'Ilımlı' tartışmaları sürüyor: IŞİD olmadı, Nusra verelim!

Suriye'de Batı'nın "ılımlı" dediği silahlı grupların kim olduğu konusundaki şüpheler sürerken, El Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi'nin yıldızının tekrar parladığı görülüyor.

Dış Haberler

İdlib ve Cisreşşuğur'un El Kaide bağlantılı "Fetih Ordusu" tarafından ele geçirilmesinin ardından, Suriye'deki silahlı çetelerin pozisyonu ve "uçuşa yasak/tampon bölge" tartışmaları yeniden alevlendi.

Son tartışmaların merkezinde, El Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi yer alıyor. The Daily Beast'ten Jamie Dettmer'in haberine göre, Nusra Cephesi'nin Suriyeli komutanları, El Kaide'yle olan ilişkiyi keserek Batı'dan yardımı artırmayı hedefliyor.

İdlib'in düşmesinin militanlara büyük moral verdiği belirtilirken, yeni hedefin güneye giden ikmal yolunu kesmek için Lazkiye olacağı söyleniyor.

KARAMSARLIKTAN İYİMSERLİĞE
Geçen Aralık ayında Halep'in kuşatmasının tamamlenmak üzere olduğunu, bu nedenle "muhaliflerin" oldukça karamsar olduğunu vurgulayan Dettmer, bu durumdan ABD'yi, Körfez ülkelerini ve Türkiye'yi suçladıklarını hatırlatıyor.

Ancak muhabirin konuştuğu Fetih Ordusu komutanları, yeni kazanımların Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üçlüsünün desteğiyle olmadığını iddia ediyor. Bir komutan, "Onlardan ne aldık ki? Türkler bin tane yalan söyledi" diyor.

Komutan, silahların ele geçirilen ordu üslerinden ve bir süre önce Körfez ülkelerinden tedarik ettikleri silahlar olduğunu ve İdlib operasyonu için hiç destek almadıklarını savunuyor.

Suudilere yakın İslam Ordusu'nun sözcüsü İslam Alluş da, Suudilerden yakın zamanda silah almadıklarını ileri sürüyor.

Müslüman Kardeşler'e yakın Tevhid Tugayı'ndan Ebu Casim de, 2013 yılının sonlarından bu yana Körfez'den silah almadıklarını söylüyor.

ABD'NİN DESTEĞİ
TOW füzlerinin ise ABD tarafından gönderildiği belirtiliyor. TOW'un verildiği gruplar 13. Tümen ve Fursan el-Hak. İki grup da Fetih Ordusu ile İdlib saldırısına katıldı.

Haberde, tartışmaların merkezine Nusra'nın çekildiğini, yakında örgütün "yerel savaşçılar ve yabancı savaşçılar" şeklinde bölüneceği iddia ediliyor.

Gaziantep'teki bir "muhalif"le görüşen muhabir, Nusra militanlarının çoğunun düşman olarak Batı'yı değil, Esad'ı gördüğünü vurguluyor.

Bazı kaynaklar, geçtiğimiz aylarda Suriye ordusunun operasyonunda öldürülen Nusra'nın askeri şefi Ebu Hamam el-Şami'nin öldürülmesiyle birlikte El Kaide'den kopma fikrinin yaygınlaştığını iddia ediyor.

Bir "muhalif" komutan, uçuşa yasak bölge ilan edilmesi koşuluyla, Nusra komutanlarının çoğunun El Kaide'den ayrılmaya sıcak baktığını öne sürüyor. Katar ve Türkiye'nin de Nusra'ya bunu önerdiği belirtiliyor.

NUSRA'NIN 'YEREL SAVAŞÇI' KARTI
Nusra Cephesi'nin Batı basınında da belirli bir krediye sahip olmasının arkasında, "IŞİD yabancılardan, Nusra Suriyelilerden oluşuyor" algısı da yatıyor.

Middle East Eye'dan Lauren Williams'ın yazısında da benzer bir yaklaşım var. Nusra'nın "yerli" olması sayesinde Suriye'nin köy ve kasabalarında tutunabildiği ve lojistik desteğini buralardan sağlayabildiği iddia ediliyor.

Yazıda, Nusra'nın hükümetin olmadığı yerlerde onun işlevlerini yerine getiren hizmetlerde bulunduğu, bu nedenle yerel nüfusta "kabul gördüğü" öne sürülüyor.

Yazıda görüşlerine başvurulan ABD'nin etkili think-tank'lerinden Carnegie'ye çalışan Yezid Sayigh de, Nusra'nın "temel olarak Suriyeli bir örgüt" olduğunu savunuyor. 

Yazıda, Nusra'nın IŞİD gibi "İslam Devleti" içinde ağır şeriat kuralları uygulamadığı ve daha "pragmatik" bir tarz tutturarak diğer "ılımlı" gruplar ve Suriyeli Müslümanlar arasında yer ettiği de söyleniyor.

Ancak İdlib bölgesindeki Dürziler, Nusra'nın tehditleri neticesinde zorla Müslüman olmayı kabul etmişlerdi.

Nusra'yı Batıda "olumlu" kılan önemli unsurlardan birisi de, örgütün Suriye'nin farklı bölgelerinde farklı tutumlar takınması, yani örgütün "homojen" olmaması.