Meslek liselerinin arkasına sığınıyorlar

Katsayı tartışmasını “meslek lisesi öğrencilerinin mağduriyeti” olarak yansıtanların şu sorulara cevap vermesi gerekiyor: İHL'ler gerçekten meslek lisesi mi? “Eğitimde eşitliği” engelleyen katsayı mı?

Danıştay'ın verdiği katsayı kararı sonucunda, YÖK tarafından yapılana açıklamalarla, yüzbinlerce öğrencinin katılacağı ÖSS konusunda bir belirsizlik ortamı yaratıldı. Merkezinde herkesin bildiği gibi imam hatip liselerinin durduğu tartışma, iktidar ve dinci yayın organları tarafından “meslek lisesi öğrencilerinin mağduriyeti” tartışmasına döndürüldü.

Aslında meslek lisesi öğrencileri gerçekten de mağdur. Meslek lisesi öğrencilerinin mağduriyetleri üniversiteye girişte katsayı uygulamasının da ötesinde bizzat piyasaya dönük eğitim sisteminden kaynaklanıyor. Meslek liselerindeki eğitimin durumu, bu liselerde okuyan öğrencilerin katsayı olmasa dahi üniversiteye giriş sınavında aldıkları düşük puanların ve “başarısızlıkları”nın nedeni sorgulanmıyor. Başka sorgulanmayan şeyler de var: meslek lisesi olarak adlandırılan imam hatip liseleri'nin sayısı. İmam, hatip ihtiyacının binlerce katı öğrenci yetiştiren İHL'ler gerçekten meslek lisesi mi sorusunu sormak gerekiyor.

Türkiye'de Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı 458 İmam Hatip Lisesi bulunuyor. 2008-2009 öğretim yılı verilerine göre bu okullarda 143.637 öğrenci öğrenim görüyordu. YÖK’ün üniversiteye girişlerde katsayıyı eşitleyen kararının ardından ise imam hatip liselerine başvuruların arttığı, bazı İHL'lerin bu senenin başında kontenjanlarının üç katı öğrenci aldığı açıklanmıştı. Yine İHL'lerin pek çok platformda kendilerini “üniversiteyi kazandırma” başarısı üzerinden tanıttıkları hatta üniversiteye hazırlık kursu gibi çalıştıkları biliniyor.

İHL'lerin üniversiteye girişte meslek liselerine göre avantajlı yönünü ise ders programları oluşturuyor. Meslek liselerinde mesleki formasyona yönelik ve pratik ağırlıklı dersler büyük bir ağırlık oluştururken, İHL'lerde dini içerikli derslerin yanı sıra ders programı normal liselerle büyük ölçüde benzeşiyor. Bu durum İHL'lerin dini içerikli bir eğitimin yanı sıra kendilerini üniversiteye sınavına hazırlık doğrultusunda işlevlendirmelerini kolaylaştırıyor.

Neden İHL? Neden meslek lisesi?
Meslek liseleri, imam hatip liselerine göre çok farklı bir profil sergilerken, çoğunlukla emekçi çocuklarının gittiği meslek liselerinin tercih edilme sebepleri de imam hatip liselerinin tercih edilme sebeplerinden çok farklı. Türkiye'de “düz lise” olarak adlandırılan liselerde okuyan öğrencilerin dershaneye verecek paraları olmadığı taktirde üniversiteyi kazanma şanslarının zaten çok düşük olduğu, bu nedenle pek çok aile ve öğrencinin “en azından” bir meslek edinerek lise mezunu teknik eleman olabilmek için bu liseleri tercih ettiği biliniyor.

İHL başına düşen öğretmen okulu
Türkiye'de çeşitli dallarda teknik eğitim veren liselerle “meslek liseleri” retoriği ile savunulan imam hatip liselerinin sayıları karşılaştırıldığında da eşitsizlik açık bir şekilde görülüyor. 458 imam hatip lisesine karşılık Türkiye'deki öğretmen liselerinin sayısı 193. Katsayı uygulamasının kalkması ile imam hatip liselerinin sayısının artacağına kesin gözü ile bakılırken “eşitsizliğin kalkması” sonucu öğretmen liselerinin sayısının artmayacağı ya da bunlara olan talebin üçe katlanmayacağı bilinen bir gerçek.

