'Kürt ihtilafına AB müdahale etmeli'

Almanya'nın etkili gazetelerinden Süddeutsche Zeitung, Kürt bölgesinde devam eden çatışmaların "Türkiye'nin başarısız olduğunu" gösterdiğini savundu. Gazete, AB'yi Kürt ihtilafına müdahale etmeye çağırdı.

Dış Haberler

Almanya’nın en etkili günlük gazetelerinden, merkez eğilimli Süddeutsche Zeitung, Kürt illerindeki çatışmaları birinci sayfadan ayrıntılarıyla işlerken, yayımladığı bir yorumda da, AB’nin Kürt sorununa doğrudan müdahale etmesi için çağrıda bulundu.

“AB Kürt ihtilafına müdahale etmeli, Ankara beceremedi” başlıklı ve Mike Szymanski imzalı yorumda “Kürt çatışması şiddet yoluyla çözülemez, geçmiş on yıllar bunu gösterdi. Ama Ankara bunu anlamadığı için AB müdahale etmeli ve görüşmeler için ısrarcı olmalı” spotu dikkat çekti.

Değerlendirmede, Selahattin Demirtaş’ın verdiği sözü tutamadığı için hayal kırıklığı yaşadığı, PKK’nin ilk fırsatta tekrar silaha sarılmasını engelleyemediği de hatırlatıldı.

Demirtaş’ın artık aracı rolünden vazgeçtiği, bu nedenle “bir dönem aşılmış kabul edilen ve dolayısıyla görüşmeleri mümkün kılan Kürtlere özerklik talebinden” söz etmeye başladığı kaydedilen yorumda, Türkiye’nin Kürt bölgelerinde 90’lı yıllara dönüş yaşandığı ileri sürüldü.

Berlin politikaları üzerinde etkili olduğu bilinen gazetenin yorumunda, Kürt çatışmasında gelinen noktanın Türkiye’nin başarısızlığını gösterdiği savunuldu. Değerlendirmede, şu ifadeler de dikkat çekti:

Türkiye kendi gücüyle bu ihtilafın altından kalkamaz. Ancak hükümet anahtarı elinde tutuyor. Erdoğan anayasayı değiştirmek istiyor. Başkan olarak daha çok güç arzuluyor. Siyaset, anayasaya göre kimlerin Türk olduğu tartışmasından kaçamayacaktır. Bu da Kürtlere yaklaşma şansı taşıyor. Batı yardım etmelidir. Mülteci krizinde AB, üye adayı Türkiye’ye çok yaklaştı, vizesiz seyahate ve üyelik sürecinde yeni müzakere başlıklarının açılmasına yönelik olumlu işaretler verdi ki, Türkiye kendi sınırlarını daha iyi güvenceye alabilsin. Kürt ihtilafının tırmanmasına yönelik eleştiri ise çok alçak sesle yapıldı. Türklerin AB’ye yönelik talepleri barış görüşmelerinin yeniden başlamasına bağlanabilir, buna karşı ne söylenebilir ki?