James Petras'tan Syriza yorumu: Yalanlar ve kandırmacalar durmalı

Akademisyen, yazar ve yorumcu James Petras, Andreas Papandreu, Pasok, Hugo Chavez ve Salvador Allende ile yaşadığı deneyimler üzerinden bugünün Yunanistanı'nı ve Syriza'yı yorumluyor.

Dış Haberler

Akademisyen, yazar ve yorumcu James Petras, Andreas Papandreu ve Papandreu ailesinin Yunan siyasetine etkisini Truthout'tan Michael Nevradakis ile yaptığı röprotajda anlattı. 

Andreas Papandreu'nun özellikle 1982-83 arasında kişisel danışmanı oldğuunu söyleyen Petras, her hafta buluşup Yunan siyaseti üzerine tartıştıklarını belirtiyor. Papandreu'nun defterini çıkartıp siyasi önerilerini dikkate alıyor gibi göründüğünü söylerken, aslında sol fikirleri sağ kanat politikalarını meşrulaştırmak için kullandığını aktarıyor.

İlk altı ayın ardındna sosyalist bir geçiş döneminde olmadıklarını anladığını söyleyen Petras, buna rağmen sendikalara ve tarım hareketlerine alan açabileceği inancıyla görevde kaldığını söylüyor.

PAPANDREU VE PASOK
Papandreu'nun yanaşmacılık ve rüşvetçilikle ülkeyi yönettiğini aktaran eski danışman, insanları balkon konuşmalarıyla büyülerken, büyük şirketlere, ABD'ye ve NATO'ya karşı söylemlerinin arkasında bunlarla işbirliği yaptığını ve asla ABD üslerini ülkeden çıkartmaya niyeti olmadığını belirtiyor. 

Ülkede Papandreu zamanında kişisel bir diktatörlük olduğunu söyleyen Petras, her türlü rüşvet ve yozlaşmanın olduğunu, kendisi ayrıldıktan sonra Pasok'un AB'den gelen paraları kullanarak çevresini büyütüttüğünü, liderlerini ve bankacıları zenginleştirdiğini belirtiyor. Patronlara geri ödemeyecekleri krediler verdiklerini, yolsuzluk ve kandırmacayla, NATO, büyük şirketler ve AB ile uyumlulukla insanları kandıran söylemlerin bir arada yürüdüğünü, bunun da Syriza'ya benzediğini söylüyor.

'SYRİZA, PASOK'UN MİRASÇISI'
Syriza'nın radikal söylemlerinin içerisi için yapıldığını, ancak AB ve NATO'nun gerici politikalarının izlediğini vurgulayarak, bunun sosyal demokrasi için yaygın bir davranış olduğunu, ABD'de de barış getirmeyi vaadeden Obama'nın diğer tüm başkanlardan daha çok savaşa girdiğini hatırlatıyor. Ancak kendisini sosyalist olarak adlandıran bir partinin kemer sıkma uygulanmasını beklemediğini söyleyerek, Syriza'nın da bunu yaptığına dikkat çekiyor.

Pasok'un mirasının Syriza'da ifade edildiğini söyleyen eski danışman, bunun kaza eseri olmadığını, Pasok'ta yolsuzluk yapmış çoğu kişinin gemi batarken Syriza'ya geçtiğini, Çipras'ın da onlara kucak açtığını aktarıyor. Yorgo Papandreu'nun en yozlaşmış danışmanlarından biri olan Yanis Varufakis'in de finans bakanı yaptırıldığını belirterek, bunun hükümetin yapacaklarına dair işaret vermesi gerektiğini söylüyor. Çipras'ın ise Andreas Papandreu'nun yeniden doğmuş hali olduğunu belirtiyor.

YUNANİSTAN'IN AB'YE GİRİŞİ, PASOK'UN RÜŞVET AĞI
Yunanistan'ın AB'ye girdiği döneme dair anılarını aktaran Petras, ülkenin AB'ye girmesinin çok olumsuz olacağına dair raporlar geldiğini, gelecek paraların Yunanistan'ın açık pazarda rekabet edemeyeceği gerçeğinden dolayı anlamsız olacağını ve Yunanistan'ın AB'nin boyunduruğuna gireceğinin söylendiğini belirtiyor. Ancak Papandreu'nun tüm bu söylenenleri dikkate almadığını, ülkeyi AB'ye sokarak alınacak kısa vadeli ödemeleri tercih ettiğini söylüyor.

Avrupa Birliği'nden alınan "rekabetçilik fonları"nın Yunan endüstrisi ve tarımını yaratması gerektiğini ancak bu paraların büyük kısmının Pasok'un oy aldığı tabana verildiğini söylüyor. Özellikle de kırsaldaki oyların bu şekilde satın alındığını söylerken, teşvikleri alan insanların çocuklarına ev yapıp onları üniversiteye yolladığını, ancak "rekabetçilikleri"ni arttırmadıklarını aktarıyor. Parayı alan patronların fabrikaların temellerini attığını, ancak bunların asla inşa edilmediğini de söylüyor.

