Van depreminin birinci yılında sorunlarda çözüm yok

7,2 büyüklüğündeki Van depreminin üzerinden bir yıl geçti. Başbakan Erdoğan ise "depremin yaraları sarıldı" mesajı için, TOKİ açılışı için Van'da. Ancak TOKİ afet konutları depremzedelerin tümü için barınmaya çözüm getirmiyor.

7,2 büyüklüğünde, merkez üssü Van ili Tabanlı köyü olan depremin gerçekleşmesinin üzerinden bir yıl geçti. Türkiye'nin en büyük depremlerinden olan Van depreminin ardından, 5,6 büyüklüğünde ikinci bir deprem de Van-Erçiş'te meydana gelmişti. Her iki depremin toplamda yarattığı maddi ve insani kayıplar çok büyük oldu. Bu kayıplar arama kurtarma çalışmalarından eğitimde, sağlıkta, barınmada yaşanan sorunlara kadar uzandı. Resmi rakamlara göre 644 kişi yaşamını yitirdi, yaralı sayısı 4 bini geçti, 2262 bina yıkıldı.

Çözüm krediyle kalıcı konut yapmak mı?
Depremin birinci yılı olması sebebiyle bugün, Başbakan Erdoğan Van Valisi Münir Karaloğlu ile birlikte TOKİ konutlarının açılışını gerçekleştirecek. AKP afet konutlarının açılışını, "depremin yaralarının başarıyla sarıldığı" görüntüsü vermek için kullanırken, depremzedelerin yaşadığı sorunların başında, barınma hakkı ve "kalıcı konutlar" meselesi bulunuyor.

Depremden sonra TOKİ, Erciş’te 5 bin, Van’da ise 10 bin konut yapacağını açıklamıştı. Öncelikle belirlenen bu rakamın ihtiyaca yanıt vermediği TOKİ'nin yaptığı "hak sahipliği" düzenlemesiyle ortaya çıktı. Kalıcı konutların depremzedelere bedelsiz olarak verilmeyerek, borçlandırmaya bağlanması ise diğer bir sorun.

Kiracılara ve tapusu olmayanlara konut yok
Sosyalistlerin Meclisi'nin depreme ilişkin sorunları ele aldığı Van Depremi Güncel Durum Raporu'nda belirtildiği üzere kalıcı konutlarda barınma için getirilen "hak sahipliği" şartları aynı zamanda kiracıları ve tapusu olmayan ev sahiplerini dışlıyor. Depremler sonrasında şehir nüfusunun %50- 60'ının göç ettiği ve göç edenlerin büyük bölümünün kiracılar olduğu düşünüldüğünde barınma sorununa getirilen çözümün kapsayıcılığı iyice kuşkulu hale geliyor. Diğer bir sorun kalıcı konutta barınma seçeneği dahi olmayan depremzedelerin %50 artış gösteren kira fiyatlarıyla karşı karşıya kalması.

Sosyalistlerin Meclisi Van Depremi Komisyonu tarafından hazırlanan raporda TOKİ tarafından yapılan kalıcı konutlar için şöyle deniyor:

"Bölgedeki yaygın işsizlik ve ucuz iş gücü düşünüldüğünde kalıcı konutta hak sahibi olmuş bir ailenin geri ödemeleri yapabilmesi ve diğer ihtiyaçlarını en asgari düzeyde karşılaması için asgari ücretin iki üç katı oranında bir gelirinin olması gerekmektedir. İki yıl geri ödemesiz bir konutta oturmak şu an tüm Vanlıların da dillendirdiği gibi sadece iki yıl bir evde oturabilmek dışında bir anlam ifade etmemektedir. Ayrıca kredilendirme, hak eden diyemeyeceğimiz depremzedelere satılan evlerin tapularına ipotek koydurma yolu ile TOKİ tarafından geri ödemesi sağlama alınmaya çalışılmaktadır."

Köylülerin bu kış da konteyner kentte kalmaya devam edeceği bildirildi
Önemli diğer bir haber de Van İl Genel Meclisi Sanayi ve Ticaret Komisyonu'nun köylerde incelemesini kamuoyuyla paylaşması sonrasında ortaya çıktı. Komisyon üç gün önce açıkladığı raporunda, Van'ın köylerindeki durumun kenttekinden daha kötü olduğunu belirtti. Birçok köyde evlerin henüz temel aşamasında olduğunu açıklayan komisyon üyeleri, inşaat sezonu içinde bu çalışmaların tamamlanmasının mümkün olmadığını ve köylülerin bu kışı da konteynerde geçireceğini bildirdi.

