Türkiye Avrupa'nın en 'hızlı'sı çıktı

Eurostat'ın demografik bir çalışması, Türkiye'nin nüfus artışında bu yıl da Avrupa'nın tüm ülkelerini geride bıraktığını ortaya koydu.

AB resmi istatistik kurumu Eurostat'ın, AB'ye üye 27, aday üye 3 ve EFTA üyesi 4 olmak üzere toplam 34 ülkeden elde edilen verilerin karşılaştırıldığı çalışmasında, Türkiye'nin doğal nüfus artış oranı binde 11.5 olarak belirlendi. Türkiye'yi binde 10.9 oranıyla İrlanda, 9.0 ile de İzlanda izledi. Geri kalan 31 ülkenin doğal nüfus artış oranlarının ise çok düşük düzeyde seyrettiği, AB klübünün Almanya ve İtalya gibi zenginlerinin yanı sıra, yoksul üyelerden Macaristan, Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Estonya ve Romanya'nın nüfuslarının azaldığı görüldü.

Eurostat'ın çalışmasına göre, 2008 yılında Türkiye'de 1 milyon 272 bin bebek doğarken kayıtlara geçen ölüm sayısı 454 bin, alınan göç sayısı ise 113 bin oldu. Almanya'dan sonra Avrupa'nın en kalabalık ülkesi olan Türkiye'nin, 2009 başı itibarıyla 71 milyon 517 bin nüfusa ulaştığı belirlendi.

Türkiye 2008 yılı kaba doğum oranında (her bin kişiye karşılık yeni doğan bebek sayısı) da tüm Avrupa'ya ciddi bir fark attı. 27 AB üyesi ülkenin ortalaması binde 10.9 iken Türkiye'nin kaba doğum oranı, 17.9 oldu. 2000'deki 20.2 ve 2007'deki 19.4 oranı ile karşılaştırıldığında düşüş eğiliminin devam ettiği gözlense de, Türkiye hâlâ Avrupa'nın en "hızlı"sı ve en genç nüfusa sahip olanı...

Eurostat'ın bu son çalışması, akla ister istemez, demografik çalışmaların işaret ettiği gibi oldukça genç bir nüfus yapısına sahip olan Türkiye'nin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın, her ailenin "en az üç çocuk" dünyaya getirmesi yönündeki tavsiyesini getirdi. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) yetkilileri ise, Türkiye'nin nüfus artış hızı açısından Avrupa ülkeleriyle aynı soruna sahip olmadığı için, Başbakan Erdoğan'ın çocuk yaparak "kalkınma" söyleminin gerçekçi olmadığını belirtmişlerdi.

Çocuk ve gençlerin istatistiki "anlam"ı
İnsan, ana rahminde dokuz ay geçiren bir canlı türü olduğundan, Erdoğan'ın sözkonusu tavsiyenin geçtiğimiz yılın ortası ve sonunda gerçekleştiği gözönünde bulundurulursa, sonucun istatistiklere yansıması için önümüzdeki senenin gelmesini beklemek gerecek. Fakat Türkiye'de yapılan veya diğer yabancı kuruluşların elinden çıkma diğer tüm istatistikler, ülke nüfusunun yarısını oluşturan 25 yaş altındaki çocuk ve gençlerin geleceğinin düşünülmediğini, nüfus yapısıyla uyumlu ekonomik ve sosyal politikalar izlenmediğini gözler önüne seriyor. Açlık, yoksulluk, eğitimsizlik, sağlık hizmetinden yoksunluk, işsizlik gibi sorunlarla boğuşan çocuk ve gençlerin sayısının hiç de az olmadığı biliniyor.

Çocuk ve gençlerin eğitimi ile ilgili bir örnek vermek gerekirse, kamu eğitim harcamalarının GSYH içindeki payının artırmakla her fırsatta övünen AKP hükümeti, bu harcamaların ağırlıklı olarak yapıldığı 0-19 yaş grubu esas alındığında bambaşka bir tabloyla karşılaşıldığını gizliyor. Avrupa ülkelerinin kamu eğitim harcamalarının GSYH'daki payıyla ilgili olarak yine Eurostat'ın 2006 verilerine bakıldığında, Yunanistan'da yüzde 3.94, Türkiye'de yüzde 3.74 olduğu, 0-19 yaş grubunun nüfus içerisindeki payı esas alındığında esas alındığında ise, Yunanistan'da her çocuk için yılda 2699 Euro eğitim harcaması yapılırken Türkiye'de bu rakamın yılda sadece 292 Euro olduğu görülüyor. Kişi başı yıllık eğitim harcaması, Bulgaristan'da 451, Romanya'da 337 Euro ile Türkiye'den yüksekte seyrediyor.

Genç Meclis'ten "Gençliğin Durumu Raporu"
Nüfusunun yarısını 25 yaşın altındaki gençlerin oluşturduğu Türkiye'de milyonlarca genci temsil etmek iddiasıyla kurulan Genç Meclis'in yayınladığı, istatistiki verilere ve çeşitli araştırma sonuçlarına yer verilen Gençliğin Durumu Raporu'nda, gençlerin istihdam, eğitim gibi alanlardaki durumu tablolar aracılığıyla da ortaya konuyor. Gençlerin hazırladığı bu raporun tamamı için: http://www.gencmeclis.org/site-icerigi/temel-belgeler/Gencligin-Durumu-R...

(soL - Haber Merkezi)