Konu Afganistan'sa herkes susuyor!

Geçtiğimiz hafta Afganistan’daki Türk gücünün komutanı albayın ve bir askerin bir trafik kazasında öldükleri açıklanmıştı. soL "bu kadar basit değil" dedi, Genelkurmay'dan ses çıkmadı, şimdi "kaza değil" yorumları geliyor.

14 Temmuz günü Afganistan’da ABD öncülüğündeki işgal koalisyonunun (ISAF) önemli bir parçası olan Türk gücünün komutanı Kurmay Albay Faruk Sungur ve Uzman Çavuş Mevlüt Baydur’un bir trafik kazasında öldükleri açıklandı. Afganistan’daki Türk gücünün komutanının ölmesi çok önemli bir haberdi. Ancak bu haber, 14 Temmuz günü adeta geçiştirilmeye çalışıldı. soL olarak o gün, Genelkurmay Başkanlığı’nın sessizliğine dikkat çekerek, olayın kaza olmayabileceğine işaret etmiştik. Başka hiçbir yayın organı kazadaki kuşku verici noktaları ele almamış, olay "acı kayıp" diye geçiştirilmişti.

Kazanın üzerinden sekiz gün geçmiş olmasına rağmen, artık kamuoyuyla iletişime çok önem veren, her hafta medyaya bizzat bu konuda görevli yetkili tarafından brifing veren Genelkurmay, hâlâ Sungur ve Baydur’un ölümlerine dair kapsamlı bir açıklama yapmış değil. Genelkurmay'ın internet sitesinde önemsiz bir televizyon programının duyurusu yapılırken üst düzey bir komutanın ölümüne ilişkin tek bir satır bulunmuyor. Afganistan'daki birliklerle ilgili en son açıklama da Nisan tarihli.

Bir haftadır basında da konuya dair önemli bir haber yer almamıştı. Uluslararası ajanslar da, belki de artık Afganistan’da işgal güçlerinin verdiği kayıplar çok arttığı ve sıradanlaştığı için, kazayı duyurmakla yetindiler ve meseleye pek fazla yer vermediler. Ancak dün Hürriyet gazetesinde Aslı Sözbilir imzasıyla çıkan bir haber, olayın “kaza olmayabileceği” kuşkularını ilk defa açıklıkla dile getirdi.

Diğer askerler kuşkulu noktalardan bahsediyor

Hürriyet gazetesinin haberinde aktarıldığına göre, Afganistan’da Sungur’la birlikte görev yapan diğer askerler, kazaya dair birtakım kuşkulu noktalara işaret ettiler.

Faruk Sungur ve beraberindeki askerler, 20 Ağustos’ta düzenlenecek olan Afgan seçimlerinde güvenliğini sağlamakla görevli oldukları bölgeyi yakından tanımak üzere ziyaret ediyorlardı. Meymene kentinden Mezar-ı Şerif kentine gittikleri sırada trafik kazası geçirdiler. Araçtaki iki kişi ölürken, iki kişi ise yaralandı.

Sungur’un yanında bulunan askerler, Albay’ın asla sivillerle görüşürken çelik yelek ve kask giymediğini ve silah taşımadığını, fakat o gün ilk kez yola çıkmadan önce ekibinden çelik yelek ve kasklarını takmalarını, silah ve mühimmatlarını yanlarına almalarını istediği belirtiyor. Askerler, Albay’ın bu tutumunu “Seçim güvenliğini sağlamamızdan çıkarı olmayanlar bizi taciz ateşine tutabilir” sözleriyle açıkladığını aktarıyorlar.

Albay Sungur, Mezar-ı Şerif’ten iki zırhlı araçla birlikte Meymene kentine doğru giderken, ekip şehre 40 km mesafede yol kenarında duran plakasız bir kamyon görüyor. Kamyon şoförü, aracını bozulduğunu, yardım beklediğini söylüyor. İki Türk cipi Meymene’deki kontrolleri gerçekleştirip geri döndükleri sırada, 13,5 saat geçmiş olmasına karşın aynı kamyonun halen beklediğini fark ediyorlar. Kamyonun yanında durup bunun sebebini soruyorlar. Bir tamircinin altında uzandığı kamyonun şoförü, aracı tamir etmeye uğraştıklarını belirtiyor. Albay’ın yanındaki askerler, bu kamyonun da şüphe uyandırdığına işaret ediyorlar.

