Serseri mayın gibi

İddianame deşildikçe, süreçten büyük beklentisi olanların canını sıkacak bölümler ortaya çıkıyor. En son "PKK'yi Ergenekon'un kurduğu" iddiası tartışılıyor. Abdülmelik Fırat "iddia doğru, Kürtleri dinden uzaklaştırmak istediler" dedi.

soL (HABER MERKEZİ) Ergenekon iddianamesi, medyada bu kez PKK ile derin devlet arasındaki ilişki üzerinden yer almaya başladı. Bir iç tutarlılığı olmadığı ve gazete kupürleriyle bazı istihbarat raporlarının üst üste konmasından meydana geldiği için, kimi neyle suçladığı da tam olarak anlaşılmayan iddianame, bugünkü yapısıyla, "sonuna kadar gidilsin" diyenlerin önemli bir bölümüne ilişkin son derece ağır ithamlar da içeriyor.

Bu iddialar arasında Başbakan Erdoğan'ın rüşvet vermesi daha ilk günlerde kamuoyuna yansımıştı. İddianamede ele geçen belgelerde yer alan bazı bölümler, Ergenekon soruşturmasına kanıt olarak kullanılırken, aynı belgelerde yer alan Başbakan'a ilişkin "suç"lamaların mahkeme sürecinde nasıl değerlendirileceği merak ediliyor.

İddianamenin son günlerde medyada üzerinde en fazla durulan kısmı ise "PKK'yı derin devletin kurdurduğu" iddiaları... Bilindiği gibi, bu iddialar daha önce de defalarca gündeme gelmiş, MİT'in Öcalan'la ilişkisi üzerine çeşitli senaryolar üretilmişti. Ergenekon iddianamesinden hareketle ulaşılan son "gerçek" ise Ergenekon'un PKK'yi Kürtleri dinden uzaklaştırmak için yarattığı ve kurucuları arasında Doğu Perinçek, Yalçın Küçük gibi isimlerin de olduğu!

Böylece iddianamenin eklektik yapısına, kuşku veren kurgusuna bakmaksızın "sonuna kadar gidilsin" diyenlerin bir bölümünü fazlasıyla "sarsacak" bir tablo ortaya çıkıyor: Son Kürt uyanışı da tamamen bir komploymuş!

PKK'nın kurucu yelpazesi genişmiş
İddianamede, "ifadelere dayanılarak" ve İşçi Partisi bürolarında yapılan aramalarda "ele geçirilen belgelerden yararlanılarak" verilen bilgilere göre, PKK'nin kurucuları arasında, Abdullah Öcalan'ın yanı sıra, Doğu Perinçek, Yalçın Küçük gibi isimler de var. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük de, örgütle ilişki içinde. Bu iddialar, PKK'ye ve siyasi kanadı ERNK'ya ait belgelerin, aranan binalarda bulunmasına dayandırılıyor.

Zaman gazetesinin yaptığı görüşmede, Şeyh Said'in torunlarından olduğu özellikle vurgulanan eski siyasetçi Abdülmelik Fırat da, iddianamenin gerçekleri yansıttığı görüşünde olduğunu söyledi. Fırat, PKK-Ergenekon ilişkisini "bazı devlet görevlilerinden" duyduğunu, Öcalan'ın ajan olduğunu bildiğini ileri sürdü. Bir dönem basında yer alan "PKK'yı MİT kurdurdu" haberlerini anımsatan Fırat'a göre, Öcalan ile Perinçek eski dosttu ve PKK'nin kuruluş amacı, "Kürtleri dinlerinden, örf ve âdetlerinden kısa zamanda uzaklaştırmak"tı. Fırat, bu bilgiyi de, "devletin sivil ve asker kanadından birçok önemli isimden" almıştı.

Öcalan'ın, 1970'li yıllarda Ankara'da aktif siyasetteyken kendisini birçok defa ziyaret ettiğini söyleyen Fırat, son olarak 1997'de Suriye'de görüştüklerinde, Öcalan'ın Suriye istihbaratınca da kullanıldığını fark etmiş ve "bu milletin çocuklarını dağa çıkarmayın" nasihatinde bulunmuş.

"ERNK belgesi"nde sanatçılar
İddianamede, yine "İşçi Partisi binasında bulunan, ERNK'ya ait bir rapor"a dayanılarak, PKK'ye destek veren sanatçılar yer alıyor. "Rapor"da, Ahmet Kaya'yla ilgili olarak, "ilişkilerimiz çok iyi olmasına karşın bu şahıs kapitalizmin güdümünde olması nedeni ile sadece partimize bağış niteliğinde konserler vermiş" denilerek, toplam yardımının 500 bin mark olduğu söyleniyor.

"ERNK Raporu"nda, İbrahim Tatlıses içinse, şu ifade kullanılıyor: "Oysa ki İbrahim Tatlıses kuru sözcüklerden ibaret olmayıp, icraatları, gerek yaptığı bağışlar ile gerekse de fiili birtakım yardımlarıyla oldukça göz dolduruyor." "Rapor", Tatlıses'in deşifre olmamak için girdiği çeşitli ilişkilerin de kendi izinleriyle olduğunu belirterek, gösterdiği yararlılıkları listeleyip, övüyor. Tatlıses, iddianamede, "Veli paşa'yla samimiyeti" ve Susurluk hükümlüsü Sami Hoştan ve Sedat Şahin'le yaptığı telefon görüşmelerinin kayıtlarıyla da yer alıyor.

