Yeni 15-16 Haziran’lar gerek

İşçi sınıfının tarihsel rolünü oynaması, 38 yıl önce attığı dev adımı anmakla yetinmeyip, mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor.

15-16 Haziran 1970 işçi direnişi, sınıfın kazanımlarını korumak ve ileriye taşımak için yürütmesi gereken mücadele üzerine önemli ipuçları taşıyan bir tarihsel dönemeçtir. Sınıf ayağa kalkmış, yürümüş, sesini yükseltmiştir.

Sermayenin, Devrimci İşçi Sendikaları'nın (DİSK) işçiler arasında gittikçe güçlenen örgütlenmesinden rahatsız olması ve iktidarla işbirliği içinde, sendikaları zayıflatacak bir kanunu TBMM'de onaylatması, 15-16 Haziran direnişini başlatan kıvılcım olmuştu.

İki gün boyunca İstanbul ve Kocaeli'den yola çıkarak Taksim'e yürüyen işçiler, hükümetin sert tedbirlerine karşın durdurulamadılar. Çarpışmalar, tutuklamalar, gözaltılar ve işten atılmalar birbirini izledi.

Direnişten ders çıkarmak
Eylemlerin ardından, Senato'nun gündemine gelen yasa tasarıları, CHP'nin tavrını "yapılmak istenen değişikliklerin gerçekte olumlu bir amaca yönelmiş olduğu, ancak bazı eleştiriler üzerinde durulması gerektiği" şeklinde değiştirmesi sonucu, yeniden görüşülmek üzere, tekrar Meclis'e gönderildi ve 29 Temmuz'da Senato'nun yaptığı değişikliklerle kabul edilerek yasalaştı. TİP ve CHP'nin iptal istemleri Anayasa Mahkemesi'nce haklı bulundu. İlerleyen süreç, 12 Mart 1971 darbesiyle kesildi. Anayasa ve yasalarda değişiklik ve kısıtlama süreci başladı, tutuklama ve yargılamalarla işçiler ve sol sindirilmeye çalışıldı.

15-16 Haziran direnişi, kapsamı, büyüklüğü ve sonuçları itibariyle, Türkiye işçi sınıfı hareketinde önemli bir niteliksel dönemeç oldu.

Sınıfın rolünü oynaması...
Ne var ki, sınıfın ayağa kalkışının sembollerinden biri olan bu direniş de, zaman içinde, yad edilmesiyle yetinilen bir takvim gününe dönüştü. Bu anılaştırmaya, işçi sınıfının böyle bir kalkışmayı "ancak o günün şartlarında ve mücadele zemininde başarabileceği" vazgeçişi eşlik etti. "Eskide kaldı o günler" düşüncesi, mücadele edenleri umutsuzluğa itmenin, yeni yükselişlere set çekme çabasının ifadesi oldu.

Bugünkü sınıf mücadelesinin yeni 15-16 Haziran'lar yaratacak düzeyde olmayışı gibi, ilk görebildiklerine gözünü dikip kalanlara verilecek yanıt, 15-16 Haziran'ın 1970'teki bir takvim gününden ibaret olmadığını, sınıfın örgütlemesinin, kendi rolünü oynaması için sahne almasının, "yeniden sıçrama"nın bir unsuru olduğunu kavramaktan geçiyor. soL