Küba Büyükelçisi ile Fidel'den sonrası üzerine: ABD'ye 50 yıl daha direnmeye hazırız

Fidel'in ölümü tüm dünyada eşitlik ve özgürlük arayışındaki komünistleri ve halkları yasa boğarken, Küba bir süredir sessizce hazırlandığı "Fidel sonrası dönem"e şimdi resmi olarak geçmiş durumda. Fidel'i ve Fidel sonrası Küba'yı, Küba'nın Ankara Büyükelçisi Alberto Gonzalez Casals ile konuştuk.

Erman Çete-Nahide Özkan

Küba Devrimi'nin efsanevi lideri Fidel Castro'nun 90 yaşında aramızdan ayrılmasının ardından, Küba'nın dostları da düşmanları da Fidel hakkında övgü dolu sözler sarf etti; ancak en büyük düşman ABD'de ise, ihtiyatlı bir sevinç vardı.

Çünkü ABD'nin yeni başkanı Donald Trump, Fidel'in ölümünü Küba'da sosyalizmin yıkılışı için açıkça bir "fırsat" olarak gördüğünü saklamadı. ABD'deki Cumhuriyetçi Parti liderlerinin, Trump'ın Barack Obama döneminde başlatılan "açılımı" tersine çevirmek için uğraşacağını ilân etmeleri de cabası...

Hem Fidel'in Kübalılara bıraktığı mirası, hem de Fidelsiz Küba'yı, Küba Ankara Büyükelçisi Alberto Gonzalez Casals ile konuştuk. Casals önce elçilik yerleşkesinde Fidel'in taziyesi için hazırlanan mekânı elleriyle hazırlayıp düzenledi, sonra da sorularımızı yanıtladı.

'FİDEL BENİM İÇİN DEVRİM'Dİ'

Fidel yalnızca Küba halkı ya da Latin Amerika için değil, tüm dünyada eşitlik ve özgürlük arayışında olanlar ve ezilenler için büyük bir anlam ifade ediyordu. Biz yine de, onun sizin için ne anlama geldiğini öğrenmekle başlayalım.
Benim için Fidel her şeyden önce devrimi ifade ediyordu. Ben devrime doğdum. Ailem bana her zaman Fidel’i sevmeyi öğretti. Ben onu öğretmen olarak gördüm. O bize çok şey öğretti, ama bunların başında insanlık onuru geliyor.

O bize dayanışmayı öğretti. Fidel bana göre bir insanın sahip olabileceği en yüksek değerlere sahip olan birisiydi. Benim için bir örnekti.

Ama birkaç kelime ile özetleyecek olursam, o, devrim, insanlık onuru, dayanışma, öğretmen ve örnekti.

Fidel’in ölümünün ardından, yalnızca Küba Devrimi’nin ve onun devrimci önderlerinin el uzattığı halklardan ya da tüm dünyada Küba dostlarından değil, onun düşmanlarından dahi övgü dolu sözler işittik. Fidel’in düşmanlarının bile saygısını kazanmasının nedeni neydi?
Onun bu denli saygı görmesinin sebebi, cesareti ve başta adalet olmak üzere savunduğu değerlerdi. Hiçkimse, onun yoksulluğa karşı mücadelesini, uluslararası dayanışma çabalarını inkâr edemez.

Örneğin Fidel tüm dünyada sağlık emekçilerini dayanışma yolunda mobilize etti. Ancak bununla kalmadı; onun bu hareketi başka ülkelerdeki “sağlık tugaylarına” ilham verdi.

Bunların yanı sıra, Fidel’in dürüstlüğü de herkes tarafından kabul ediliyor. Onun bize bıraktığı miraslardan birisi şuydu: Devrim, asla yalan söylemeyecektir. Küba devleti de, yukarıdan aşağıya bu dürüstlük üzerinde inşa edildi.

'BAŞKALARI SİLAH GÖNDERİRKEN O DOKTOR GÖNDERDİ'

Fidel’in düşmanları bile bunları kabul etti, çünkü bahsettiklerimiz evrensel, insani değerler. Ben bu yüzden Fidel’in dünya lideri olduğuna inanıyorum.

Fidel, hayatı boyunca ziyaret ettiği tüm ülkelerde halkla buluşma gerçekleştirmiştir. 600’den fazla suikast girişimi atlattığı için, kişisel güvenliğinden kaygı duyulmasına rağmen, halkla buluşmanın her zaman bir yolunu buldu.

Bir zamanlar, Fidel’in pek de dostu sayılman bir devlet adamı şöyle demişti: “Başka ülkeler dünyanın karışık bölgelerine silah gönderirken, o doktor gönderdi.”

