Kongrede 'yumuşama' mesajına hazırlanan AKP vitrin yeniliyor

Gerek iç politikada, gerekse dış politikada iktidarda olduğu dönemin en yoğun sıkışıklığını yaşayan AKP'nin 30 Eylül'de yapılacak kongresinde "yumuşama" mesajı verileceği iddia ediliyor. AKP, kongre öncesinde mesajın inandırıcılığını artıracak "vitrin" hazırlıklarına da hız vermiş bulunuyor.

30 Eylül Pazar günü yapılacak AKP Kongresi öncesi AKP iktidarına yönelik umut yeşertme hamleleri, medyanın kongre sürecine yönelik desteği eşliğinde tam hızla sürüyor. AKP'nin hem Suriye'ye yönelik saldırganlığın ön planda olduğu dış siyasetinde hem de yeni anayasa hazırlığı ve Kürt sorununda başlıkları başta olmak üzere iç siyasette çıkış yolları aradığının sinyalleri de her geçen gün daha açık hale geliyor. Genel itibariyle kongrenin "AKP iktidarında yumuşama" olarak adlandırılabilecek bir yansıması olacağı izlenimi yaratılmaya çalışılsa da, bir yenilenmeden ziyade bir çöküşe işaret edip etmediği tartışılıyor.

AKP'nin basitçe, yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve milletvekili genel seçimi öncesi yine yelkenini şişirmeye çalıştığı yönündeki yorumların haklılık payı olsa da, yeniden iktidar olmayı garantiye alma hesabı yapan AKP'nin kongre aracılığıyla ülke siyasetinde ne türden bir değişim tarif edeceğine ilişkin tartışmalar devam ediyor.

AKP'nin "yeni siyaset"i mi, yeni oyalama dönemi mi?
Çeşitli kaynaklar AKP kongresinde, AKP'nin yeni anayasa ve Kürt sorunu başlıklarında yeni adımlar atmaya başlayacağı yönünde iddialar dile getiriyor.

AKP'nin "ileri demokrasi" kodlaması ile topluma anlattığı masal çerçevesinde yeni anayasa sürecini "meşru bir zemine oturtma" çabalarının kongre öncesi tırmanışa geçtiği gözleniyor. Kürt ve Ortadoğu politikalarında sıkışan iktidarın imdadına yine liberal kesimin ve medyanın yetiştiği gözlenirken, AKP'nin demokratikleşmeden yana bir parti olduğu ve Kürt sorununda bazı adımlar atacağı beklentisi yaratılmaya çalışılıyor.

AKP'nin, tersi durumda iktidarının önemli meşruiyet kaynaklarından birinin ciddi bir zarar göreceği bilindiği için, BDP ve CHP'yi de yeni anayasa sürecine katma yollarını araması şeklinde özetlenebilecek çabaları ise, toplumun ve iç siyasetin gündeminin daha fazla bu başlığa odaklanmak istendiği bir dönemin başlatılacağına işaret ediyor.

Medya desteğiyle oyalama ve zaman kazanmaya çalışmanın AKP'nin siyaset yapma tarzı haline geldiği yönündeki yorumların hiç de haksız olmadığı, Kürt tarafı ile yeniden başlayacağı ilan edilen görüşmelerden de bir umut yaratılmasını zorlaştırıyor.

Yeni anayasa konusunda "uzlaşma" için maddi zemin var mı? Kürt tarafı masaya hangi şartlarda oturtuluyor?
Yeni anayasa konusunda böyle bir uzlaşmanın maddi zeminin olmadığı ortada iken kimin neyi talep ettiği konusunda da şu ana dek ciddi bir netlik sağlanabilmiş değil. Bu "ılımlı atmosfer" meselesinin de sadece AKP'nin niyetine veya hesaplarına bağlı olmadığı, AKP'nin tüm bir Suriye politikasını yeniden gözden geçirmek ya da PKK ve PYD ile ilgili olarak da ne yapacağını düşünmek zorunda kalacağı konusu ise oldukça net.

Masaya oturma sinyalleri veren Kürt tarafının ise, Oslo'dan sonra hız verilen KCK tutuklamaları, alevlenen çatışmalar, patlayan bombaların yanı sıra BDP milletvekillerinin milletvekilliklerinin düşürülmesinin de gündeme getirilmesine, özetle, mevcut atmosferin Oslo günlerinden çok daha geri bir noktada olduğunu bilmesine rağmen masaya oturması bekleniyor.

Kürt tarafının devlete eskisinden çok daha güvensiz bakması, 90'lara geri dönülüp dönülmediği yönündeki tartışmaların başlaması, AKP'nin Suriye konusunda artan sıkışması ve izlediği Suriye politikası ile birlikte görüşme masasında artık bir PYD kartının da olması nedeniyle, tarafların müzakere sürecinde bir önceki döneme oranla daha da zorlu bir yoldan geçmesi bekleniyor.

Kürt tarafı AKP'ye güvenmiyor
Radikal gazetesinden Oral Çalışlar'a konuşan, Oslo görüşmelerine katılan KCK Yürütme Kurulu Üyesi Zübeyir Aydar, 2011 seçimlerinden önce görüşmeleri hükümetin kestiğini, masayı kendilerinin değil hükümetin devirdiğini söyledi. "Bizim görüşmeleri kesme gibi bir lüksümüz olamaz" diyen Aydar, tek şartlarının İmralı'nın kapısının açılması ve Öcalan’ın sürece dahil edilmesi olduğunu ekledi.

Aydar, "bu hükümet çözümsüzlüğü derinleştiriyor. Tam iktidar olduktan sonra, orduyu, bürokrasiyi hepsini dize getirdikten sonra, 'şurada birkaç tane çapulçu Kürt var, ben bunları da ezerim, Türkiye'de istediğim şekilde iktidarımı kurarım' mantığıyla hareket etti" dedi.

Oslo görüşmelerinin bir kısmının dolaylı, bir kısmının da yüz yüze yapıldığını, AKP hükümetinin 2006'dan 2011 Haziran'ına kadar hiçbir proje sunmadığını, hükümetin 2011 Haziran ayında yapılan son görüşmeye de "eli boş geldiğini" belirten Aydar'ın açıklamaları ve "istense bu iş kısa sürede çözülür ancak samimi davranılmıyor" ifadesi, Kürt tarafının güvensizliğine işaret etti.

AKP vitrini sıkışmışlığa çare mi?
AKP kongre hazırlıkları sürecinde vitrinin de yeniliyor.

Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu ve Osman Can'ın ardından, Kemal Burkay ve Orhan Miroğlu'nun da AKP Genel Merkez binasında görüşmeye gitmeleri, bu iki ismin de AKP'ye geçecekleri şeklinde yorumlandı. 30 Eylül'de gerçekleştirilecek olan AKP Kongresi öncesi 12 Eylül 2010 referandumunda "yetmez ama evet" diyerek AKP'yi destekleyen başka isimlerin de AKP'ye katılacakları belirtiliyor. AKP'nin "eski ülkücü" isimlere de parti vitrininde yer vermesi bekleniyor.

(soL-Haber Merkezi)