Ölmek üzere olan yalnızca bir kişi mi yoksa insanlık mı?

The New York Post’un manşetine taşıdığı bir fotoğraf bugün dünyanın en çok konuşulan konularından birisi oldu. Tiraj uğruna gazetecilik ahlakının çiğnenmesinden, fotoğrafı çeken kişinin ölmek üzere olan adama neden yardım etmediğine kadar bir dizi tartışma yapıldı...

The New York Post’un manşetine taşıdığı bir fotoğraf bugün dünyanın en çok konuşulan konularından birisi oldu. Tiraj uğruna gazetecilik ahlakının çiğnenmesinden, fotoğrafı çeken kişinin ölmek üzere olan adama neden yardım etmediğine kadar bir dizi tartışma yapıldı. Oysa meselenin Türkiye’yi de kesen önemli birkaç noktası daha var.

Times Meydanı yakınlarındaki bir metro istasyonunda gerçekleşen olayda, 58 yaşındaki Ki-Suck Han metronun altında kalarak feci şekilde can verdi. Konuyu dünyanın gündemine taşıyan ise o ezilme anının The New York Post’un manşetine taşınması oldu.

Bu olayda fotoğrafı çeken bir gazeteci değil ama gazetecilerin bu tür trajik anlarda müdahale etmesi mi gerektiği yoksa o anı kaydetmesi mi gerektiği eski ve bitmeyen bir tartışma burjuva medyası için bunun yanıtı basit, en sansasyonel görüntüyü yakala! Tiraj uğruna insanlık değerlerinin çiğnenmesi ilk defa yapılmıyor. Açıkçası bu meselede de en az şaşırtıcı taraf The New York Post’un bunu manşetten ve çarpıcı şekilde vermesi oldu. Doğru bulduğumuz için değil ama bu iğrenç kurala herkesi “alıştırdıkları” için. Bu manşeti gazetecilik için başarılı bulanlar bile olmuştur. Hatırlarsınız geçen yıl Habertürk gazetesi kocası tarafından bıçaklanan bir kadının fotoğrafını sansürsüz bir şekilde vermiş, benzer bir tartışma Türkiye’de de yapılmıştı. Fatih Altaylı da utanmadan manşeti savunmuş, hatta kadın sorununa dikkat çekmek açısından faydalı olduğunu bile iddia etmişti.

Ancak mesele bu tartışma ile sınırlı değil. Görgü tanıkları bu olayla ilgili Han'ın etraftakileri rahatsız eden bir kişiyi sakinleştirmeye çalışırken bu kişi tarafından raylara itildiğini söylüyor. Pek dikkat edilmese de fotoğraftaki adamın raylara düşmesine neden olan kişi bir evsiz. Nüfus sayımı verilerine göre, ABD'de 50 milyona yakın insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu 50 yıldır görülmemiş derecede büyük bir oran ve bu sayı her geçen gün daha da artıyor. Amerikan rüyasının Hollywood’dan gösterilmeyen gerçeği bu. Bir insanı öldürmek için bahane değil elbette ancak sosyolojik bir gerçeği görmeyip kenarından geçmek, meseleyi sansasyonel bir fotoğrafa sığdıran burjuva gazeteciliğine yakışır ancak.

Fotoğrafı çeken kişi ise adama yardım edecek mesafede olmadığını söylerken vahim bir iddiada bulunuyor: "Her şey çok çabuk oldu. Tren 22 saniye içinde adama çarptı. Asıl üzücü olan şu ki olaya yakından tanık olan kişiler vardı ve hiçbiri adamı yukarı çekmek için hamle yapmadı. O insanları fotoğraflarda da görebilirsiniz. Gerçek şu ki yetişemezdim, eğer imkanım olsaydı yardım ederdim ama tren benden çok daha hızlıydı."

Peki bu tartışmanın Türkiye’yi ilgilendiren kısmı da yok mu? Yıllardır “insani değerleri aşınmış, çürümüş batı toplumu” diyerek kendisini ayrıksı tutan Türkiye halkı, hala bu argümanı kullanabilir mi?

Kapitalizm girdiği her yeri çürütüyor, bu doğru, Türkiye de dahil buna. Bu son olaya bakınca yaşananların hiç de bize yabancı olmadığı görülüyor. Örneğin bu haber Vatan gazetesinde de tıpkı The New York Post’un yaptığı gibi fotoğrafın reklamı ile “Dünya bu anı konuşuyor” başlığı kullanılarak verildi. Habertürk’ün skandalı hala akıllarda. Daha akla gelmeyen neler var kim bilir…

Peki ya ölmek üzere olan adama yardım etmeyen ABD’liler... Türkiye’deki herhangi bir trafik kazasında onları suratlarında eblek bir gülümseme ile olayı kaydederken görebilirsiniz, evsizler ve yoksullardan bahsetmeye gerek bile gerek yok. Artık seri katillerimiz de var, tuhaf tarikatlerimiz de... Ancak bazılarının iddia ettiği gibi bunların yitirilen dini değerlerle de bir ilgisi yok, her yeri ele geçiren paranın hüküm sürdüğü düzenle ilgilisi var, tıpkı ABD'deki gibi... 10 yıllık AKP iktidarı hem para hem gericiliğin muhteşem uyumunu ispatlamışken kimse aksini iddia edemez!

Sonuç olarak “yakın müttefikimiz ABD” bize sandığınız kadar uzak değil, tüm pislikleri ile birlikte. Bu haberi bir de böyle okumakta fayda var...

Volkan Algan (soL)