İmam hatip yerine meslek lisesi diyenler
Hal böyle iken, dinci gazeteler ve haber siteleri, Danıştay’ın, üniversiteye girişte katsayı farkının kaldırılması hakkında aldığı yürütmeyi durdurma kararını “meslek liseleri” retoriğinin arkasına sığınarak haberleştirdi. Haberlerinde “Danıştay’dan meslek liselilere şok”, “Danıştay, öğrencilerin ufkunu karartan bir karar verdi”, “Duyun bu çığlığı” gibi başlıkları tercih etti. Spotlarda “Danıştay, meslek liselilere üniversiteye gitmek yerine ara eleman olarak kalmalarını önerdi”, “İstanbul Barosu'nun müracaatı üzerine Danıştay'ın, yüksek öğretim kurulu'nun katsayı düzenlemesini iptal etmesi, meslek liselerinde okuyan yüz binlerce öğrenciyi hayal kırıklığına uğrattı. "Biz de bu ülkenin çocuklarıyız, öğrencileriyiz" diyen meslek lisesiler, kararı verenlerin haksız bir uygulamanın altına imza attığı görüşünde birleşiyor” ifadeleri yer aldı.

Perşembe günü İstanbul Barosu önünde toplanan Genç Siviller de, konuya meslek liseleri bağlamında yaklaştı. Bir meslek lisesi mezunu tarafından okunan basın açıklamasında, "İstanbul Barosu'nun girişimi ve Danıştay'ın kararı ile bu yıl iyi bir üniversite hayali kuran yüz binlerce meslek liseli öğrencinin hayatı altüst edildi. Bu karar sadece meslek liselileri, imam hatiplileri değil bu yıl ÖSS'ye girecek ve rakipleri ahlaksızca diskalifiye edilen her vicdan sahibi öğrenciyi de yaraladı. (...) Kümesin tilkiye emanet edildiği, hukukun İstanbul Barosu'na emanet edildiği bir çarpık düzende yaşıyoruz" denildi.

Köşe yazılarında da benzer bir tablo hakimdi. Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru, önceki günkü yazısında, YÖK’ün farklı katsayı uygulamasını kaldırması imam hatip liselerinin önünü açma amaçlı bir karar olarak değerlendirilse de, asıl amacın meslek liselerinin önünü açmak olduğunu savundu. Koru, YÖK’ün esas murat ettiğinin, ara eleman ihtiyacı her geçen gün artan Türkiye’de “katsayı uygulaması yüzünden cazibesini yitiren” meslek liselerini yeniden cazip kılmak olduğunu öne sürdü. Koru, yargının ise sadece imam hatip mezunlarının önünü kesmek isterken buna bir kılıf bulamadığı için tüm meslek lisesi mezunlarını mağdur edecek bir karar aldığını ifade etti.

Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, tam dini bayram öncesinde Danıştay tarafından verilen karar için “Nedir bu sahi? Demokratik açılım görüşmeleri için 10 Kasım’ı seçen hükümete misilleme mi? (…) Gerekçeye ne demeli? Katsayı eşitsizliğini gidermek, eşitliğe aykırı imiş. Daha da kısaltırsak şöyle: Eşitlik eşitliğe aykırı” ifadelerini kullandı. Karaca, meslek liselerinin “kurunun yanında yaş kontenjanından yakıldığını” söyleyerek, “bırakın meslek liselileri gitsinler” dedi.

Habertürk gazetesi genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı, katsayı sistemine başından beri karşı çıktığını söyleyerek, “İmam hatip liselilerin üniversiteye girişini engellemek için uydurulmuş bu katsayı sistemi, Türkiye’ye büyük zarar verdi. Sanayinin eleman konusunda can damarı olan meslek liselerini tüketti. Üniversite yolundaki gençler arasında büyük haksızlıklara neden oldu” dedi.