Nüfusun yüzde 60'ı göçe zorlandı
Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) verilerine göre çadırkentte ilk etapta 17 bin kişi barınabildi. Valilik ya da AFAD aracılığıyla, il değiştirenler dahil, 50 bin kişi barınma yeri edindi. Ancak Van depreminden etkilenen nüfus yaklaşık 80 ile 100 bin haneydi. Yaklaşık 300 bine yakın insan göç etti. Mart ayında konteynerlerde toplamda 150 bin kişinin kaldığı belirtildi. Ancak bu rakam da depremden etkilenen nüfusun sadece dörtte birini oluşturuyor. Göç etmeyen nüfus ise açıkça ağır hasarlı, orta hasarlı evlerde ve çadırkentlerde yaşamak zorunda kaldı.

16 kişi bir çadırda...
Nisan ayında açıklanan Çocuk Vakfı'nın Van Depremi Araştırması'na göre uzun süre olağanüstü koşullarda yaşamak zorunda kalan depremzedelerin kaldıkları çadırlarının yüzde 83,9'u yazlık çadırdı. Çadırların yüzde 48'inde 6-10 arası kişi, yüzde 39'unda 1-5 kişi, yüzde 10'unda da 11-15 kişi ve yüzde 2,1'inde de 16 ve üstünde insan yaşadı. Ağırlıklı olarak yoksul ailelerin yaşadığı çadırlarda yangınlar yaşandı. Toplam 160 çadır yangınında 12 kişi hayatını kaybetti.

Hasarlı binaların içinde barınma devam ediyor
Ayrıca barınma sorunun boyutlarını gösteren bir diğer olay daha iki gün önce yaşandı. Ağır hasarlı bir binanın yıkımında bina, bitişiğinde bulunan ve deprem sonrasında 'az hasarlı raporlu' 5 katlı binanın üzerine yan yatarak çöktü. Az hasarlı binanın içinde ise bir aile yaşıyordu. Ramazan Taşan'a ait apartmanda yaşayan aile korku içerisinde dışarıya çıktı ve firma yetkililerini şikayet etti. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

"Tedavi hizmeti ambulansla uzak yakın illere taşıma üzerine kurulu"
Hastane ve eğitim kurumlarında hasar tespit çalışmaları ya hiç yapılmadı ya da ağır işledi. Türk Tabibler Birliği (TTB), Aile Sağlığı Merkezleri'nde hasar tespiti yapılmadığını açıkladı. Eğitim öğretim döneminin başında öğrenciler hasarlı binalarda öğrenim görmek zorunda kaldı, eğitim için gerekli planlamalar zamanında yapılmadı. PTT ve Van Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi gibi örneklerde ağır hasarlı binalarda çalışıldı. TTB'li doktorlar Van'daki sağlık sistemini "tüm tedavi hizmetlerinin ambulansla uzak-yakın illere taşıma üzerine kurulduğunu" ifade etti. Aile hekimliği uygulaması çöktü.

Depremin ikinci ayında "yaşamın normale döndüğü" ve "acil durumun ortadan kalktığı" gerekçesiyle yeşil kartlı ya da sosyal güvencesi olmayan vatandaşlara ücretsiz ilaç sağlanmasına son verildi.

Rant ekonomisi felaketi önleyebilir mi?
Çeşitli kurumlar ve bağımsız araştırmalar sonucunda hazırlanan raporlar, AKP hükümetinin mühendislik, mimarlık, şehir planlama gibi disiplinlerin teknik, bilimsel ve yasal ilkelerini yok sayarak depremlerin toplumsal bir felakete dönüşmesine zemin hazırladığı yönünde görüş bildiriyor. TTB raporunda ifade edildiği üzere depremler "ülkemizde derelerin, vadilerin, ormanların, kıyıların, su havzalarının, deprem tehlikesi içeren, kısaca yapılaşmaya uygun olmayan alanların, rant ekonomisinin baskısı altında yapılaşmaya açılmasının bir sonucu" olarak felaket üretmeye devam ediyor.

(soL- Haber Merkezi)