TKP'den G20 açıklaması: Bizim protestomuz, sosyalist devrime çağrımızdır

TKP Almanya Örgütü, Hamburg'da düzenlenen G20 Zirvesi ile ilgili bir açıklama yaptı.

Haber Merkezi

7-8 Temmuz tarihlerinde Almanya'nın Hamburg kentinde toplanan G20 Zirvesi'ne yönelik protestolar sürerken, Türkiye Komünist Partisi (TKP) Almanya Örgütü de bir çağrı yaptı.

"Bizim protestomuz, sosyalist devrime çağrımızdır!" başlıklı açıklamada, Zirve'deki "gelişme" vurgusunun sermayenin gelişmesi anlamına geldiği, "sosyal adalet" vurgusuyla kapitalizmin aklanmaya çalışıldığı belirtildi.

Kapitalizmi iyileştirme çabalarına karşı çıkan TKP Almanya Örgütü, Ekim Devrimi'nin 100. yıldönümünde bir kez daha sosyalist devrimleri yaratmak için çağrı yaptı.

TKP Almanya Örgütü'nün açıklaması şöyle:

BİZİM PROTESTOMUZ, SOSYALİST DEVRİME ÇAĞRIMIZDIR!

Merkezinde Almanya, İngiltere, Fransa, ABD gibi emperyalist devletlerin durduğu ''gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler'' zirvesi, kısa adıyla G20 (20'ler Grubu), 7/8 Temmuz'da Almanya'nın ev sahipliğiyle  Hamburg'da toplanıyor.

Nazi Almanya'sına direnişin önemli odaklarından olmanın onurunu taşıyan bu şirin liman kenti, uluslararası haydutluğun ''dünyaya açılan ticaret kapısı'' olarak tanıtılmak isteniyor. Faşizme direnişin kalesi emperyalist/kapitalist barbarlığın derinleştirilme planlarının yapıldığı karargâha dönüştürülme çabasına sahne oluyor.

'GELİŞME'DEN KASIT SERMAYENİN GELİŞMESİDİR

''Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler'' nitelemesinden sermayenin kasalarında biriken paraların büyümesi anlaşılmalıdır. 'Gelişen', sözü geçen ülkelerdeki halkın insan onuruna uygun gelişkinlik düzeyi değil, sermayeyi elinde tutan sınıfın gelişmesidir. Yoksa, ''ticaret serbestisi'' markası altında dünya emekçilerinin kanını emen Merkel Almanyası, açık işgalleriyle dünyayı kana bulayan Trump Amerikası, kadınların araç kullanmasına dahi olanak tanımayan Salman El Aziz Suudi Arabistanı, Türkiye emekçilerinin ve  ilericiliğinin yeminli düşmanı Tayyip Erdoğan Türkiyesi bu 'gelişmişlik'de yer bulabilirler mi?

20'ler Grubu'nun gündemlerinde:

  • dünya enerji kaynaklarının patronların lehine denetim altına alınması
  • dünya ticaretine tekellerin kârını maksimalize edilmesi yönünde yeniden yön verilmesi
  • doğayı korumak adına kâr eksenli yeni çevre politikaları geliştirilmesi
  • sermaye diktatörlüğünü bakî kılmak için gerekli yasal düzenlemeleri yapabilmek için demokrasi söylemli yeni saldırıların örgütlenmesi
  • yerinden yurdundan ettikleri kitlelerin insanî hayat arayışlarının ''ekonomik sığınmacılığın önlenmesi'' adı altında görünmez kılınması
  • kendi icâdları olan dinci terör ve şovenist saldırganlığın 'yönetilebilir' alana çekilmesi olarak açıklık kazanmıştır.

Kapitalist/emperyalist dünya düzeni sınıf sömürüsünü gizleyerek, demogojik ''sosyal adalet'' vurgusunu dolaşıma sokmak istiyor. Bu strateji emekçi sınıflar tarafından hiç de yeni değildir. Amaç, 'ölümü gösterip sıtmaya razı etme' stratejisinden başka nedir ki!

Bu stratejiye emekçi sınıfların ''beterin beteri vardır'' teslimiyetçiliği ile yanıt vermeleri bekleniyorsa, fena halde yanılıyorlar.

'BAŞKA SİYASET' DEĞİL, SOSYALİST SİYASET!

Kardeşler,

Emek gücünü satarak yaşamak zorunda olanın vatanı yoktur. Sermayenin saltanatına son verilmedikçe ne emekçilere ne de dünya halklarına huzur olamaz.

Bundan dolayıdır ki, sınıf sömürüsünün olduğu yerde ne ''adîl dünya ticareti'' ve  ''doğanın korunması'' ne de ''sosyal adaletsizlikle mücadale'' ve ''demokrasiyi güçlendirmek'' söz konusu dahi olamaz.

''Başka bir siyaset zorunludur'' sloganını yükselten dostlarımıza hatırlatmak isteriz: Mevcut sınıf sömürüsü ve mülkiyet ilişkilerini radikal bir şekilde aşma ön görüsünde bulunmayıp, yalnızca sömürü ilişkilerini yumuşatma hedefli bir yönelim, bir başka deyişle ''başka siyaset'', karşılık bulamayacak, yüzbinlerce emekçinin protestosu havada kalacaktır. Sermaye diktatörlüğü son bulmadan 'başka siyaset' mümkün olamayacaktır.

Sosyal haklar söylemli kitlesel hareketlilikler kapitalizmde iyileşme yanılsamasından kurtulmak durumundadırlar. Kapitalizm iflah olmaz, emperyalizm barışçı bir sınıra çekilemez! Her ikisine karşı sahici bir seçeneğimiz var: Sosyalist devrim!

Hangi kökenden olursa olsun, hangi ülkede yaşarsa yaşasın emekçi sınıfların kurtuluşu, ''sosyal haklar'' kırıntıları ile değil, sosyalist devrim hakkı ile ilgili olmalıdır. Sosyalizm tanımı gereği, üretenlere söz ve karar hakkını savunur. Sermaye düzeninde halkın söz ve karar süreçlerinde hak sahibi olduğu söylemi koskoca bir aldatmacadan ibarettir!

EKİM DEVRİMİ'NİN 100. YILDÖNÜMÜNDE BİR KEZ DAHA DEVRİM VE SOSYALİZM!

Bundan dolayı ki, Ekim Devrimi'nin 100. yıldönümünde kapitalist/emperyalist boyunduruktan emekçi sınıfların ilelebet kurtulma ihtimali son derece güçlü bir seçenektir. Dahası, hakiki tek seçenektir!

TKP Almanya Örgütü olarak sosyalist devrimin dünya emekçileri için mücadele edilmesi gereken tek ve biricik hedef olarak görüyor ve çağrımızı yineliyoruz. Sermayenin ''G20 ZİRVESİ''nin emekçiler için sömürüyü kalıcılaştırıp, kendi krizlerini aşmaya dönük zırva olduğunun farkında olunmalıdır.

Şimdi Ekim Devrimi'ni güncellemenin tam zamanıdır!

Hamburg, sermayenin 'ticaret' kenti değil, direniş ve devrimin mevzisi olacaktır!

Bir kez daha: Bütün ülkelerin emekçileri, birleşin!
Yaşasın sosyalist devrim!