"Ya yeni anayasa ya parçalanma"

Anayasa Mahkemesi eski Raportörü Osman Can, Türkiye'nin yeni anayasasını yapmazsa parçalanmaya doğru gideceğini iddia etti. Can, 2011 Meclisi'nin kurucu meclis niteliği taşıyacağını da iddia etti.

Avrupa Parlamentosu (AP)'de düzenlenen 5'inci Çerkez Günü'ne katılan Anayasa Mahkemesi eski Raportörü Osman Can gazetecilere çeşitli açıklamalarda bulundu. Can, Türkiye'nin yeni anayasasını yapmadığı takdirde hızla ayrışmaya ve parçalanmaya doğru gideceğini iddia etti.

2011 genel seçiminden sonra göreve gelecek olan Meclis'in 'Kurucu Meclis' olacağını öne süren Can, "2011 bütün siyasi partilerin tartışmaların siyasal mücadelelerin ve propagandaların merkezine yeni anayasayı koyacakları bir seçim süreci olacaktır. Bunun üzerine ortaya çıkan parlamento da yeni anayasayı yapan parlamento olacaktır. Türkiye zaten bundan kaçamaz. Türkiye bundan sonra da yeni anayasasını yapmadığı zaman ayrışmaya doğru, parçalanmaya doğru gider. Yani ya asgari müştereklerde barışınızı sağlayacaksınız ya da sonuçlarına katlanırsınız" dedi.

"Yeni anayasa tek şansımız"
Can, Türkiye'de mevcut 100 yıllık bürokratik düzenin siyasi varlığını ve yaşamını devam ettirme imkanını kaçırdığını belirterek "Toplum farklılaştı, kimlikler net olarak ortaya çıktı. Bunları bir arada tutmanın tek yolu yeni bir anayasadır. Mümkün olduğu kadar az ideoloji barındıran hatta hiç ideoloji barındırmayan, bütün kimliklere saygı duyan, bütün kimliklerin hayata geçebilmesine imkan sağlayan bir anayasa olmalıdır. Bu önümüzdeki tek şansımızdır. O yüzden Türkiye mecburen bu yola girecektir" şeklinde konuştu.

"Halkın anayasası olmalı"
Osman Can, yeni anayasanın Ankara'daki egemenlerin değil, halkın anayasası olması gerektiğini belirtti:
"Yeni anayasa Ankara'daki egemenlerin, Ankara'daki bürokratların, Ankara'daki çeşitli kurumların yönlendirmesiyle yapılmamalı, 'halkın anayasası' olacaksa bunu halkın bir şekilde başlatması gerekiyor. O yüzden halk toplantıları, halkın nabzının okunması, taleplerinin alınması şeklindeki bir süreç yapım aşamasında çok önemli. En son olarak parlamento bir anayasaya şekil verebilir. İkinci olarak da öyle bir anayasa meydana gelmeli ki bu metin bütün toplumsal kesitlerin üzerinde uzlaşabileceği asgari müşterekleri yansıtmalı. Yani toplumun bir kesiminin önceliklerini anayasa metnine yerleştirip diğerlerini dışlamaya başladığınız zaman bu anayasa olmaz. Önceki anayasaların yarattığı yıkımları yaratmaya devam eden bir anayasa olur. O yüzden asgari müşterekleri içinde barındıran bir anayasa olmalı ve bu sayede her bir farklı toplumsal kesitin kendi sorunlarını çözebilmesinin de imkanının yaratan bir anayasa olur. Farklı toplumsal kesitlerin üzerinde uzlaşabileceği bir anayasa zaten ayrıştırıcı değil birleştirici olur. Ama detaylı bir anayasa olmaz. Çünkü ne kadar detaya girerseniz üzerinde uzlaşma imkanını o kadar ortadan kaldırırsınız."

"Herhangi bir İdeolojiyi dayatmayan bir anayasa olmalı"
Osman Can'ın açıklamalarında yeni anayasanın "ideolojisiz" olması gerektiği anlamına gelen vurgusu ise dikkat çekti:
"Anayasanın değiştirilemez ilkeleri vardır, başlangıç kısmı vardır yani her bir maddesine, her bir zerresine sinmiş bir ideolojik yapılanma vardır. Yeni bir anayasa bunlarla çatışan bir anayasa olacaktır. Yeni bir anayasa ideolojiyi topluma dayatmayan, tam tersine toplumu egemen kılan, toplumun taleplerini meşru gören bir anayasa olacaktır. Böyle bir adım atmaya başladığınız andan itibaren ideolojinin kaleleri hızlı bir şekilde harekete geçip yeni anayasayı imkansız kılacaktır."
(soL-Haber Merkezi)