Özkök Paşa nerede yaşıyor?

Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök, Fikret Bila'ya verdiği röportajın son bölümünde, Cumhuriyetin değil, toplumdaki dindar kesimlerin inanç özgürlüklerinin ve din adamlarının saygınlığının tehlikede olduğunu söyleyerek, hangi ülkede yaşadığı konusunda şüphe doğurdu.

Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bila'nın Hilmi Özkök'ün "Kürt sorunu" konusundaki düşüncelerini almak üzere başlayıp üç güne yaydığı röportajın "çeşitlemeler" olarak nitelendirilebilecek olan dünkü bölümü, beklendiğinin aksine, emekli paşanın TSK'nın iç dünyasına değil de sivil halka ilişkin anı ve gözlemlerini içerdi. Ne de olsa Özkök, üç yılı geride kalan bir "acemi" sivillikten sonra, halkın düşünce ve davranış kalıpları hakkında "uzman" addedilmeyi hayal edecek noktaya gelmişti.

"Sivil" Özkök hangi ülkeden bahsediyor
2006 yılında emekliye ayrılmasının üzerinden üç yıl geçen ve röportajda da "şimdi sivil halkın içerisindeyim" vurgusu ile okurlarını gözlemlerinin doğruluğuna inandırmaya çalışan Özkök, Türkiye'deki dindar kesimin inançlarını saklamaya varacak şekilde aşağılandıkları biçiminde oldukça temelsiz bir iddia ortaya attı. Özkök, "halkımızın inançları kuvvetlidir. Ancak, büyük kısmı itidallidir. Mütedeyyindir. Ona büyük saygı duymak lazım. İnançsız toplumlar sıkıntı çekmişlerdir. En modern ülkelerde bile inanç sistemi önemsenir. İnananlarla asla alay etmememiz gerekir. Ama, şimdi Türkiye’de bir de bu sıkıntı başladı. Herkes inancını, ibadetini saklar oldu. 'Hoca', 'hacı' demek küçümseme sözcükleri oldu. Halbuki din adamları, iptidai kavimlerden en gelişmişlerine kadar her ülkede daima saygı görmüştür" dedi.

Özkök'ün, Cübbeli Ahmet, Yaşar Nuri Öztürk, Fethullah Gülen örneklerinde olduğu gibi, ortalıkta salınıp dini, siyasi ve güncel yaşama ilişkin pek çok meselede, oldukça özgür bir biçimde ve olur olmaz açıklamalarda bulunan tarikatçileri, "reformcu"ları ve cemaatçileri değerlendirmesinde nereye yerleştirdiği anlaşılamadı. AKP iktidarıyla yönetilen Türkiye'den mi yoksa başka bir ülkeden mi bahsettiği de...

"Ergenekon" senaryosundaki rolünün biraz dışına çıkmaya heves ederse...
2002 ile 2006 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Hilmi Özkök, AKP'nin ilk hükümet döneminin büyük bir bölümünü kapsayan görevi süresince, "AKP'nin şansı" olarak nitelendirilmeye neden olacak ölçüde bu partinin elini rahatlatacak bir uyumla hareket etmişti.

Hiç kimsenin Türkiye'ye şeriat getiremeyeceğini, halkın kabullenmeyeceğini ama laikliğin de hâlâ risk altında olduğunu söyleyen Özkök, "Cumhuriyet hakikaten oturmuştur. Birçok insan görüyoruz, halkı cumhuriyete karşı kışkırtıyor ama, halk öyle bilinçli ki, Cumhuriyete öyle sahip çıkıyor ki... İşte Cumhuriyet mitinglerini gördünüz. Şimdi bu günleri yaşadıktan sonra, cumhuriyet elden gider mi, şeriat gelir mi? Bana göre gelmez ama, 'gelir' diyenlere de saygı duyuyorum. Onlar da öyle inanıyorlar" diye konuştu. Toplumun kimi kesimlerinin AKP politikalarının Cumhuriyete zarar verdiği yönündeki endişelerine ilişkin görüşünü açıklaması istendiğinde de, "bir gün birisi bana, 'Cumhuriyet elden gidiyor' dedi. 'Benim cumhuriyetim seninki kadar derme çatma değil' dedim. Olayları çok abartmamak, genellememek lazım. Tehdit, tehlike ve realitenin boyutlarını abartırsanız bazen tehlikeli de olur" dedi.

Ergenekon iddianamelerine yansıyan "Ayışığı" ve "Yakamoz" adlı darbe girişimlerini önlediği yönünde haberler yapılarak "AK"lanan emekli paşanın, halkın laikliğinden ve Cumhuriyeti sahiplendiğinden bu nedenle de Cumhuriyet mitinglerinin görkemli geçtiğinden bahsetmesi, Ergenekon'un "bilgi sahibi" sıfatıyla kendi ifadesinin de yer aldığı üçüncü iddianamesini okumamış olduğunu gösterdi. Zira, "Ergenekon" senaryosunda oynaması gereken rolün biraz dışına çıkıp üçüncü iddianamede "Ergenekon" tarafından düzenlenmekle itham edilen Cumhuriyet mitinglerini överek deyim yerindeyse "çuvalladı".

"Komutanım Evren!"
Röportaj dizisinin Kürt sorunu ve çözümü konusundaki ilk iki bölümünde, siyasetçi-sosyolog-psikolog olmadığını sıklıkla tekrar eden Hilmi Özkök, sıra Kenan Evren'e gelince, siyasetçi-sosyolog-psikolog ve hukukçu kesiliverdi. Bila'nın, Kenan Evren'in darbe yapmak suçuyla yargılanması tartışmaları hakkındaki düşüncesini sorması üzerine, önce "ben 'no comment' (yorum yok) derim. Kendisi benim komutanım ve Cumhurbaşkanıdır. Benim, kendilerini yargılanması gereken biri olarak göstermem düşünülemez. Keza kendilerinin benim savunmama da ihtiyaçları yoktur. Tabii ben sayın komutanım Kenan Paşa için çok üzüldüm" dedi.

27 Mayıs'ta bir öğrenci subay olarak kendisinin de hareketin içinde yer aldığını itiraf eden Özkök, "o zaman öyle değerlendiriyormuşuz... (Evren'in yargılanması) çok düşünülmesi gereken bir konudur. Bu konuda da halkın içerisinde çok farklı düşünen gruplar var. Yargılamayla bu ayrışmayı kaşımış olursunuz. Bu da dikkate alınmalıdır. Öte yandan, hukukta 'zaman aşımı' vardır. Yani, çok eskiye gitmenin bir menfaati olmadığını, delillere ulaşmanın zorlaşacağını, adil yargılanma ilkesinin bozulabileceğini hukuk saptamıştır ve 'zaman aşımı'nı benimsemiştir" diye ekledi.
(soL-Haber Merkezi)