIZA’nın eski ve yeni sosyal demokrasisi, “yeni liberal”, “muhafazakar”, “Avro-skeptik” reçetelerin hepsi kapitalist sömürü düzenine ve tekellerin diktatörlüğüne hizmet ediyor. Bu yüzden bu düzenin taraftarları halka karşı sert ve giderek sertleşen önlemler alıyorlar, böylece büyük tekel gruplarının bizim haklarımızın çiğnenmesi pahasına kârlarını arttırmaları sağlanıyor.

Kapitalizmin kendi hayatları için yarattığı açmazların farkına varan işçilerin bugün önünde bir seçenek var: YKP tarafından öne sürülen AB ile bağları koparma teklifine destek olmak, iktidarın halkın elinde toplandığı bir şekilde, bağımsız bir biçimde.

Bizim önümüzde ise büyük bir sorumluluk var: işçi sınıfının, diğer halk katmanlarının ve bu grupların gençlerinin önemli bir kısmının AB’yi kabullenmediklerini göstermek, tekellerin gerici birliğine ve bu birliğin savunduğu çürümüş sömürü düzenine karşı olduklarını göstermek. Tüm ülkelerin işçilerine AB’den kopma mücadelesinin, tüm iktidarın ve ekonominin işçilerin elinde olması için mücadelesinin, sosyalizmin Yunanistan’ı, sosyalizmin Avrupası mücadelesinin güçlendiğini göstermek.

YKP, belirttiğiniz gibi, Avrupa Parlementosu (AP) seçimlerine katılıyor, AB’nin değişmez emperyalist karakterine vurgu yapmak için bu seçimlere katılıyor. Tıpkı ulusal seçimlere katıldığımız gibi, işçilere bu burjuva parlementer kapitalizminin “insanileşebileceği” yanılgısına kapılmamalarını söylemek için katılıyor. AP seçimlerine bütüncül önerimizi halka sunmak için katılıyoruz: işçi sınıfının mücadelesini güçlendirmemiz gerekir, diğer halk katmanlarıyla ortak toplumsal çıkarlar için mücadele edebilecek ittifaklar kurmamız gerekir ve kapitalizm ve tekellere karşı birlikte savaşmamız gerekir. Bu perpektif işçi hareketi içerisinde, iş yerlerinde, sokaklardaki gündelik mücadelelerde güçlü bir YKP’yi ve yerel meclislerde, ulusal ve Avrupa parlementolarında kazanabileceğimiz tüm konumları kullanmamızı gerekli kılıyor. YKP’nin daha da güçlenmesinin bir iyimserlik mesajı ileteceğine ve Avrupalı ve uluslararası komünist hareketin yeniden örülmesi ve güçlenmesi için bir adım olacağına inanıyoruz.

Emperyalist sistem içerisinde çelişkilerin yükseldiği gözlemleniyor. Avrupa ise emperyalizm içi çelişkilerin merkezlerinden biri. Bu çelişkilerin 2019 AP seçimlerinin önemini artırdığını söyleyebilir miyiz?

AB kaygılı, hem AB içi eşitsiz gelişimin sürmesinden, iç çelişkilerinden, özellikle güçlü kapitalist sınıfları arasındaki çelişkilerden hem de emperyalizm içi, ABD, Rusya, Çin ve diğerleriyle rekabetten.

Emperyalizm içi rekabetin iki yanı da buna neden oluyor: bir yanda kapitalistler arasında durmaksızın süren mücadele bir tür “kurtlar ittifakı” yaratıyor ki bu rekabet İngiltere’yi AB’den ayrılmaya yöneltiyor, ama öte yanda “Avro-skeptisizm” örtüsü altında görülebilecek başka süreçler de varlık gösteriyor. “Avro-skeptisizm” sıklıkla milliyetçi, ırkçı hatta faşist görüşlerle bir araya gelen bir burjuva siyasi ideolojisi. Bu tür güçler korumacılığı, özellikle küresel kapitalist ekonomide yavaşlama sürerken, AB burjuvazisinin kimi kesimlerini düşmekte olan rekabet güçlerinin sonuçlarından korumak adına bir seçenek olarak öne sürüyorlar.

Öte yandan AB içerisindeki güçlü çizgi –Alman kapitalist sınıflarının çizgisi- AB’nin karar alma mekanizmalarında hükümetler arası karakterini korumak ile bu kararların değişen hızlarda uygulamaya konma, eş merkezden yönetilen farklı çemberler olarak gözükme ve katı bir maliye politikası izleme özellikleri dahilinde hareket ediyor.

Aynı zamanda, ABD, Rusya, Çin ve diğer güçler arasında doğal kaynaklar, enerji, emtia ticaret yolları, pazar payları için yaşanan emperyalizm içi çelişkiler daha keskin bir hal alıyor ve AB, tam da bu temellerde, askeri gücünü genişletmeye çabalıyor.

Elbette, AB içi ve diğer ülkelerle rekabet ve tüm diğer ilişkiler bir dizi siyasi gelişmeden etkilenecek. Yalnızca belli başlı sorumluluklara sahip olan Avrupa Parlamentosu ve onun seçimlerinden değil, her bir AB üyesi ülkenin iç siyasi gündeminden ve ekonomik koşullarından da etkilenecek.

Komünistler için mesele, AB’ye karşı baş kaldırmanın (örneğin Yunanların %74’ünün AB’ye karşı görüşleri olumsuz) düzeni tehdit etmeyen “Avro-skeptiklik” gibi görüşlere hapsolmasına engel olmak. Bu başkaldırının AB ve NATO ile bağları koparmayı hedefleyen, güç ve ekonominin işçilerin elinde toplandığı, sermayenin kârları için değil bizim ihtiyaçlarımız için kurulmuş bir ekonomi ve toplum için uğraşan, güçlü bir harekete dönüşmesini sağlamak için etkin bir mücadele sergilemek.