Arjantin’de kadınlar kürtaj hakkını kazanacak mı?

Arjantin Cumhurbaşkanı Alberto Fernández dün önümüzdeki 10 gün içinde Kongre'ye kürtajı yasallaştırmak için bir yasa tasarısı göndereceğini söylerken, önümüzdeki 8 Mart belki de Arjantinli kadınların yıllardır süren mücadelesinin sonuç verdiği tarih olacak.

Ekin Sönmez

Latin Amerika cinsiyet eşitliği açısından, özel örnekler haricinde oldukça geri bir profil sergiliyor. Örneğin yalnızca Küba, Uruguay, Guyana ve Meksika’nın Mexico City eyaletinde gebeliğin ilk haftalarında kürtaj hakkı bulunuyor. Kadının toplumdaki yeri konusunda tüm dünyaya imrendirici bir örnek sunan Küba’yı dışarıda bırakacak olursak, kıta hâlâ çok temel bazı hakların yerleşiklik kazanmamış olmasının sancısını çekiyor denebilir.

Güney’in ikinci büyük ekonomisi Arjantin’de yasalar yalnızca tecavüz sonucu oluşan gebeliklerde ya da annenin sağlığı tehlikede olduğunda kürtaj hakkını tanıyor. Bunun sonucu ise şu: Bir önceki sağcı başkan Macri’nin Sağlık Bakanı’nın ifadesine göre ülkede 2018’de yılda 350 bin merdiven altı kürtaj yapılmış. Neredeyse 45 milyonluk ülkede, üreme çağında yaklaşık 10 milyon kadının bulunduğu düşünülecek olursa, bu sayı son derece korkutucu.

Bu ölümcül tabloya karşı Arjantin’de 2007’den bu yana, ücretsiz, güvenli ve yasal kürtaj için mücadele sürüyor. Şimdiye kadar defalarca sunulan yasa tasarıları hükümetler tarafından hep geri çevrildi. Tasarıların büyük ölçüde Katolik kilisesinin yobazlığına ve ülkenin kuzeyindeki muhafazakâr siyasetçilerin bariyerine takıldığı belirtiliyor.

On yılı aşkın bu mücadelenin önünün kendi dönemlerinde de kesilmiş olması, Latin Amerika solunun “pembe dalga”sının Arjantin ayağı karı-koca Kirschner yönetimlerinin karnesine zayıf bir not olarak işlenmeli. Ama meselede Latin Amerika’da sömürgeciliğin mirası olarak derinlere işlemiş maço kültürün yok edilmesindeki zorluk kadar, dünya çapında gericileşmenin, özellikle din adamları eliyle yürütülen kürtaj karşıtı kampanyaların güçlü nüfuzunun da payı bulunduğunu unutmadan. Ailenin kapitalizmin hâlâ en temel sürükleyici birimi olduğunu, çocukların doğumu, bakımı ve tüm ihtiyaçlarının karşılanmasının kadınlara yüklenmesinin emekçilerin yarısını baskı altında tutmak açısından ne kadar işlevsel olduğunu bir kenara yazarak. Ve baskının karşıtını yaratacağından ümidi hiç kesmeden...

TEK BİR KİŞİ EKSİLMESİN

“Ni Una Menos”, yani Tek Bir Kişi Eksilmesin, 2015’te Arjantin’de başlatılan şiddet karşıtı mücadelenin sloganı. Latin Amerika’da birçok ülkede kadınların hak mücadelesinin ortak sloganı haline geldi. Kadın cinayetlerinin çok yüksek oranlarda seyrettiği Brezilya ve Meksika’da, kürtaj hakkı için mücadelenin sürdüğü Arjantin’de, Peru, Şili ve diğer ülkelerde…

2011’de kendisi de bir cinayetle hayatını yitirinceye kadar kadına yönelik şiddete şiirleriyle ve eylemleriyle karşı koyan Meksikalı Susana Chavez’in “Tek bir kişi eksilmesin, bir fazla ölüm olmasın (Ni Una Menos, Ni Una Muerta Mas)” dizelerinden türetilen bir slogan. Belki #MeToo gibi bir sansasyon yaratmadı; ama birbirine sahip çıkmayı ve dayanışmayı, üstelik de somut bir hedefi işaret eden bir slogan olarak tarihteki yerini aldı.

Üstelik 2015’ten bu yanan Arjantin’de sürdürülen kürtaj hakkı eylemleri enternasyonalist bir bağlama da oturdu. Buenos Aires’te gösteriler sürerken, kıtadaki diğer ülkelerin Arjantin büyükelçiliklerinin önünde toplanılarak, defalarca girişimde bulunulmasına rağmen bu hakkın tanınmaması protesto edildi. Son olarak 2018’de gündeme gelen yasa tasarısı, aynı zamanda Arjantin tarihinin en büyük çaplı IMF paketine imza atmış başkanı Macri tarafından reddedilmişti.

Arjantin'de kürtajla ilgili tartışma, geçen yıl Şubat ayında 11 yaşında tecavüze uğrayan bir çocuğun sezaryenle doğum yapması ile yeniden alevlenmişti. Büyükannesinin 65 yaşındaki arkadaşı tarafından tecavüze uğrayan çocuk kürtaj talebinde bulunmuş, ancak prosedür her seferinde tekrar tekrar ertelenmişti.

Yaklaşan 8 Mart ise, belki de Arjantin için yıllardır süren bu mücadelenin sonuç vereceği tarih olacak. Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan bir habere göre, önceki dönemden ders alan yeni başkan Fernandez ve yardımcısı Kirschner, gebeliğin sonlandırılmasının suç olmaktan çıkarılacağı yeni bir düzenlemeyi Kongre’ye iletecek. Her ne kadar Kilise de 8 Mart’ta bir karşı yürüyüşü örgütleyeceğini duyurmuş olsa da, bu provokasyon bu kez geri tepecek gibi görünüyor. Kazanılırsa kıtada bir domino etkisini tetikleyebilecek bu örgütlü mücadele, Küba’nın yanına başka ülkelerin de eklenmesini sağlayabilir.