Yandaş sendikayla bu kadar!

Kamudaki "grev restleşmesi", AKP yandaşlarıyla kuşatılan Türk-İş yönetiminin tutarsız tavırları sonrasında Erdoğan'ın istediği gibi bitti. Türk-İş'in muhalifleri ağırlık koyamadı.

soL (HABER MERKEZİ) Kamu kesimi toplu iş sözleşmesi görüşmeleri anlaşmayla sona ererken, Türk-İş'in durumu ve AKP hükümetinin fırsatçılığı, bir kez daha kamu işçilerinin çaresizliğini göstermesi açısından örnek oldu.

Hükümet ile Türk-İş, kamu işçilerine yılın ilk altı ayında yüzde 3, ikinci altı ayında yüzde 5,5 zam yapılması ve düşük ücretlilere 60 TL iyileştirme zammı yapılması konusunda anlaşmaya vardı. Bu rakamlar Türk-İş'in hükümete bildirdiği taleplerin altında.

Kurul çalış(a)madı
Bilindiği gibi kamu kesiminde yapılan toplu iş sözleşmelerinde, Türk-İş bünyesindeki "Kamu Kesimi Koordinasyon Kurulu", görüşmeler boyunca, Türk-İş'i temsilen karar ve talepleri oluşturan ve Hükümet ile Türk-İş arasında aracı olan bir Kurul olarak görev yapar. Kamu Kesimi Koordinasyon Kurulu'nda Tes-İş, Tek Gıda-İş, Demiryol-İş, Türk Metal, Tarım-İş, Genel Maden-İş, Şeker-İş, Petrol-İş, Tez Koop-İş, Yol-İş ve Türk Harb-İş sendikaları bulunuyor.

Son Genel Kurul'da muhalif listede öne çıkan Petrol-İş, Yol-İş ve Tez Koop-İş'in Kamu Kesimi Koordinasyon Kurulu'nda yer aldığı düşünülürse, Türk-İş'in elinin görüşmelerde hiç de rahat olmadığı açıkça görülebilir. Ancak müzakerelerde inisiyatif bu kurulun taleplerini hükümete taşıyan Mustafa Kumlu başkanlığındaki Türk-İş Yönetim Kurulu'nda oldu. AKP'ye yakın isimlerden oluşan Yönetim Kurulu, karar ve talepleri görüşme masasına taşıyamadı.

AKP hükümeti, bu durumun farkında olarak, sözleşme sürecinde çok rahat hareket etti.

100 bin işçi boşlukta kaldı
Bunun yanı sıra, 1 Ocak 2009 itibarıyla yürürlüğe girmesi gereken toplu iş sözleşmeleri için, Haziran ayının sonuna gelinmesine rağmen anlaşma sağlanamaması sonucu, yaklaşık 90 bin işçiyi kapsayan grev kararları asıldı.

Diğer yandan, Türk-İş ile Hak-İş'e bağlı sendikalar arasındaki rekabet, ihtilaf ve itirazların yargıya taşınması nedeniyle, yaklaşık 100 bin kamu işçisinin çalıştığı Çay-Kur, Tekel, THY, THY Teknik A.Ş ve Orman Genel Müdürlüğü'nde toplu iş sözleşme görüşmeleri yürütülemedi.

Grev yasaklı işkollarında ise, yasal sürenin dolmasına rağmen grev yapılamadı. Günlük yaşamı en fazla etkileyecek olan enerji ve petrol işkollarında örgütlü Tes-İş ve Petrol-İş, sendikal mevzuattaki yasakçı maddeler yüzünden olası grevlere zaten katılamadı.

Tüm bu etmenler ve görüşme sürecinde inisiyatifin Hükümet'te olması, son dönemde Türk-İş'in "gerekirse greve çıkarız" çıkışının beyhude olduğunu gösteriyordu. Bu sözün etkisizliği bir yana, greve çıkacak sendikaların örgütlü olduğu kamu işyerleri düşünüldüğünde, grevin gündelik hayatı etkilemesi söz konusu bile değildi. Eylemliliklerin inandırıcı olması beklenemezdi, "Zevahiri kurtarmaları" yetti.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Sakarya İl Kongresi'nde "Kusura bakmasınlar greve gideceklerse, buyursunlar gitsinler" şeklindeki sözleri, 1 saatlik iş bırakma eyleminin etkisiz kalacağının farkında olmasının rahatlığıyla söylenmişti. Başbakan kamu emekçileri üzerinden tüm emekçilere gözdağı verdi.

"Nasıl olsa bağlanacak" olan bir sözleşmede 1-2 puan ücret zammı hedefiyle müzakereleri sürdüren Türk-İş'in, yüz binlerce kamu işçisine inanç aşılaması ve işçileri harekete geçirmesi işçilerin ise ufku birkaç puan zam ile daralmış eylemlere aktif katılımı ve Türk-İş yönetimini zorlaması zaten beklenemezdi.