YÖK hangi 'eşitlik'ten bahsediyor?

Eğitimde eşitlik, harçlara önerdiği fahiş zamlarla, üniversite kapılarının emekçi ailelerin çocukları için aşılmaz hale gelmesinde payı olan YÖK'ün aklına ancak, Danıştay'ın katsayı kararına itiraz ederken geldi.

Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK), Danıştay'ın üniversiteye girişte katsayı farkının devam etmesine yönelik kararına karşı, dört gün süren bir hazırlığın ardından son şeklini verdiği itiraz dilekçesinde öne çıkan gerekçe, "YÖK'ün katsayı eşitliği getiren uygulamasının eşitlik ve adalet ilkesine uygunluğu" oldu.

İtiraz dilekçesinde, Danıştay'ın "meslek lisesi mezunu mesleğe, genel lise mezunu üniversiteye yönlendirilir" tespitine dayanarak verdiği yürütmeyi durdurma kararının hukuka aykırı olduğu vurgulanırken, bir yandan da Danıştay'ın itiraz dilekçesine vereceği cevap beklenmeden YÖK tarafından devreye sokulacak bir "B planı"ndan bahsedilmeye başlandı.

İtirazında "eşitlik" vurgusunu merkeze yerleştiren YÖK'ün, eşitliği neden sadece merkezinde İmam Hatip Liselerinin durduğu katsayı eşitliği uygulamasının yürütmesi durdurulunca hatırladığı, bu eşitlikçi vurgunun üniversitelerin harçları söz konusu olduğunda retorik düzeyinde dahi gündeme gelmediği dikkat çekti.

YÖK'ün unuttuğu eşitsizlikler
Eğitimde eşitliği engelleyen yegane faktörün katsayı olduğu yönünde bir yan sonuç da vermeye başlayan tartışmalarda, özel dershanelere verecek parası olmayan yoksul ailelerin meslek liselerini çocuklarının kısa yoldan meslek sahibi olması umuduyla tercih etmesi, meslek liselerindeki eğitimin niteliksizliği itibariyle öğrencilerin katsayı olmasa dahi üniversiteye giriş sınavında düşük puanlar almaları, eğitimde eşitliği engelleyen en önemli sorun olarak da üniversite harçları, gözden kaçırılmaya çalışılıyor. YÖK'ün her yıl fahiş zam önerisinde bulunurken "eşitliği" aklına dahi getirmediği harçları ödeyemeyen pek çok üniversite öğrencisi, öğrenim hayatlarını, ilk dönemlerinde sonlandırmak zorunda kalıyor.

Üniversitelerin paralı olması, eşitliğin önündeki en büyük engel
Liseden mezun gençlerin, üniversite sınavında oldukça yüksek puanlar almayı bir şekilde başarıp, sıra tercih yapmaya geldiğinde ailesinin gelirini hesaba katmak zorunda kalarak düşük harçlı bölümleri tercih etmeleri, özel üniversitelerin kapılarının ise yüksek harçları dolayısıyla tamamen yüzlerine kapandığı, yine ikinci öğretim harçlarının yüksekliği, sınavı kazananların arasında da bir "eşitsizlik" sorununu gündeme getiriyor.

Örneğin, YÖK'ün 2009-2010 yılı için üniversitelere önerdiği ve üzerine de her üniversitenin kendisinin kararlaştırdığı bir miktarın eklenmesiyle belirlenen yıllık harç miktarı, ülkenin en iyi tıp eğitimi veren önde gelen fakültelerinden biri olarak bilinen İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin Türkçe eğitim veren bölümü için 708 TL olarak belirlenmiş durumda. Aynı fakültenin, puan sıralamasında daha üst sıralarda bulunan öğrencileri alan İngilizce tıp eğitimi programının yıllık harç miktarı ise bunun tam iki katına tekabül ediyor.

Devlet üniversiteleri içinde hem yıllık ödenen harç miktarlarının ve hem de öğrenim giderlerinin en yüksek olduğu tıp fakültelerine değil halen asgari geçim indirimi dahil 546 lira olan net asgari ücret alan bir işçinin, orta gelir düzeyindeki ailelerin çocuklarının dahi devam edebilmesi, imkansız görünüyor.

(soL-Haber Merkezi)