Sığınmacı krizinde 'Avustralya modeli': Toplama kampları

Avustralya hükümetinin vahşi sığınmacı politikası, son AB zirvesinde alınan kararlarla birlikte, Avrupa hükümetlerince de model alınmış gözüküyor.

Doğa Can Oruçoğlu

Avustralya hükümeti, uzun bir süredir sığınmacıları ana karanın ücra köşelerinde ya da Pasifik'teki adalarda inşa ettiği merkezlerde tutuyor. Dünya kamuoyunun tepkisini çeken uygulama, "Avustralya modeli" adıyla bir süredir Avrupa'da da pazarlanmaya çalışılıyor.

Binlerce kişinin insanlık dışı koşullarda tutulduğu, baskı ve cinsel tacize maruz kaldığı sığınmacı kampları, son AB zirvesi kararlarıyla birlikte, Avrupa hükümetlerinin de sıcak bakmaya başladığı bir yöntem haline geldi.

ÜÇÜNCÜ ÜLKELERE YERLEŞTİRME

Sığınmacı sorununun damgasını vurduğu, 28-29 Haziran'da gerçekleşen AB zirvesinde, uzun pazarlıklar sonucunda uzlaşma sağlandı. AB üyesi ülkelerin liderleri arasındaki bu uzlaşma, zirve sonrası yayınlanan sonuç metninde özetlendi.

Buna göre, 10 saat süren tartışmanın ardından, sığınmacı sorununun çözümü, AB dışı üçüncü ülkelerde sığınmacı merkezlerinin kurulması amacıyla bu ülkelerin hükümetleriyle anlaşmalar yapmakta ve bunun için oluşturulan fonu büyütmekte bulundu.

Avustralya ise 2012 yılında geçirdiği göçmen yasasıyla birlikte bunu yapmaya çoktan başlamıştı. Avustralya'nın 2012 yılında onaylayarak, yürürlüğe geçiridiği yasaya göre sığınma talebiyle ülkeye gelen göçmenler üçüncü ülkelerde kurulan kamplara yerleştiriliyor. Papua Yeni Gine'ye bağlı Manus Adası, Nauru ve Noel Adası gibi Pasifik adalarında kurulan kamplar, Avustralya hükümeti tarafından finansal olarak destekleniyor. 

AVUSTRALYA'NIN KARA LEKESİ

İnsan hakları örgütlerinin yayınladığı raporlarda, 30 Aralık 2015 tarihinde Nauru'daki merkezde, 68'i çocuk olmak üzere 537; Manus Adası'ndaki merkezde ise 922 yetişkin erkek sığınmacının tutulduğu belirtiliyor.

Avustralya İnsan Hakları Komisyonu tarafından Ocak 2014 tarihinde, Pasifik adalarındaki sığınmacı toplama merkezlerinde 14 aydan uzun süredir bulunan 726 çocukla yapılan mülakatın sonuçları, bu merkezlerdeki insanlık dışı koşulları gözler önüne seriyor.

Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, bu çocukların yüzde 34'ü psikolojik sorunlar yaşarken, 14 aylık zaman diliminde Göçmen Müdürlüğü'nün 128 kendine zarar verme olayı raporladığı, çocukların yüzde 38'inin "her zaman üzgün olduğunu ve ağladığını" ifade ettiği, yüzde 21'inin ise "her zaman endişeli" hissettiğini söylediği kaydediliyor. Çocukların büyük çoğunluğunun travma sonrası stres bozukluğu sebebiyle regresyon yaşadığı da belirtiliyor.

KAPATMAK ZORUNDA KALDILAR

Yaşanan skandalların yarattığı tepki sebebiyle Manus Adası'ndaki kampı geçtiğimiz yıl kapatan Avustralya, vahşi göçmen politikası ve üçüncü ülkelerle imzaladığı yeni anlaşmalar sayesinde sorumluluğu altındaki sığınmacı sayısını son yıllarda azaltmış durumda.

Sığınmacı Kaynak Merkezi'nin (Asylum Seeker Resource Centre - ASRC) yayınladığı 31 Mart 2018 tarihli verilere göre, Avustralya'nın sorumluluğundaki Nauru'daki sığınmacı toplama merkezinde 269, ana karadaki sığınmacı toplama merkezlerinde bin 389, diğer tip toplama merkezlerinde tutulan ise 452 sığınmacı bulunuyor. Geçici süreli vizeyle (BVE) sığınma talebinin sonuçlanmasını bekleyen ise 18 bin 325 kişi bulunuyor.

TRUMP'I BİLE İMRENDİRDİ

Avustralya'nın Liberal Parti'li Başbakanı Malcolm Turnbull'un sığınmacı politikası, göçmenlere karşı "sıfır tolerans" politikasıyla bilinen ABD Başkanı Donald Trump'ı bile imrendirmişti.

Malcolm Turnbull, Donald Trump'ın başkan seçildikten sonra telefon görüşmesi yaptığı ilk liderlerden biri. Daha sonra Washington Post tarafından yayınlanan 28 Ocak 2017 tarihli telefon görüşmesi, iki lider her ne kadar birbirine benzese de, Trump'ın Turnbull'un suratına telefon kapamasıyla sonlanmıştı. Tartışmaya, Obama'nın başkanlığı döneminde Avustralya ile ABD arasında imzalanan ve Pasifik Adaları'ndaki kamplardan 2 bin göçmenin ABD'ye kabul edilmesini öngören anlaşma yol açmıştı.