AKP’nin beş yıldır sorunu çözmediğini, Yusuf Ziya Özcan dönemi ile birlikte sorunun “halledilir gibi yapıldığını, Danıştay’ın karşı çıkacağının başından beri bilindiğini” yazan Altaylı, “Şimdi aynı haksızlık, aynı saçmalık olduğu gibi duruyor. Türkiye’de mesleki eğitime yine darbe vuruluyor. Ama suçlusu YÖK değil, hükümet değil, Danıştay. Ah şu Danıştay ve Yargıtay da olmasa ülkeyi ne güzel yönetecekler” diyerek AKP’nin süreçten nemalandığını ima etti.

Star yazarı Hikmet Genç, önceki günkü yazısında “28 Şubat’ın ürünü olan katsayı uygulamasının asıl hedefi 'İmam Hatipler'i pasifize etmekti. Lakin, sadece İmam Hatipler değil, tüm meslek liselerine zulmedildi bu uygulamayla. Demokrasiye balans ayarı çekerken ‘eğitimde fırsat eşitliği ilkesi’ne de ayar çekmek gerekmişti o zaman!..” ifadelerini kullandı. Genç, “yıkılmadım ayaktayım” mesajı vermek istediğini söylediği yargının “Dinleniyoruz” iddiaları için de “Bu iddialarının gerçek dışı olduğu kesin. Hayır efendim.. Dinlenmiyorsunuz!.. Bu halk sizi dinlemiyor” dedi.

Önceki gün Mazlum-Der ve Özgür-Der gibi dinci örgütlenmeler, İstanbul’un Fatih ilçesinde ve Beyazıt Meydanı’nda yürüyüş yaparak Danıştay'ın kararını protesto etmişlerdi. "İmam hatibe uzanan eller kırılsın, Eşitlik adalet özgürlük, Danıştay eğitimden elini çek" sloganları atan grup, “Bizler egemenliği adımıza kullanmaya çalışan yargının keyfi kararını tanımıyoruz. TBMM'nin bu hukuksuzluğa 'dur' demesini istiyoruz” açıklamasını yapmışlardı.

Aynı gün Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde basın açıklaması yapan Eğitim-Bir-Sen, Memur-Sen ve Sağlık Sen temsilcileri, “Yıllardır meslek liselerinin önünde bir engel olan, Türkiye'nin yüz karası olan bir karar YÖK tarafından iptal edilmiş ve meslek liselerinin önü açılmıştı. Fakat millete muhalefet etmeyi aydın olmanın gereği zanneden ve geçtiğimiz günlerde Taksim'de "Darbeci Baro Taksime Hoş geldin" pankartı ile karşılanan İstanbul Barosu'nun bu karar karşısında harekete geçmiş olması aslında milletimizi şaşırtmamıştı. Açtıkları dava ile millete karşı olduklarını bir kez daha göstermişlerdi" şeklinde bir açıklama yapmışlardı.

Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik de meseleyi “meslek liselerinin mağduriyeti” olarak yansıtan bir açıklama yaptı. “Kuşkusuz, eğitim sistemini YÖK’teki öğretim görevlileri Danıştay 8. Ceza dairesindeki hukukçulardan daha iyi bilirler” diyen Çelik, Danıştay’ın bu kararla, Türkiye’nin ihtiyacı olan mesleki eğitimi baltaladığını ileri sürerek dairenin yürütmesini durduğu düzenlemenin meslek okullarına devam eden öğrencilerin oranının yüzde 50’lilere yaklaşmasını sağladığını savundu.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan da konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “katsayı uygulaması eşitsizliğinin kaldırılmasının” teknik ara eleman yetiştirilmesine nasıl katkı sağlayacağını şu sözlerle açıkladı: “Karar bu haliyle, ileride telafisi mümkün olmayan bir neticeye varacak gibi gözüküyor. Öte yandan şimdi biliyorsunuz üniversitelerin kapasitesi belli. Bu üniversitelere girmek için her halükarda bir eleme yapmak durumundalar. İnsanlar düz liseye giderek üniversiteye girememeleri durumunda işsizler ordusuna katılıyorlar ve elimizde mesleği olmayan tonlarca düz işçi olmuş oluyor. Biz bir şekilde mesleksiz insanları üretmeye devam ediyoruz. O da tabii hepimiz için sıkıntılı bir durum.”

(soL Haber Merkezi)