Paralı eğitimde "burs" kumpası

Üniversite eğitiminin giderek paralı hale geldiği bugünlerde, karşılıksız burslar da göze batmaya başladı. Öğretim üyeleri karşılıksız bursun öğrencileri tembelleştireceği konusunda hemfikir.

soL (HABER MERKEZİ) Eğitimin paralı hale gelmesi yolunda hızla ilerleme kaydeden ülkemizde, bu alanda yaşanan gelişmeler ve tartışmalar, eğitim sisteminin ne yolda olduğuna dair kanıtlar sunuyor. Önceki gün açıklanan ÖSS sınavı yerleştirme sonuçları ile 505 bin 83 aday Türkiye'nin örgün eğitim kurumlarına yerleştirildi. Ancak yerleşen öğrenciler daha kayıt gününden başlayarak yapılacak masrafları nasıl karşılayacaklarını düşünmeye başladılar. Bu duruma çözüm olarak önerilen, çeşitli kuruluşlardan burs alınması ve öğrenim ihtiyaçlarının bu şekilde karşılanması oluyor. Bu bağlamda geçen yıl değiştirilen burs yönetmeliği ile öğrenciler daha fazla sayıda vakıf, kuruluş ve üniversiteden burs alabiliyor. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu adı altında, devlet, en büyük burs dağıtanlardan biri durumunda bulunuyor. Bursları alabilme şartları bulunduğunuz üniversite, okuduğunuz bölüm, doğduğunuz şehir gibi özelliklere göre değişiyor. Kağıt üstünde olmasa da ideolojik tercihler, mezhebiniz ve eğilimleriniz bursların alınmasında etkili. Bunun yanında alınan bursa karşılık çalışmak da seçenekler arasında.

"Öğrenciler karşılıksız burs alınca tembelleşiyor"
Üniversitelerin verdiği burslar, başarılı öğrencileri çekmek için bir nevi "transfer ücreti" olarak kullanılıyor. Özellikle vakıf üniversiteleri içinde bulundukları geniş ekonomik imkanları bu tür öğrencileri çekmek için kullanıyorlar. ODTÜ Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Bilgehan Öge, "son yıllarda bu iş biraz, futbolcu transferine benzedi. Karşımızdakinin öğrenci olduğunu, onun psikolojisini unutmamalıyız. O bir futbolcu değil, öğrencidir" diyerek bu konudaki tepkisini dile getiriyor. ODTÜ'nün burs politikası üzerine verdiği mülakatta öğrencilere fazla burs verilmesini eleştiren Öge, bunun da iş yaşamında karşılacakları düşük maaşlı işlere hazırlık olarak sunuyor. Verilen bursun öğrencinin yaptığı çalışmalara karşılık bir mükafat, ailelerine bağımlılıklarını kırmak için bir araç olarak gören Öge, eğitimin bir hak olduğu ve karşılıksız alınması gerektiğini es geçiyor.

Bu konuda üniversite yönetimlerinden başka bir ses de, Abdullah Gül tarafından atanması tartışma yaratan Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan'dan geldi. Yeni dönemde üniversiteyi nasıl yöneteceğini anlatırken, burslara dair görüşünü açıklayan Ayhan, verilecek bursların karşılıksız olmayacağı bu sayede öğrencilerin bedavacılığa alışmayacağını söyledi. Burs alan öğrencilerle ilgili olarak, "mesela, burs alan öğrencilerimiz üniversite kütüphanesinde bize yardımcı olacak" diyerek öğrencileri, alacakları burs karşılığında okulda çalıştırma vurgusunu bir kere daha yaptı. Birçok okulda gerçekleştirilen bu uygulama ile, öğrenci, düşük ücretli bir çalışanın ücretinden daha düşük burslarla okul bünyesinde çeşitli görevler alıyor. Yeni rektörün, üniversite-iş dünyası ortaklığına vurgusu ve devletin 547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nu değiştirerek okulların kendi paralarını kazanmasının yolunu açmasını istemesi, yeni dönemin piyasacı yüzüne önemli bir örnek oluşturuyor.

Belediye meclisinde burs tartışması
İzmir Büyükşehir Belediye Meclis toplantısında yaşanan bir tartışma, yerleştirilmeye çalışılan anlayışın bir örneğini sergiliyor. 20 bin üniversite öğrencisine aylık 100 YTL eğitim bursu verilmesine ilişkin Ahmet Piriştina Eğitim Yardım Sandığı yönetmeliğinde belediyenin sosyal faaliyet ve projelerine katılanlara 200 puan vererek onları burs için avantajlı konuma getirmesine, AKP'li üyeler, bunun haksızlık yaratabileceği gerekçesiyle karşı çıktılar. Kuralın herkes için geçerli olması gerektiğini söyleyen AKP'li üyeler, sorunun çalışma zorunluluğunda değil, adam kayırılmaması gereğinde olduğunu vurguladılar. Sonrasında bu değişiklik meclisten oybirliği ile geçti. Böylece burs alan öğrencilerin belediyenin oluşturduğu projelerde bulunması gereği kabul edilmiş oldu.

Yusuf Ziya Özcan'ın izinden
YÖK Başkanı Prof. Dr.Yusuf Ziya Özcan'ın, göreve geldikten sonraki ilk açıklamalarından birisi eğitimin paralı olması yönünde olmuştu. Bu çıkışıyla tepki toplayan Özcan, üniversiteleri paralı yapmayı, ihtiyacı olana burs vermeyi, öğrencilerin mezun olduktan sonra bu parayı geri ödemelerini, bu sayede üniversiteleri kendi ayakları üstünde durdurmayı planladıklarını açıklamıştı. O dönemde birçok köşe yazarı da Özcan'ın bu çıkışını destekleyen yazılar yazmıştı. Yeni rektörlerin de YÖK başkanını izinde olduğu görünüyor.