Mesut Yılmaz gerçekten yanlış mı anlaşıldı?

Mesut Yılmaz, Birgün’den Enver Aysever ile yaptığı röportajda, 90'larda Yunanistan'daki orman yangınlarını misilleme olarak Türkiye'nin çıkarttığını ima etmiş ve gelen tepkiler üzerine yanlış anlaşıldığını ifade etmişti. Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu’ysa Yılmaz'ın hiç de yanlış anlaşılmadığını gösteriyor.

23 Aralık günü, Birgün Gazetesi köşe yazarlarında Enver Aysever, Türkiye'de yaşanan faili meçhullerle ilgili eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'ı aradığını ve ilgili konu hakkında düşüncelerini sorduğunu yazmış, Mesut Yılmaz'ın açıklamalarına da köşesinde yer vermişti.

Aysever'in Mesut Yılmaz'dan aktardıkları arasında Ayhan Çarkın'ın son dönemlerde yaptığı açıklamaların doğru olmadığı, Çarkın'ın bu açıklamaları kişisel hesaplaşmaları doğrultusunda yaptığı, Mehmet Eymür'ün ifadesinin çok geç alındığı, Eymür'ün 15 yıl önce sorgulanması gerektiği gibi ifadeler var. Yılmaz'ın açıklamalarından birisi ise geniş yankı uyandırdı. Bu açıklama, Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nda 'devlet sırrı' olduğu gerekçesiyle yayınlanmayan 12 sayfalık bölümde yer alan ve 90'lı yıllarda Yunanistan'da gerçekleşen orman yangınlarını, misilleme olarak Türkiye'nin çıkarttığına ilişkin imasıydı. Aysever'in köşe yazısında belirttiği üzere Mesut Yılmaz konu ile ilgili, "Susurluk raporu yeterli değildir. Yargı gereğini yapmadı. Ciddi soruşturma olmalıydı. Bana intikal etmeyen bilgiler olduğunu düşünüyorum. Bu rapor bir ipucudur. Mucizevi değildir. Savcılığa yolladım. Devlet sırrı dışındaki tüm bilgiler raporda var. Devlet sırrı olanlar Azerbaycan’da darbe girişimi, Yunanistan’a orman misillemesi gibi konular. Faili meçhuller için engel yok" şeklinde.

Mesut Yılmaz'ın açıklamalarının arasında Yunanistan ile ilgili olan kısımları basında geniş yer buldu. Açıklamaların Yunan Basını'nda da yer alması ve Yunanistan'da hükümet yetkilileri ve çeşitli siyasi partilerden konuyla ilgili "Türkiye Yunanistan'ın zararlarını tazmin etmeli" şeklinde açıklamalar gelmesi üzerine tarışma daha büyüdü ve Mesut Yılmaz'dan bugün yeni bir açıklama geldi, Mesut Yılmaz yanlış anlaşıldığını iddia etti.

Yılmaz: Yanlış anlaşıldım, Türkiye'deki yangınları kastetmiştim
Mesut Yılmaz'ın bugün yaptığı yazılı açıklamasında "Konu tamamen bir yanlış anlamadan kaynaklanmaktadır. Sayın Enver Aysever ile yaptığım bir telefon görüşmesinde devlet sırrı kavramının hangi hallerde geçerli olduğu sorusu üzerine bunun münhasıran dış politika konularıyla ilgili olduğu, örneğin 90'lı yıllarda Ege sahillerimizde meydana gelen orman yangınlarının Yunan gizli servisiyle ilişkili olduğuna ilişkin değerlendirmelerin, bu bilgiler kanıtlanmadıkça yayınlanmasının dış politikamız açısından sakıncalı olacağı ifade edilmiştir. Anlaşılacağı gibi olay Yunanistan'daki değil Türkiye'deki orman yangınlarıyla ilgilidir" ifadeleri yer alıyor.

Susurluk Raporu, Yılmaz'ın pek de yanlış anlaşılmadığını gösteriyor
Mesut Yılmaz, yaptığı yazılı açıklamada, yanlış anlaşıldığını, kendisinin Türkiye'de meydana gelen orman yangınlarını kastettiğini belirtiyor, ancak Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nda konuyla ilgili yer alan bölümler Mesut Yılmaz'ın pek de yanlış anlaşılmadığını, tam da, Türkiye'nin 90'lı yıllarda, misilleme olarak Yunanistan'da orman yangınları çıkarttığından bahsettiğini gösteriyor.

Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nda daha önce devlet sırrı olduğu gerekçesiyle açıklanmayan ve daha sonra yayınlanan 12 sayfalık bölüm içerisinde konu ile ilgili bölüm raporun 104. sayfasında yer alıyor. İlgili bölüm şu şekilde:

"Bu tespitlerden sonra, önceliklisi yurtdışı hedefler olmak üzere yapılacak çalışmalar için MİT, Genelkurmay, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet görevlilerinin katıldığı bir müşterek çalışma grubu kurulmuş, ve bu grup çalışmalarla ilgili olarak Komutan, Müsteşar ve Genel Müdürlerin de katldığı brifingler düzenlemiş, öncelikli hedef olarak Abdullah ÖCALAN belirlenmiştir. Her kurumun, yararlanabileceği bütün kanalları kullanarak, çalışmalarda aktif olarak yer alması amaçlanmıştır.