İki zırhlı araçtan Sungur’un bulunduğu öndeki araç, bu kamyonla karşılaşmalarından 6-7 dakika sonra kaza yapıyor. Karşı şeritten gelen tır, önce uzun farları yakıyor, ardından Albay’ın aracına yaklaştığı sırada keskin biçimde aracın önüne kırıyor. Albay’ın bulunduğu aracın şoförü, direksiyonu sağdaki eğimli araziye kırıyor. Takla atan araçtan Albay Sungur ve Uzman Çavuş Baydur ölü çıkıyor.

Kazadan hemen sonra, arkadan takip eden araçtaki askerler can çekişen Albay’ı buldukları sırada, yandaki ovadan, uzun namlulu silahlar taşıyan 3-5 Afgan olay yerine geliyor. Afgan tercümenin “Türk, Müslüman” diye bağırması üzerine bu Afganlar gözden kayboluyor. Askerler, söz konusu silahlı Afganlar’ın, “işin bitip bitmediği kontrol etmek için” gelmiş olabileceğini söylüyor.

Afganistan’daki politik durum

2009 yılı, sekiz yıllık Afganistan işgalinin en kanlı yılı oluyor. İçinden geçmekte olduğumuz Temmuz ayı, daha ayın 15’inde işgalin en kanlı aylarındaki ölü sayısını yakalamıştı. Tüm işgalin en kanlı ayında, işgal güçleri bir yandan Afgan seçimlerine hazırlanırken, öte yandan Obama yönetiminin aldığı kararla ülkenin güneyinde Taliban militanlarına karşı çok kapsamlı bir operasyon yürütüyorlar.

Devlet Başkanı Hamid Karzai, ABD’nin tek aday olarak göstermek istemediği bir isim. Fakat ABD, başka bir sağlam aday da bulabilmiş değil. Özellikle son bir yıldır sık sık Taliban’la anlaşmaya varılması, hatta hükümete alınması gerektiğini dile getiren Karzai, bu seçimlerde de Taliban’ı seçimlere katılmaya davet etmişti.

“Kaza olup olmaması” niye önemli?
Fakat Taliban, seçimlere katılmayacak. Dolayısıyla seçimlere katılım oranı, işgalcilerle Taliban güçleri arasında bir bilek güreşine sahne olacak. Albay Sungur’un seçimlerin güvenliğini sağlama görevi için yola çıkmadan önce ilk kez böyle bir durumda ekibini silahlandırması, Taliban’ın seçimleri yaptırmamak için saldırabileceğine dair elinde istihbarat olduğu izlenimi uyandırıyor. İstihbarat olmasa dahi, Albay’ın sözleri, ülkenin siyasi durumundan böyle bir tehlikeyi çıkardığını ortaya koyuyor.

Bilindiği gibi Afganistan’daki Türk birlikleri, çatışma bölgelerinde görev yapmıyor, güvenlik ve sosyal hizmet işlerine katılıyorlar. Bunun karşılığında da Taliban, Türk askerlerine saldırmıyor. Fakat bu son kazanın bir kaza değil, Albay’ı öldürmek üzere planlanmış bir saldırı olması olasılığı, işgalin başından beri zımni olarak sürdürülen bu anlaşmanın sona erdiği, ya da en azından Türk gücüne anlaşmanın geleceğine dair güçlü bir mesaj verildiği anlamına gelecektir.

Hem önceki hükümet, hem de AKP hükümeti, Afganistan’a asker gönderilmesini, burada Türk birliklerinin çatışma bölgelerinde görev yapmayacağı, “barış” ve “Afgan halkına hizmet” için bulunacağı söylemiyle meşrulaştırıyordu. Taliban’ın Türk gücüne saldırmaya başlaması, ya da seçim döneminde Türk birliklerinin koruyacağı bölgede yaşanacak olası bir çatışma, Türkiye’nin Afganistan macerasını bambaşka bir mecraya sokabilir.
(soL - Haber Merkezi)