Nikaragua bir kez daha ABD'nin hedefinde

Nikaragua’da yaşananlar hakkında Counterpunch’ta yayımlanan yazısında Daniel Kovalik şöyle diyor: 'Bugün Nikaragua’nın yanındayız, daha önce birçoğumuzun yaptığı gibi, NICA Yasası’nda ve Nikaragua’nın içişlerini karıştırmada hayat bulan ABD saldırganlıklarına karşı koymaya devam edeceğiz. Nikaragua dayanışmayı hak ediyor.'

Daniel Kovalik - Çeviren: Kaya Emre Uzmay

Son günlerde Nikaragua'da ölümlerle sonuçlanan eylemlerin iç yüzünü gözler önüne seren bir yazı Counterpunch'ta yer aldı. Pittsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Uluslararası İnsan Hakları dersleri veren Daniel Kovalik’in yazısını yayımlıyoruz:

İMPARATORLUK, NİKARAGUA'YI BİR KEZ DAHA HEDEFİNE KOYDU

ABD hükümeti ve onun medyasının Nikaragua’yı hedefe oturtması an meselesiydi ve o an geldi.

Geçen yıl ABD Temsilciler Meclisi’nde oy birliğiyle kabul edilen 2017 Nikaragua Yatırım Şartlılığı Yasası (NICA Act) zaten yoksul olan ülkenin uluslararası ekonomi kuruluşlarından borç almasını engelledi.

Küresel Adalet İçin İttifak’a işaret eden Telesur’un bildirdiğine göre, Nikaragua hükümeti uluslararası ekonomi kuruluşlarından aldığı dış yardımı ulusal bütçedeki en büyük kalem olan eğitim, sağlık ve sosyal harcamalarını desteklemek için kullanıyor.  Telesur’a göre bu yüzden NICA Act “Orta Amerika ülkesinin ekonomisi için büyük tehdit oluşturuyor ve ciddi bir insani krize yol açabilir. Birçok insan mülteci olarak Honduras, Guatemala ve El Salvador’dan gelenlerle beraber ABD sınırını geçmeye çalışabilir.”

Şimdilik Nikaragua, ABD tarafından desteklenen Orta Amerika Savaşları’nın kurbanı olan ama ABD’ye mülteci akışı gerçekleştirmeyen tek ülke. Bunun sebepleri arasında Sandinistler’ın etkili sosyal politikaları yatmakta. Sandinistler’in sosyal politikaları hakkında New York Times bile yoksulların barınma dahil birçok devlet yardımından faydalandığını belirterek Daniel Ortega’nın hakkını vermişti.

İlginçtir, ABD, Meksika sınırına duvar örerek görünürde Orta Amerikalı ve Meksikalı göçmenleri dışarıda tutmayı hedefliyor fakat göçün sebeplerini yaratmaktan da geri kalmıyor. Bu vaka, demokrasinin mantığı ve ilkeleriyle taban tabana zıt.

Noam Chomsky’nin de sürekli dile getirdiği gibi ABD Nikaragua halkını, 1979’da ABD destekli Somoza diktatörlüğünü devirdiği, Kontralar’ı askeri olarak yendiği ve 2007’de Sandinistler’i seçimle tekrar iktidara getirdiği için asla affetmeyecek. NICA Act, Nikaragua halkının bu suçlarının intikamı.

Fakat bu arada, NICA Yasası ABD Senatosu'nda belirgin bir hareketlenme yaratmadı ve ölü bir mektup olarak görünmekte. Ancak Nikaragua'da, 2013'te Nicolas Maduro'nun seçilmesinden bu yana Venezuella'yı kasıp kavuran şiddetli Guarimbas’a çok benzeyen şiddetli protestolara şahit oluyoruz. Bu gösteriler, ABD Senatosu'ndaki NICA Yasası'nın yeniden canlandırılması için bir bahane olarak kullanılacak.