"Ufuk Uras MİT ajanı"
Ergenekon iddianamesinde, Ulusal kanal Haber Merkezi'nde bulunduğu söylenen dört sayfalık bir doküman nedeniyle, ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras'ın da adı geçiyor.

Konuyu, "Ergenekon'un fişlediği şahıslar" kapsamında değerlendiren iddianamede, bu dokümandaki bilgiler şöyle yansıtılıyor: "Ufuk Uras'ın babasının askeri pilot olduğu, babasının emekli olduktan sonra MİT'te görev yapmaya başladığı, Ufuk Uras'ın üniversitedeyken TKP /ML içerisinde olduğu, Ufuk Uras'ın kişiliği hakkında bilgi, ÖDP Genel Başkanlığı'na nasıl getirildiği, Susurluk olayından sonra MİT'in psikolojik savaş mangası içinde bulunduğu şeklinde fişleme yapıldığı tespit edilmiştir."

Hatırlanacağı gibi, bu iddiaların bir kısmı, Ufuk Uras ÖDP genel başkanlığına getirildiğinde, Aydınlık dergisinde yer almış, basına açıklanmıştı. Bununla birlikte, Uras'la ilgili iddiaların iddianameye neden konduğu anlaşılamıyor. Ergenekon'un insanlar hakkında istihbarat topladığı, fişlediği iddialarına kanıt olarak gösterilmek istenen bu "belge"lerin bir bölümü suçlama makamınca iddialarını desteklemek için kullanıldığından, ortaya bir karışıklık çıkıyor.

AKP'yi fişlemişler
İddianame, "Ergenekon Örgütü"nün, iktidar partisi AKP konusunda da "fişlemeler" yaptığını söylüyor. Daha önce, "Türk İntikam Tugayı'nın (TİT) Yeni Hücre Yapılanması ve Başbakan'a Suikast" bölümünde Başbakan Erdoğan'a yapılacak suikast planından bahsedilen iddianamenin, şimdi gündemdeki içeriğine göre, medya kuruluşlarında ya da sivil ve askeri bürokraside yer alan birçok isim, AKP'ye yakınlık derecesine göre notlanmış.

"Ele geçirilen belgeler" arasında, İşçi Partisi'nin, AKP'nin kapatılmasını talep ettiği resmi dilekçenin ve çeşitli haber kupürlerinin, basın açıklamalarının da kayda girdiği görülüyor. Bunlar arasında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün CIA bağlantısı, Başbakan Erdoğan'ın ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nde görevli olduğu gibi başlıklar da var.

İddianame, fişlemelerin, "MİT, İran, CIA, MOSSAD, Almanya" gibi, istihbarat örgütleriyle ve "yönetimin güvendiği isimlerden", "konjonktürel davranabilir", "ilişkilerinde pragmatist", "kopabilir", "kopamaz" gibi ibarelerle AKP ile olan ilişkileriyle kodlanarak yapıldığını belirtiyor. Bu kriterlere göre düzenlenmiş bilgilerin yer aldığı uzun bir medya mensupları listesi veriliyor, gazetelerin ayrıntılı dökümünün sonrasında, Doğan Medya Grubu'nun değerlendirildiği ve Aydın Doğan hakkında "istihbari mahiyette bilgilerin" varlığından söz ediliyor.

Bunlara Erdoğan'ın Mehmet Ağar'a rüşvet verdiği suçlamasını da eklediğimizde, Ergenekon iddianamesine giren bütün bu unsurların hiç soruşturulmadan bir kenara atılmasının nasıl mümkün olacağı da merak edilenler arasında.

Abdüllatif Şener'in aracılığı
Medyaya yansıyan, iddianamedeki birçok isim arasında, bazıları bugünlerde ilgi görenlerden. Bunlardan biri, "Kuvayi Milliye Derneği'nin bürosundaki bir dizüstü bilgisayarda ulaşılan" e-postalarda adı geçen Abdüllatif Şener.

Bir tayin konusunda yardım talep edilen Güler Kömürcü'nün cevabi mektubunda, bu işe "Sivas Şarkışlalı bir Çerkez olan Abdüllatif Bey'in" aracılık etmesinin istendiğinden bahisle, iddianame, burada adı geçen kişinin Abdüllatif Şener olduğunu belirtiyor.

Yine iddianameye göre, Veli Küçük'ün evinde bulunan bir belgede, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkında milletvekili seçilmeden önceki yürüttüğü ticari ilişkiler ve ailesi ile ilgili yolsuzluk iddiaları hakkında bilgiler bulunuyor.

İddianame, "Devlet Hava Meydanları Personel Daire Başkanı Zeki Şimşek, Müdür Yardımcısı Orhan Birdal ve Müdür Yardımcısı Ömer Gönül'ün konumlarını ve özelliklerini açıklayan bir sayfalık bilgisayar çıktısı incelemesinde, belirtilen bürokratlarla ilgili siyasi, ideolojik fişlemelerin yapıldığı, nerelerde görev yaptıklarının yazıldığı, ayrıca tarikatçı, şeriatçı, 5 vakit namaz, ailede türban, maddiyatçı, mali yönden araştırılması gerekir" türünde bilgiler içeren belgelerin varlığından söz ediyor.