Cezayirli kadınlar İslamcı Aile Kanunu'nun değişmesi için mücadele ediyor

Cezayir'de kadınlar, aile içi şiddetin engellenmesini içeren yasanın hükümetçe onaylanmasını istiyor. Arkaik ve şeriat hükümlerine dayanan İslamcı Aile Kanunu'nun değişmesinin, sembolik de olsa bir anlamı olacağı düşünülüyor.

Dış Haberler

Binlerce Cezayirli kadın için, ev hiç de güvenli bir yer değil. Ülkede geçtiğimiz sene, adli zabıta yaklaşık 7 bin şiddet suçunu rapor etti; kimi kadınlar dövülerek öldürülmüştü. Polis, her yıl 100 ila 200 kadının şiddet sebebiyle hayatını kaybettiğini belirtiyor. 

Uzmanlar, bu rakamların gerçeği yansıtmadığını söylüyor. Bir kadın dayanışma örgütü olan CIDDEF’in kurucu ve avukatlarından Nadia Ait Zai’ye göre “Çoğu kurban, konuşmaya cesaret bile edemediği için kimse gerçekten kaç kadının aile içi şiddetten muzdarip olduğunu bilmiyor. Kadın Bakanlığı’nın 2006 yılında yaptığı bir araştırmaya göre her 7 kadından biri şiddete maruz kalıyor. Bu vakaların %75’inde şiddet uygulayan koca olurken, ağabey ise ikinci büyük suçlu. Şiddete uğrayan kadınların yaşı ise 17 ile 50 arasında değişiyor. 

“Şiddete uğrayan kadınlar neden ilişkilerini sürdürmeye devam ediyor?” sorusuna yanıt olarak Ait Zai “Çünkü gidecek bir yerleri yok. Kaçtıktan sonra meşakkatli bir yola girmiş oluyorlar” diyor. 

HAPİSHANE GİBİ SIĞINMA EVLERİ

Cezayir’de 5’i başkentte olmak üzere toplam 8 sığınma evi bulunuyor. Devlete bağlı kurumlarda kurallar oldukça katı: kadınlar kesinlikle yalnız dışarı çıkamıyor, cep telefonu edinemiyor, dışarı çıkmak istediklerinde bir başkasının nezaretinde oluyorlar. 

Sığınma evindeki eski proje yöneticilerinden Sofiane, “Hapishane gibi. Bu kadınlara evde görmedikleri saygıyı göstermek gerekiyor. Fakat burada, sıkışmış ve bastırılmış hissetmeye devam ediyorlar” diyor. “Yaşam şartları kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda çok daha iyi. Ancak bu yerlerde yataklar boş kalmaya devam ediyor” diye ekliyor. 

Yerleşik hizmetler sorumlusu Meriem Belaala, “Adayların içinden geçmek zorunda olduğu bir süreç oluyor. Sığınma evi, 16 kadını ağırlayabilecek şekilde düzenlendi ancak düzinelerce kadına ev sahipliği yaptığımız oldu. Her kadınla ilgilenemediğimiz için en fazla 10 kişiye ev sahipliği garantisi verme kararı aldık” diyor.

AİLE İÇİ ŞİDDET SUÇ DEĞİL

Cezayir, kadına yönelik aile içi şiddeti henüz suç ilan etmemiş 20 ülkeden biri. Ancak bu durum değişebilir. Suistimalin oldukça yaygın olması sebebiyle hükümet yenilerde cinsiyete dayalı şiddetle mücadeleyi gündemine alarak ceza kanunlarında değişikliğe gitti. Geçtiğimiz Mart ayında, Emekçi Kadınlar Günü’nden 3 gün önce, kadına yönelik aile içi şiddeti yasaklayan yasa mecliste onaylandı.  Yasaya göre şiddet uygulayan erkek, kadında yol açtığı hasara bağlı olarak 20 yıla kadar hapisle yargılanabilecek; ölümle sonuçlanan vakalarda ise müebbet cezası alabilecek. 

Ağustos ayında, Cezayir Uluslararası Af Örgütü yasanın geçmesi için senatörleri göreve çağıran bir kampanya başlattı. İnternet üzerinden gerçekleştirilen kampanyayı 3 binden fazla kişi imzaladı. Aktivistlerden Hassina, “Bir kopyayı Başbakan Abdelmalek Sellal’e gönderdik ama kendisinden bir yanıt alamadık. Yine de, yasanın yıl sonuna kadar uygulamaya koyulacağı söylendi” diyor.

Uzmanlar, ağırlaştırılmış cezaların aile içi şiddeti sonlandırmak için yeterli olmayacağını belirtiyor. “Hükümetler yalnızca kadına yönelik şiddeti yasadışı ilan etmekle kalmamalı, aynı zamanda daha iyi eğitip programları düzenleyerek saygılı ilişkilerle ilgili gençleri bilgilendirmeli” deniliyor. 

ARKAİK 'AİLE KANUNU'

Eylemciler aynı zamanda düzenlemeyle ilgili insanları bilgilendirmek için de bir kampanya düzenledi. Hadijila, “İnsanların haberi olmazsa yasanın anlamı kalmaz. Mağdur kadınların çoğu kurban olduklarının farkında değiller” diyor. 

“Cezayir toplumu diğer Akdeniz ülkeleri gibi maço karaktere sahip. Cinsiyete dayalı şiddetin kökleri, aile kanunu ve İslamcı propoganda kanalları yoluyla beslenen kadına karşı ayrımcılığa uzanıyor. Kadın örgütleri, mevcut aile kanunu feshedilmezse hükümetin yaklaşımının başarısız olacağı konusunda hemfikir.

Kadınlar; “Arkaik ve şeriata dayalı yasalardan oluşan Aile Kanunu herhangi bir erkeğe birlikte olduğu kadını istismar etme meşruiyetini veriyor. Bu yasa feshedilmedikçe erkeklerin kadınlara yönelik düşünce ve davranışlarını değiştiremeyiz” diyor, “Eğer aile içi şiddeti yasaklayan yasa uygulamaya geçerse sembolik bir zafer olacak. Kendi haklarımızdan vazgeçmemek için buna ihtiyacımız var. Ancak yasa bir son değil” yorumunu yapıyorlar.