Nikaragua’daki eylemler hakkında merak uyandıran noktalar var. Öncelikle ana akım medya eylemleri, hükümetin “sosyal güvenlik paketine” tepki olarak yansıtırken eylemciler öğrenci ve gençlerden oluşuyor, bahsi geçen bütçe kesintilerinden doğrudan etkilenen kesimse eylemlerde gözükmüyor. Hükümet, eylemlere cevap olarak paketi iptal etti fakat New York Times sevinçle bunun eylemleri durduramayacağını yazdı.

Bunun ötesinde, teklif edilen ve eylemlerin çıkış sebebi olarak gösterilen sosyal güvenlik paketi NICA Act’in yol açtığı sonuçları tamir etme amacı gütmekteydi. Telesur’un da bahsettiği gibi “Yerel kredilendirme faaliyeti ve özel yatırımlar üzerinde şok etkisi yaratan, Nikaragua ekonomisine doğrudan yabancı yatırımın önünü açmıştı.” Elbette bunlar belirli bir plana göre işliyordu.

Mision Verdad’ın online yayını da dahil olmak üzere İspanyolca yayın yapan birkaç haber kanalı, Nikaragua’daki şiddet içeren eylemlerin Venezuela’daki sağcı örgütlerin eylemleriyle benzerliklerine işaret etti. Bu benzerlikler arasında (1) eylemcilerin el yapımı havan topu, roket gibi silahlar kullanarak “barışçıl eylemle kent savaşı arasındaki çizgiyi aşmaları,” ve hükümetin provoke olup cevap vermesinin “insan haklarının ihlali” olması; (2) hükümeti asılsızca kimyasal silah kullanmakla suçlama (ki bu yönteme dış müdahaleye davet için sürekli başvuruluyor); (3) çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayılarını sürekli yüksek gösterme ve ölen kolluk kuvveti üyelerini görmezden gelme çabası; (4) çevreyi yağmalama, hırsızlık ve özellikle Hugo Chavez gibi solcu liderlerin anıtlarına zarar verme; (5) keskin nişancıların kullanımı ve (6) Katolik Kilisesi ve hükümet karşıtı STÖ’lerin desteği bulunuyor.

Şaşırtıcı olmayan, Soğuk Savaş döneminden kalma Demokrasi için Ulusal Bağış’ın (NED), Nikaragua’daki hükümet karşıtı eylemleri örgütleyen gruplara az sayılmayacak miktarda bağışta bulunması oldu. Mesela NED 2017 yılında Comision Permanente de Derechos Humanos de Nicaragua’ya (CPDHN) “insan haklarının takibi” için 72 bin 440 dolar bağışta bulundu. İlginç bir şekilde, CPDHN, Batı basınının mevcut protestolar ve hükümetin bunlara verdiği yanıt hakkındaki tartışmalı bilgiler konusunda güvendiği önemli bir kaynak.

NED ayrıca Nikaragua'da gençlik ve öğrenci gruplarına önemli paralar veriyor – ki bu gruplar şu anda eylemin merkezinde. Ek olarak NED, “bağımsız” (örnek olarak: hükümet karşıtı) medya kuruluşlarına ve Nikaragua hükümetinin onları nasıl baskıladığına dair “farkındalık yaratma” amacı güden sivil toplum kuruluşlarına da destek veriyor. Yukarda bahsedilenlerin hepsi bir araya getirildiğinde NED geçen yıl Nikaragua’da toplumsal kırılma yaratmak için sivil toplum örgütlerine toplam 1 milyon dolar verdi.

1980’lerde –Batı yarımkürede yoksullukta ikinci, ufak bir ülke olan– Nikaragua, ABD’nin vahşi saldırganlığına karşı direnişiyle, aralarında benim de bulunduğum birçok insan için umut kaynağı olmuştu. Nikaragua hâlâ ABD emperyalizmine karşı bir sembol ve John Bolton gibi Neo-muhafazakarların burunlarını hâlâ sürtmekte.

Bugün Nikaragua’nın yanındayız, daha önce birçoğumuzun yaptığı gibi, NICA Yasası’nda ve Nikaragua’nın içişlerini karıştırmada hayat bulan ABD saldırganlıklarına karşı koymaya devam edeceğiz. Nikaragua dayanışmayı hak ediyor.