AVRUPA'NIN DERDİ RÜŞVETİN YANLIŞ KULLANIMI
Avrupalıların, Brüksel'in Yunan politikalarına karar vereceği bir siyasi yapı inşa ettiğini söyleyen Petras, sonunda Avrupa'nın olanları umursamadığını, sadece Yunanistan'daki yozlaşma ve fonların yanlış kullanımından şikayet ettiğini söylüyor.

Ancak bunun uzun vadede sonucunun Yunanistan'ın egemenliğini kaybetmesi olduğunu söyleyerek, Avrupa'ya bağımlı hale gelen Yunanistan'ın tüm siyasi ve ekonomik esnekliğini kaybettiğini, ticaretin düzenlenemediğini söylüyor.

'YUNANİSTAN TAMAMEN SÖMÜRGELEŞTİRİLDİ'
Yunanistan'ın tamamen sömürgeleştirildiğini söyleyen Petras, Kostas Simitis ile Avrupa Parasal Birliği'ne girildikten sonra Yunanistan'ın yapay bir gelişme yaşadığını, ancak tamamen Brüksel elitinin kontrolüne girdiğine işaret ediyor.

Yeni Demokrasi ve Pasok içerisindeki siyasi oligarşinin sadece şirketler ve bankerlerin çıkar sağladığı Olimpiyatlar'ı yaptığını belirterek, bunların arasında Goldman Sachs'ın da arasında olduğunu savunuyor. Olimpiyatlar yapılırken, Yunanistan'ın bütçesinin dengeleneceğinin söylediğini, ancak bunun da yalan olduğunu belirtiyor.

'VARUFAKİS PALYAÇO'
Rekabetçi bir ekonomiye sahip olmayan Yunanistan'ın üretkenliği olmayan borçlara sahibi olduğunu söyleyen Petras, Yunanistan'ın aldığı borçların da çalındığını vurguluyor. Yunan halkının sırtına borçlar yüklenirken, bundan Yunanistan'a yatırım yapmayan kişi ve şirketlerin fayda sağladığına dikkat çekiyor. Pasok liderlerinin vergi ödemediğini belirterek, vergiden kaçanlar arasında gemi sahipleri, bankacılar ve küçük patronların da bulunduğunu söylüyor.

Yunanistan'ın kendi ekonomi politikaları üzerinden hiç bir söz hakkı olmadığına işaret eden akademisyen, tüm kamu işletmelerinin de zorlanan özelleştirmeler ile kaybedildiğini aktarıyor. Yanis Varufakis için palyaço diyen Petras, onun ciddi bir siyasi figür olmadığını da vurguluyor.

SYRİZA'YA PASOK DESTEĞİ
Başlangıçta Marksistlerin ve radikal grupların bir araya gelerek Syriza'yı kurduğunu hatırlatırken, sonrasında Avro-komünistlerin, ılımlı solcuların ve başka radikal solcuların eklendiğini, bazılarının kitle mücadelerinden geldiğini ancak genelinin bunlara da etkisi dar olan küçük gruplardan geldiğini belirtiyor.

Zamanla oy alınmaya başladıkça işsiz gençlik ve sendika desteği de kazanılmaya başlandığını belirterek, Pasok liderlerinin de oylar düştükçe Syriza'ya geçtiğini söylüyor. 2004-2006 arasında Yorgo Papandreu'nun peşindeki, geçmişi kirli kişilerin partiye geldiğini söylüyor.

'SYRİZA LİDERLİĞİNİN KİTLELERLE ALAKASI YOK'
Yunanistan'ın borcunun %90'ının hırsızlar tarafından yaratıldığını söyleyerek, Syriza'nın bu borcu asla ödememesi gerektiğini belirten Petras, kimsenin Syriza'nın farklı tabakalarını incelemediğini, sadece solun yarattığı parti programına baktığını söylüyor. Ancak parti liderliğinin oportünistlerin eline geçtiğini belirterek, bu kişilerin kitle mücadeleleriyle alakaları olmadığını vurguluyor.

Çipras'ın da Papandreu benzeri kişisel bir liderlik yarattığını söyleyerek, onun da giderek otoriterleştiğini, sosyalizmle bir alakası olmadığını söylüyor. Partide hiç Marksizm olmadığını vurgulayan Petras, kitle mücadelelerine ne dahil olunduğunu ne de bunların amaçlandığını vurguluyor.

VARUFAKİS GÜLÜŞMELERE YOL AÇIYOR
Syriza'nın oy almaya başlayınca ilk yaptığı şeyin borcu tanımak olduğunu aktarırken, borcun yasadışılığının asla sorgulanmadığını söylüyor. Ekvador'un bir komisyon kurarak paranın %75'inin ülkenin elitine ve ülke dışına gittiğini gösterdiğini hatırlatan Petras, Syriza'nın da benzer bir adım atmış olması gerektiğine işaret ediyor.

