Türkiye sallanıyor onlar sallıyor

Elazığ’daki deprem Başbakan Erdoğan’a, bakanlara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş’a akıllarına geldiği gibi konuşma fırsatı verdi. Açıklamalarda gerçekleşecek depremlerde olası ölü sayıları bile dile getirildi.

Elazığ’da gerçekleşen ve 51 yurttaşımızın ölümüne yol açan deprem Türkiye halkının doğal felaketler karşısında kaderine terk edildiğini acı bir şekilde gösterdi. Depremin ardından açıklama yapan hükümet yetkilileri her zamanki gibi “vatandaşı tedbir almaya” çağırdılar. Başbakan Erdoğan, “kerpiç evlerin faturasının” ödendiğini söylerken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş olası İstanbul depreminin ölü sayısını bile açıkladı.

Araştırmaların ortaya koyduğu veriler, özellikle büyük kentlerde halkın kendilerine mezar olabilecek evlerde yaşamaya mahkum edildiğini gösteriyor. Sadece İstanbul’da yüzbinlerce insanın bu şekilde yaşadığı belirtiliyor. Devletin halkın güvenli konutlarda oturma sorumluluğunu göz ardı eden yetkililer vatandaşı uyarmakla yetinirken, parası olmayan halk güçlendiremedikleri binalarda oturmayı sürdürüyor.

Topbaş önlem değil ölü sayısı açıkladı
Dünün en tuhaf açıklaması İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’tan geldi. Kandilli Rasathanesi ve Boğaziçi Üniversitesi ile ortak yaptıkları araştırmanın sonuçlarını açıklayan. Topbaş, ''Depremin ayak seslerini duyuyoruz. İstanbul'da büyük bir deprem olması halinde 30 bin insanımız hayatını kaybedecek'' diyerek vatandaşı korkuttu.

Ölü sayısını bile açıklamaktan çekinmeyen Belediye Başkanı, İstanbulluların hayatlarını kurtaracak önlemlerden bahsetmek yerine kent alanlarını ranta açan “kentsel dönüşümün” reklamını yaptı. Vatandaşın kentsel dönüşüm konusunda yanlış yönlendirildiğini söyleyen Topbaş, “Dediler ki, 'Buraları peşkeş çekecekler'. Doğru olan şeye destek vermeleri gerekirdi. Ama maalesef, bir çok yerde Kartal'da, Maltepe'de, Sarıyer'de gidin halka sorun. 'Vatandaşa sizi buradan çıkaracaklar. Buraları peşkeş çekecekler' dediler” diye konuştu.

Topbaş, “İstanbul depreme hazır mı” sorusuna ise kamu binalarında güçlendirme yaptıklarını söyleyerek yanıt verdi. Topbaş Tokyo’da bile deprem riski taşıyan konutların oranının yüzde 20 olduğunu söyleyerek İstanbul’daki korkunç tabloya haklılık sağlamaya çalıştı.

Dere suçlu, kerpiç suçlu ama başbakan değil
Tayyip Erdoğan diğer felaketlerde sergilediği atak tavrını depremden sonra da gösterdi ve sorumluluğu üzerinden en hızlı atan siyasetçi oldu. Erdoğan, “Şüphesiz ki, bu bölgenin yerel mimarı anlayışı kerpiç yapılanmadır. Bu kerpiç yapılanmanın da ne yazık ki tabii faturası, bedeli ağır olmuştur” diye konuştu.

Erdoğan, 2010 yılında hâlâ insanların kerpiç evlerde yaşamasında devletin sorumluluğuna ise değinmedi. Hatırlanacağı gibi Erdoğan İstanbul'da geçtiğimiz Eylül ayında yaşanan sel felaketinden de taşan dereleri sorumlu tutmuştu.

Başbakan’dan sonra bakanlardan art arda açıklamalar geldi. Deprem sonrasında Elazığ’a giden ve orada basına bir açıklaması yapan Akdağ ise, ''Olaydan hemen sonra Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla 4 bakan buraya geldik. Olayın üzerinden 6 saat bile geçmeden enkazın altında kimse kalmamıştı. Yaralar sarılmaya başlandı. Deprem kuşağında yaşayan bir ülkeyiz, bunun için mutlaka tedbirlerimizi almalıyız” diyerek kurtarma çalışmalarında gösterdikleri başarıya işaret etti.

Komisyon sadece dinliyor
Elazığ depreminden sonra konuşan üst düzey yetkililer akıllarına geleni söylerken, TBMM Deprem Araştırma Komisyonu’nun ise sadece dinlediği anlaşıldı.

ODTÜ ve Gazi Üniversitesi deprem araştırma merkezleri ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nden uzmanlar, Meclis Deprem Araştırma Komisyonu’na Anadolu’daki aktif faylar hakkında yaklaşık iki hafta önce ayrıntılı bilgi vermişti. Komisyonu’na bilgi veren deprem uzmanları, Elazığ ve Malatya bölgesinde fay hatlarının aktif olduğu konusunda uyarılarda bulunmuşlardı.

Anayasayı takan yok
Türkiye Cumhuriyeti Anyasası’nın 57. maddesi vatandaşların konut hakkını anayasal güvence altına alıyor. 57. maddede “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler” denilerek, devletin planlama yapması gerektiği ve konut ihtiyacını karşılayacak önlemleri almasını vurguluyor.

Halbuki son yıllarda hız kazanan deprem araştırmalarının ortaya koyduğu sonuçlar son derece iyi bilinirken, devlet vatandaşının hayatını kurtarmak için cebinden bir kuruş çıkarmayı bile düşünmüyor.

Veriler göz göre göre felakete gidildiğini gösteriyor
İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) verdiği bilgiye göre Türkiye topraklarının yüzde 66’sı 1. ve 2. derece deprem bölgeleri içinde yer alıyor, 3. ve 4. derece deprem bölgeleri de dikkate alındığında bu oran yüzde 92’ye çıkıyor.

İMO’nun verdiği TUİK kaynaklı verilere göre Türkiye’nin yaklaşık 15 milyonluk konut stokunun yüzde 40’ının depreme karşı güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.

Meclis Deprem Araştırma Komisyonu üyesi Tayfun Süner ise dün Elazığ depremi sonrasında yaptığı açıklamada İstanbul’da bir milyon civarındaki binanın 670 binin sağlıksız ve kaçak olduğunu, güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.

AKP hükümetinin depremin hemen ardından TOKİ’nin konut inşaatlarını gündeme getirmesine ise ciddi itirazlar var. Toplumsal ve sosyal konut projelerini hayata geçirmekle görevli olan TOKİ, üst-orta ve yüksel gelir gruplarına göre konut üretirken, alt-orta gelir grubuna yönelik konutların az sayıda ve kalitesiz yapıldığı belirtiliyor.

(soL-Haber Merkezi)