Son olarak, Fidel asla, herhangi bir güç karşısında, boyun eğmedi. Bu da ona sadece Küba tarihinde değil, dünya tarihinde de benzersiz bir yer kazandırdı.

Peki, biraz da Fidel sonrasından bahsedelim. Küba halkının, devletinin ve Küba Komünist Partisi’nin bir süredir “Fidelsiz Küba” için hazırlık yaptığını biliyoruz. Bununla birlikte, Fidel’in ölümünün ardından Küba’nın düşmanlarında gizleyemedikleri bir sevincin olduğunu görüyoruz. Örneğin, ABD’nin yeni başkanı Trump, bunu Küba’da kapitalist restorasyon için bir fırsat olarak gördüğünü saklamadı. Bununla bağlantılı bir diğer nokta, Fidel’in ölümü ile birlikte, Devrim’i yapan kuşağın artık Küba’daki siyaset sahnesinden yavaş yavaş çekileceği gerçeğiyle de karşı karşıyayız. Fidelsiz bir Küba, Latin Amerika ile, dünya ile ve ABD ile ilişkilerinde nasıl bir rota izleyecek?
Küba’daki değişikliklere ilişkin samimi beklentileri olanlarla Küba’nın kendisine düşmanca yaklaşanlar ve farklı türde bir değişiklik umanlar arasında bir ayrım yapmalıyız.

Doğrusu, biz böyle kaygılara kapılanların Küba’yı yeterince tanıyıp tanımadığı konusunda kaygıya kapılıyoruz. Küba, ancak biz Fidel’in fikirlerine ihanet edersek sosyalizmden vazgeçer.

Fidel’in öğrettiği değerler var. Ama bizim de boyun eğmeyeceğimiz bilinmeli.

Çok derin krizlerden, ekonomik zorluklardan geçtik. Bizatihi devrim sürecinde çok sayıda kaybımız oldu, yoldaşlarımızı yitirdik. Bunlara rağmen ayakta kaldık.

Biz, doğrusu, Fidel’in aramızdan ayrılması ile birlikte onun düşünceleri üzerine daha çok tefekkür edeceğimizi, yeni bir ideolojik ve siyasal hareketlenme yaratacağımızı, emperyalizme karşı ve sosyalizmi inşa yolunca daha kararlı olacağımızı düşünüyoruz.

'ABD'YE KARŞI BİR 50 YIL DAHA DİRENMEYE HAZIRIZ'

Biz bu [Fidelsiz Küba] sürecini bir süredir örgütlüyoruz. En büyük hedefimiz, Küba’da sosyalizmin, siyasi ve ideolojik hattımızın devamının sağlanması.

Emperyalistlerin ise bu yaklaşımına alışkınız. Onlar, önemli figürlerin ölümüyle bir dönemin kapanacağına insanları inandırmak istiyorlar. Küba’nın başına bu gelmeyecek.

Çünkü bu geleneğimiz ta devrim öncesine dayanıyor. İspanyollara karşı bağımsızlık mücadelesinde Küba için savaşan önderlerimiz öldürüldüğünde bu mücadelenin biteceğini düşünüyorlardı. Jose Marti’yi öldürdüklerinde de böyle demişlerdi. Buna rağmen Küba’daki devrim ve bağımsızlık mücadelesini durduramadılar.

Biz Küba Komünist Partisi’nin kurucusunun ölümünü gördük. Devrim sırasında yoldaşlarımız öldü, Devrim’den sonra önderlerimiz Camilo ve Che’yi kaybettik. Ama devrimci süreç devam etti.

Elbette Fidel eşi bulunmaz bir örnek. Küba halkı ve dünya elbette onun için ağlıyor. Ama onun bize öğrettiği şey, “devam edin” oldu.

O, Granma yatıyla Batista diktatörlüğüne karşı mücadeleyi başlattığında 82 kişilerdi, o gün 12 kişi kaldılar. Ancak Fidel tam da o anda, “Tamam, devrimi yapacağız” dedi.

Fidel’in bize öğrettiği fikir, hissiyat bu.

ABD’ye gelince… Bu konuda bir sürekliliğimiz var. Biz hep ABD’yle normal ilişkiler istedik -ancak egemenliğimize ve sosyalizmi inşa kararlılığımıza saygı duyulması şartıyla. ABD’nin bundan sonra Küba ile ilişkileri iyi devam ettirmesini umuyoruz. Yok, bu olmazsa, 50 yıl daha direnmeye hazırız.