Varufakis'in teatrel hareketlerinin yurt dışında gülüşmelere yol açtığını söyleyen akademisyen, Varufakis'in Paris'ten Londra'ya koşarak diz çöküp yardım istediğini belirtiyor.

'SYRİZA'NIN SİYASİ KAPASİTESİ YOK'
Avrupalıların Syriza kabul ettiği sürece borcu asla silmeyeceğini de söyleyen Petras, Syriza göreve geldikten 2 hafta sonra gerçek niyetlerinin anlaşıldığını söylüyor.

Benzer bir durumun kendisi 1990'larda Macaristan'dayken yaşandığını söyleyen Petras, ülkenin ekonomi bakanının kendisine "IMF ile pazarlık yapıyorken, onlara benimle anlaşmazsanız, dışarıdaki 100 bin kişiyle anlaşmanız gerekecek" dediğini belirterek, kitlesel eylemlerin Syriza tarafından benzer şekilde kullanılmadığını da açıklıyor.

Syriza'nın görüşmelerde güç gösterecek kadar akıllı olmadığını söyleyen Petras, partinin siyasi iradesi, siyasi hareketliliği, iktidarın gücünü anlayabilecek siyasi kapasitesi olmadığını belirtiyor.

ŞİLİ İLE VENEZUELA
Şili'de Salvador Allende'nin, Venezuela'da da Hugo Chavez'in danışmanlığını yapmış olan Petras, bunları Yunanistan deneyimiyle karşılaştırıyor.

Allende'nin demokratik sosyalist olduğunu belirten Petras, oradayken tarım reformlarıyla, yabancı bakır şirketlerinin ve bankaların çıkarılmasıyla ve bunların işçilerin denetimindeki teşebbüslere dönüştürülmesiyle uğraştığını aktarıyor. Şili'de içeriden mücadele edilebileceğini söyleyerek, oradaki tek hatanın ilerici generallerin desteklenmemiş olması olduğunu belirtiyor. Şili ordusunun ABD ve darbe yanlısı olanlar ve olmayanlar arasında bölündüğünü de vurguluyor.

Chavez'in sorununun ise ideoloji ve çıkarlar arasındaki uyuşmazlık olduğunu söyleyerek, "benim kitaplarımı okudu, bunları tartıştık" diyerek, Chavez'in sosyal refah politikalarının seçim desteği için önemli olduğunu ancak ekonominin uzun vadeli büyüme için çeşitlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Ayrıca ABD denetimindeki STK'lara izin verildiğini, bunun da durdurulması gerektiğini belirtiyor.

YUNANİSTAN'DA KAMULAŞTIRMA OLMAYACAK
Syriza ile aralarındaki farkı açıklarkense, Venezuela ve Şili'de geçiş döneminde olan hükümetler olduğunu, Yunanistan'da böyle bir durum olmadığını söylüyor.

İktidarın Brüksel'den Atina'ya kaymadığını söyleyen Petras, özelleştirmelerin devam edeceğini ve kamulaştırma olmayacağını belirtiyor. Syriza'nın yaptığı hiç bir şey olmadığını söyleyen eski danışman, kovulan kişilerin geri alınacağının iddia edildiğini, ancak bunun bile yapılmadığını söylüyor.

Hatta Papandreu yönetiminin ilk yılında pek çok ilerici, yeniden dağıtımcı, gelir arttırıcı politikalar izlendiğini, asgari ücrettin arttırıldığını, sendikaların güçlendirildiğini, üniversiteler inşa edildiğini ve ulusal sağlık planının genişletildiğini söyleyerek, en azından Papandreu için "bu sosyalizm değil ancak kitlesel hareketi güçlendirecek olumlu adımlar var" denebildiğini, Syriza'nın bunu bile yapmadığını aktarıyor.

'BORÇLAR REDDEDİLMELİ, YALANLAR VE KANDIRMACA DURMALI'
Yunanistan'ın borcu ödemeyi sürdüremeyeceğini söyleyen eski danışman, borcu kapatabilecek para kalmadığını, bir acil durum ekonomisi yaratılması gerektiğini belirtiyor.

Borçların reddedilmesi gerektiğini söyleyen Petras, gelir getirmenin alternatif yollarının aranması gerektiğini, ülkenin savaş ekonomisine girmesi gerektiğini söylüyor.

Kitlesel toplantılar yapılarak insanlara durumun açıklanması gerektiğine de işaret ederek, Syriza'nın özeleştiri yapması gerektiğini, yaptıkları hataları açıklayıp bunları düzeltmesine ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

Varufakis'in lüks evlerde şampanya içerkenki fotoğraflarıyla bunların yapılamayacağını söyleyerek, Varufakis'in halka yoksulluk hakkında ne hissettiğini söyleyemeyeceğini belirtiyor.

Petras sözlerini bu yalanların ve kandırmacanın durması gerektiğini söyleyerek bitiriyor.