Konuyla ilgili bazı haberlerin gazetelerde yer alması üzerine müşterek çalışma grubunun faaliyetlerine son verilmiştir.

Bu çalışmalarda değerlendirilen bilgilerden hangilerinin uygulanabildiği bilinmemektedir. Ancak zaman içinde önemli hefelerden biri olan Yunanistan’daki LAMİA kampı saldırıya uğramıştır. Halen aynı bölgede olmakla birlikte yeri üç defa değiştirilmiştir.

Yunanistan’da eğitilerek ormanlarımızı yakmak üzere Ege ve Akdeniz bölgelerine gönderilen militanların yakalanmasından sonra Yunanistan’da da büyük orman yangınlarının çıktığı müşahade edilmiştir. Turizm bölgelerimizdeki eylemlerden sonra Yunanistan’ın Girit ve Rodos adalarının turistik yerlerinde de patlamalar meydana gelmiştir."

Kutlu Savaş'ın Susurluk Raporu
3 Kasım 1996'da meydana gelen Susurluk Kazası sonrası, kazayla gündeme gelen ilişkiler ağına dair ilk rapor MİT tarafından hazırlanmış ancak raporun doğruluğuna ilişkin ciddi kaygılar oluşmuştu. Bunun üzerine dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, Başbakanlık Müsteşarı Kutlu Savaş'a yeni bir Susurluk Raporu Hazırlaması talimatını vermiş ve Kutlu Savaş 124 sayfalık raporunu hazırlamıştı. Raporun 68, 69, 70, 71, 75, 77, 78, 79, 80, 99, 103 ve 104. sayfalarından oluşan 12 sayfalık bölümü devlet sırrı olduğu gerekçesiyle gizli tutulmuştu.

12 Ağustos 1997 tarihli raporun gizli bölümlerinin açıklanması yönündeki taleplere karşılık dönemin başbakanı Mesut Yımaz " Açıklarsak, bir daha devlet adına kimseye hiçbir şey yaptıramayız" demişti.

Raporun tamamı, Ergenekon davasını yürüten mahkeme heyetinin Başbakanlık'tan raporun tamamını istemesiyle ortaya çıkmıştı.

Yunanistan'ın son tepkilerini neye yormalı?
Mesut Yılmaz'ın açıklamaları yalnızca Türk medyasında değil, Yunan basınında da geniş yer buldu. Dikkat çekici olan Yunanistan'da hükümet yetkililerinin ve çeşitli siyasi partilerin Mesut Yılmaz'ın bahsettiği orman yangınları ile ilgili bilgilerin sanki ilk kez gündeme geliyormuşçasına tepki vermiş olmaları. Örneğin, hükümeti destekleyen üç partiden biri olan Yeni Demokrasi Partisi yaptığı açıklamada Yılmaz'ın açıklamalarıyla ortaya çıkan siyasi konunun “çok büyük” olduğu ve bu nedenle Avrupa Birliği kurumlarını da ilgilendirdiği belirtilerek, bu konunun tüm boyutlarıyla derinliğine araştırılması ve Yunanistan'ın zararlarının tazmin edilmesi için, Türk hükümetinin yardımcı olması gerektiğine değiniliyor. Diğer bir kaç siyasi parti de benzer açıklamalarla konudan yeni haberdar olmuşçasına açıklamalar yaptı.

Oysa Yunanistan'da bu konu yeni gündeme gelmiş değil, hatta 90'lı yıllarda bu konu hakkında Yunan basınında yapılan tartışmalar Türk medyasına dahi yansıdı. Örneğin, 6 Nisan 1998'de Radikal Gazetesi'nde çıkan bir haberde Yunanistan'da yayınlanan Elefterotipia Gazetesi'nde Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nun, 'devlet sırrı' sayılarak basına açıklanmayan 12 sayfalık bölümünden bazı alıntıların yer aldığı ve raporda Yunanistan ile ilgili bölümlerin tartışıldığı belirtiliyor. Radikal Gazetesi'nin haberine göre Elefterotipia, raporda Yunanistan ile ilgili bölümlerin yer aldığı 104. sayfanın büyük bir bölümüne sayfalarında yer vermiş, gazete, "Belgede Ankara, adalarımızdaki kundaklama eylemlerini itiraf ediyor" başlığıyla verdiği haberin sonunu raporda belirtilen 'Lamia kampına saldırı' ile ilgili olarak Yunanistan'da hiçbir şey açıklanmamış olmasının, kafalarda soru işaretleri yarattığını yazarak getiriyor.

Bütün bu bilgiler üzerine, Yunan medyasının ve siyasilerinin verdikleri tepkiler ise, ülkede yaşanan ekonomik kriz ve yükselen işçi sınıfı hareketine karşı, "dış gündemler üzerinden yeni bir milliyetçi rüzgar mı estirilmeye çalışılıyor" sorusunu akıllara getiriyor.

(soL - Haber Merkezi)