Zaman gazetesinin aklı karıştı

Albay Dursun Çiçek'in tutuklanmasını, "Ergenekon'un yedek kadrosunda ilk tutuklama" diye karşılayan Zaman ve benzeri basın-yayın organlarının sevinci, çabuk gelen tahliyeyle gölgelendi. Hızlı tahliyeye açıklık kazandırmaya çalışırlarken de, sapı samanı birbirine karıştırdıkları gözlendi.

soL (HABER MERKEZİ) Taraf gazetesinin 12 Haziran günü, "AKP'yi ve Gülen'i bitirme planı" başlığıyla manşete taşıdığı ve Genelkurmay Harekât Başkanlığı'nca hazırlandığı iddiasıyla yayımladığı "İrtica ile mücadele planı" adlı "belge"nin altında imzası olduğu ileri sürülen Albay Dursun Çiçek'in "Ergenekon" savcılarının istemiyle tutuklanması ve bir tam gün geçmeden salıverilmesi gündemi sarstı.

"Belge"nin gerçek olup olmadığı tartışmasından çıkılarak sürmekte olan "Ergenekon" davasına eklemlenen gelişmelere ilişkin tartışmalar, dün en fazla, Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Bilgi Destek Şube Müdürü Albay Çiçek'in tutukluluğunun kaldırılmasındaki ayrıntılara odaklandı.

Zaman, 12'yi, 13'ü, 14'ü iyice karıştırdı...
Zaman gazetesi, gün içindeki gelişmeleri aktardığı, "Mahkemeye Albay Çiçek için tahliye baskısı" başlıklı haberinde, 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yapılan geçici atamanın "kritik" olduğu, Çiçek'in avukatının bu atamanın hemen ardından harekete geçerek müvekkilinin tutukluğuna ilişkin itiraz dilekçesi verdiği ve mahkemenin önünde bu itirazı cevaplandırmak için yedi günlük bir süre olmasına rağmen işlemlerin hızlandırılarak, Çiçek'in, "kafa karıştıracak derecede" hızlı bir sürecin ardından, tutuklanmasının üzerinden 18 saat geçmeden serbest bırakıldığını yazdı.

Zaman gazetesinin, "Ergenekon" davasının tutuksuz sanıklarından Emekli Orgeneral Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Eruygur'un "bizim mahkeme" dediği 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin adı geçtiği için aceleyle kurguladığı haberi, Çiçek'in tutukluluğunun kaldırılması kararını veren bu mahkeme heyetine, tutukluluğun kaldırılması yönünde oy kullanan üye hakimin başka bir mahkemeden, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nden atanmış olması nedeniyle, tutarsızlıkla malul oldu. Mukaddes Eruygur'un ses kasedinde "12. ve 14. Ağır Ceza bizdenmiş" ifadesi geçerken, aksine 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin "karşı taraf"ın elinde olduğu belirtiliyordu.

Albay Çiçek'e hızlı tahliye
Albay Dursun Çiçek, "Ergenekon" soruşturması kapsamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın çağrısına uyarak verdiği beş saatlik ifadesinin ardından savsılığın tutuklanması talebiyle sevkettiği İstanbul Nöbetçi 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla, önceki gece yarısı tutuklanarak Hasdal Askeri Cezaevi'ne götürülmüştü.

Avukatının Çiçek'in tutuklanmasına yaptığı itirazı değerlendirecek olan 14. Ağır Ceza'nın üç kişilik mahkeme heyetindeki bir hakimin izinli olmasından kaynaklanan boşluk, İstanbul Adalet Komisyonu kararı uyarınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi ikinci heyeti hakimlerinden Faik Saban'ın geçici olarak atanmasıyla doldurulunca, Albay Çiçek'in "hızlı" tahliyesini sağlayacak gelişmeler de ardı ardına gerçekleşti.

"Ergenekon" savcılarından mütalaa isteyen 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, kendilerine ulaşan mütalaayı ve soruşturma dosyasını inceleyerek, Çiçek'in tahliyesine karar verdi. Tahliyenin gerekçesinde, şüpheli Albay Dursun Çiçek'in, "ikametgahına göre kaçma şüphesi olmadığı" ibaresi yer aldı. Tutuklanmasının üzerinden bir tam gün geçmeden tahliye edilmesi kararı alınan Çiçek, dün akşam 21.00 sularında Hasdal Askeri Cezaevi'ni terketti.