TELEFONDA SIĞINMACI PAZARLIĞI

Washington Post'un yayınladığı tutanaklara göre, Trump'ın göçmen konusundaki pozisyonu sebebiyle Obama döneminde imzalanan anlaşmanın geçerliliğine ilişkin kaygı duyan Turnbull, göreve başlamasının hemen ardından Trump'ı aradı.

Görüşme sırasında ABD Başkanı'nı anlaşmaya sadık kalması için ikna etmeye çalışan Turnbull, "Onları inceledikten sonra almak ya da almamak kararı size ait. Tamamen size kalmış. Zorunlu olan tek şey prosedürü işletmeniz. İkinci olarak, bu insanların hiçbiri çatışma bölgelerinden değil. Bunlar İran, Pakistan ve Afganistan'dan gelen ekonomik mülteciler. Üç yıldan fazladır bizim gözetimimizdeler ve haklarında her şeyi biliyoruz" dedi. 

TRUMP: SEN BENDEN DE KÖTÜYMÜŞSÜN

Trump'ın, "Neden kamplardan dışarı çıkmalarına izin vermediniz? Neden onları kendi toplumunuza katılmasına izin vermediniz?" sorusuyla yanıt vermesi üzerine, Turnbull şu ifadeleri kullandı:

"Kötü insanlar oldukları için değil. İnsan kaçakçılarını engellemek için, onların sattıkları ürünü ellerinden almamız gerekiyordu. Dolayısıyla, eğer Avustralya'ya gemiyle gelmeye kalkarsanız, dünyanın en iyi insanı olduğunuzu da düşünsek, Nobel ödüllü bir dahi bile olsanız, sizi içeri almayız."

Bu yanıt karşısında hayranlığını gizleyemeyen Trump ise, Turnbull'un sözünü keserek, "Bu çok iyi fikir. Biz de bunu yapmalıyız. Sen benden de kötüymüşsün" dedi.

AVRUPA'DA 'AVUSTRALYA MODELİ' TARTIŞMASI

Turnbull'un Trump'a görüşme sırasında anlattığı, göçmenleri uzaktaki özelleştirilmiş kamplarda tutma sistemi, Avustralya'da yıllar önce uygulamaya başlanmıştı. Donald Trump ise, Avustralya modeline hayranlık duyan ne ilk ne de son kişi oldu.

Avustralya'nın eski başbakanı Tony Abbott'un 2016 yılında Avrupalı liderlere, Avustralya modelini benimsemedikleri takdirde "barışçıl bir istila"yla karşı karşıya kalacakları ve egemenlikleri üzerindeki "kontrolü kaybedecekleri" yönündeki uyarılarına ise giderek daha fazla kulak verilmeye başlandı.

'CAYDIRICI OLDUĞU İÇİN BAŞARILI'

The Nation gazetesine konuşan neo-nazi Alman Ulusal Demokratik Partisi Başkanı Jens Baur, Avustralya'nın sığınmacılara karşı "başarı"sının, "caydırıcı" olmasından kaynaklandığını ifade etti. Baur, Avrupa'nın Avustralya ve Macaristan örneklerini takip etmesi gerektiğini söyledi.

Danimarka'daki sağcı anamuhalefet partisi Danimarka Halkının Partisi lideri Kenneth Kristensen Berth de, Avustralya sistemini "etkin" olduğu için beğendiğini ve Pasifik adalarındaki sığınmacılara sempati duymadığını vurguladı. Berth, "Bu onların tercihi. Avustralyalı yetkililer tarafından, illegal bir şekilde girmeye çalıştıkları takdirde Avustralya'yı asla evleri olarak göremeyecekleri konusunda uyarıldılar" yorumunu yaptı.

Britanya'nın Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKİP) lideri Nigel Farage ise, Avustralya'nın eski başbakanlarından John Howard tarafından getirilen puanlama sistemini benimsediklerini açıkladı.

AB 'AVUSTRALYA MODELİ'Nİ UYGULAYACAK

Son AB zirvesinde sığınmacı krizi konusunda alınan kararlara bakılacak olursa, AB de Avustralya modelini uygulama yoluna girmiş durumda.

Bir süredir, Libya ve Nijerya hükümetlerini finansman sağlayarak, Afrika ülkelerinden yola çıkan sığınmacıların Avrupa'ya ulaşmasını engelleyen AB'nin, zirveden çıkan kararlarla birlikte, bu yöndeki çabalarını yoğunlaştırması bekleniyor.

Ancak AB'nin Avustralya'dan daha karmaşık bir tabloyla karşı karşıya bulunduğu da görülüyor. Avrupa sermayesi bir yandan yaşlanan nüfus nedeniyle "seçtiği" göçmenleri "işgücü piyasası"na entegre etme, emekgücü maliyetlerini düşürmeye de devam etmek istiyor. Toplama kamplarının "tanımak", "seçmek" açısından da "düşük" maliyetli, "işlevsel" olarak değerlendiriliyor olması mümkün. Zira Almanya, İsveç gibi ülkeler özellikle son birkaç yılda ucuz göçmen emeğinden büyük faydalar sağlamalarına rağmen "entegrasyon" daha doğrusu "işgücü piyasası"na yönelik yönelik eğitimlerin maliyetinden şikayet ediyor.