Tutuklanan ağabeyi olunca isyan etti

Devlet Bakanı Faruk Çelik'in Bursaspor soruşturması kapsamında ağabeyinin tutuklanıp beş gün sonra serbest kalmasına isyan etmesi şaşkınlık yarattı. Ağabeyinin durumu için "Bunun hesabını kim verecek?" diyen Çelik, bugüne kadar haksız yere tutuklu kalanlar, tutukluluk durumu infaza dönüşenlere ilişkin ses çıkarmamıştı.

Devlet Bakanı Faruk Çelik'in "isyanı" bugün basına yansıdı. Bugüne kadar haksız yere tutuklu kalanlar, tutukluluk durumu infaza dönüşenlere ilişkin hiç sesi çıkmayan Bakan Çelik'in konu "ağabeyinin tutukluluğu" olunca isyan etmesi AKP'li kadroların yargılama süreçlerine hangi açıdan baktığını gözler önüne seriyor.

Devlet Bakanı Faruk Çelik’in ağabeyi Bursaspor yöneticisi Osman Çelik geçen hafta Bursaspor soruşturması kapsamında tutuklanıp beş gün hapis yatmış, daha sonra serbest kalmıştı. Çelik konuya ilişkin olarak "Ağabeyim haksız yere suçlandı, mağdur edildi. Şimdi bunun hesabını kim verecek? Bunu kim temizleyecek” dedi.

"Ağabeyim bu suçu işlemediği halde siz çıkıp diyorsunuz ki ‘Zimmetine para geçirdi’. Bunu nasıl temizleyeceksiniz?” diye soran Çelik'in konuyu "kabine tartışmaları"na bağlaması da dikkat çekti.

Operasyonun, yeni kurulacak kabinede İçişleri Bakanı olacağı konuşulan Faruk Çelik’in önünün kesilmesi için yapıldığı iddialarına ilişkin olarak ise Faruk Çelik “Kabineyle ilgisi var mı yakında çıkar” dedi.

Bursaspor'da yolsuzluk
Bursaspor'da yolsuzluk ile ilgili Bursa Cumhuriyet Savcılığı bir soruşturma başlatmış ve kulübün bazı yönetici ve çalışanları için kulübün paralarını zimmete geçirmek suçlamasında bulunmuştu.

Bu suçlama kapsamında Devlet Bakanı Faruk Çelik'in ağabeyi Osman Çelik, Bursaspor Kulübü Başkanı İbrahim Yazıcı, Kulüp ikinci Başkanı Haluk Özkıyıcı ve Kulüp Genel Müdürü Osman Nuri Biçer de tutuklanmıştı. Çelik'in avukatlarının itirazı üzerine ise bu üç isimin de aralarında olduğu 5 kişi serbest kaldı.

"Anlatacaklarım yargıyı etkilemek için değil"
Gazete Vatan'a konuşan Bakan Çelik, anlatacaklarının yargıyı etkilemek amacı taşımadığını ve yasalar karşısında herkesin eşit olduğunu söyledi ve "sehven" yapıldığını iddia ettiği duruma isyan etti:

“Bursaspor’un parasını şahıs hesabına yatıranları tahliye ediyorsunuz ama, üzerine bir kuruş geçmeyen Osman Çelik’i tutukluyorsunuz. Mahkeme aşamasıyla hiç ilgilenmiyorum. Ama ilgilendiğim şu, ben devletin bakanıyım ve bu kişi de hiç bu suçu işlemediği halde siz çıkıp ‘zimmetine para geçirdi’ diyorsunuz. Bunu nasıl temizleyeceksiniz? Edirne’den Kars’a kadar beni tanıyan tüm dostlarıma kim cevap verecek. ‘Böyle bir şey yoktur. Sehven olmuştur. Biz hata yaptık. Yanlış yaptık’ diyecek kim var? Maalesef kimse yok. Bir çamur atılsın gitsin. Tanık olarak gittiği yerde sanık durumuna düşen ağabeyimle ilgili bu feveranımı da dile getirmek durumdayım.”

Peki bunların hesabını kim verecek?
Türkiye'de yargı sisteminin dönüştürülerek, polisin ve yargının "sehven" kararlarının hızla arttığı bir tablonun yaratıcılarından olan AKP'li Bakan Faruk Çelik'in konu ağabeyi olunca isyan etmesi, AKP'li kadroların yargı süreçlerine ilişkin takındıkları ikiyüzlü tutumu gözler önüne seriyor.

Daha önceki gün, Bir buçuk senedir "örgüt üyeliği" iddiasıyla tutuklu bulunan ODTÜ öğrencisi Hüseyin Edemir, serbest bırakılmıştı. Edemir'in davasında savcı "kanıt yok" diyerek Edemir'in salıverilmesini istemesine rağmen, önceki duruşmalarda mahkeme Edemir'in tutukluluğunun devamına hükmetmişti. Edemir'in durumu tek örnek değil. Yüzlerce devrimci, toplumsal muhalefeti sindirmek amacıyla benzer şekilde tutuklanıyorlar.

Öte yandan, Ergenekon, Devrimci Karargah ve KCK davalarında da "sehven" uygulamalar ve henüz neyle suçlandığını dahi bilmeyen yüzlerce tutuklu bulunuyor.

Yargının yanında polis de bu davalarda "sehven" bol miktarda kanıt üretmişti. Bunlardan en önemlisi, Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin telefonuna çeşitli numaraların yüklenmesi idi.

İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin telefonuna İstanbul Emniyeti'nde sonradan Hizb-ut Tahrir üyesi bir kişiye ait 139 adet telefon numarası yüklendiği bilirkişi raporuyla saptanmış, Organize Suçlar Şube Müdürlüğü mahkemeye gönderdiği yazıda bu olayın "sehven" gerçekleştiği iddiasında bulunmuştu. Bu olay, "Ergenekon" operasyonunda polisin sahte kanıt ürettiği yolundaki ciddi kuşkuları da doğrulamıştı.

(soL-Haber Merkezi)