"AKP'yi, 2011 yılına kadar bitirme" belgeleri
Albay Dursun Çiçek'in, "Ergenekon" davası tutuklusu emekli asker ve avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda bulunduğu ve altında Çiçek'in imzasının yer aldığı söylenen "İrtica ile mücadele planı" adlı "belge"nin yanı sıra bazı yan delillerin de, "Ergenekon" soruşturması kapsamında "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçuna ilişkin "kuvvetli şüphe" oluşturmaları nedeniyle tutuklandığı belirtildi.

Sorgu sırasında savcı Zekeriya Öz'ün, Albay Dursun Çiçek'e söz konusu "İrtica ile mücadele planı" adlı "belge"yle birlikte yine Serdar Öztürk'ün bürosundan çıktığı ve altlarında imzasının bulunduğu belirtilen TSK'ya ait üç adet "gizli" ibareli "belge" gösterdiği, Çiçek'in bu "belge"lerle herhangi bir ilgisinin olmadığını söyleyerek suçlamaları kabul etmediği öğrenildi. Şimdiye dek basına yansımayan üç "belge"nin, "Ergenekon'un, AKP'yi 2011 yılına kadar bitirme amacı" çerçevesinde Albay Çiçek tarafından hazırlandığı iddia edildi.

Sorgu sırasında ayrıca, savcılara vereceği savunmasında imzasını değiştirmesini isteyen "bir kişi" ile yaptığı telefon görüşmesi kayıtlarının da yanıtlaması istemiyle Çiçek'e dinletildiği ileri sürüldü. "Ergenekon" tutuklusu avukat Serdar Öztürk'ün gözaltına alınmadan önce bir süre takip edildiği ve yapılan teknik takip sırasında Dursun Çiçek'le görüşmelerinin belirlendiği, "Ergenekon" soruşturması kapsamında daha önce yapılan operasyonlarda, Çiçek'in bazı Ergenekon sanıkları ile bağlantısının ortaya çıkarıldığı, Ergenekon savcılarının, Çiçek'in hazırladığı iddia edilen bu planları görev yaptığı Genelkurmay Karargahı'nda sunduğu isimleri ve söz konusu belgeleri sızdırdığı dışardaki bağlantıları araştırmaya yöneldiği de iddialar arasında...

"Belge"ler önce Başbuğ'a gösterilmiş

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'nın "İrtica ile mücadele planı" adlı "belge"nin Genelkurmay Harekat Daire Başkanlığı'nda hazırlanmadığı ve bu yüzden kovuşturmaya gerek görülmediği kararını vermesini takip eden günlerde, karşı tarafın talebi üzerine haftalık olağan görüşmeden üç gün önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile bir araya gelen Başbakan Tayyip Erdoğan, Başbuğ'a "siz bir de MİT Müsteşarı'nı dinleyin" demiş, Genelkurmay Karargahı'nda gerçekleşen görüşmede, MİT Müsteşarı Emre Taner'in
Başbuğ'a birtakım "belge"ler gösterdiği tahminleri yürütülmüştü.

MİT Müsteşarı Emre Taner'le görüşmesinde, "Genelkurmay Başkanı'na rağmen TSK içinde bir cuntanın varlığı"na ikna olduğu iddia edilen Başbuğ'un, "Ergenekon" savcıları tarafından şüpheli olarak ifadesine başvurulmak istendiği halde adliyeye gitmeyen Albay Dursun Çiçek'e, ifade vermeye gitmesi emri verdiği iddia edilmişti. İlker Başbuğ'un, "belgenin hiçbir ciddiyeti yok" ve "yeni delil olursa soruşturmayı askeri savcılık açar" gibi ifadelerine rağmen Albay Çiçek'in, sorgusunun ardından Ergenekon soruşturması kapsamında, "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçlaması ile tutuklanması, "mutabakat" yorumlarını güçlendirdi.

Albay Dursun Çiçek'in spekülasyonlara yol açan "hızlı" salıverilmesi, Çiçek'in "Ergenekon" soruşturması kapsamında tutuklanmasının, "TSK'yı ve Genelkurmay Başkanı'nı zorda bırakmak", "rövanş almak" amacıyla gerçekleştirildiği ve "kurumlar arası gerginliğin en yüksek noktaya çıktığı" yorumlarına rağmen, "mutabakat"ın bir parçası olabileceği yönünde bir gelişme olarak algılandı.