Kılıçdaroğlu’nu sol nasıl karşıladı?

Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmesinin ardından gerçekleşen kurultayda genel başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin yapısında "yaşanacak değişiklik" solda tartışılmaya devam ediyor.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, genel başkanlık koltuğuna oturmasından bu yana sol söylemlerle CHP’ye destek istemeye devam ediyor. Kurultayın ardından 30 kişinin yaşamını yitirdiği Zonguldak’ta konuşma yapan Kılıçdaroğlu, taşeron sistemin kalkması için CHP’ye destek konuşması yapmıştı. Dün de Ankara’da bir park açılışında bulunan Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki sorunların çözümünün adresinin CHP olacağını iddia etmiş ve konuşmasını Nazım Hikmet’in 'Akın var akın güneşe akın. Güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın' sözleriyle süslemişti. CHP’nin yeni genel başkanı “popüler” konuşmalara imza atarken, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı değerlendirmelerinde söylemler samimi bulunmuyor.

Taş: Kılıçdaroğlu samimiyse CHP’li belediyelerden işe başlasın
ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, soL’a yaptığı değerlendirmede, CHP kongresinin çok köklü bir ideolojik ve politik yenilenme içermemesine rağmen CHP’nin daha sol bir çizgiye dayanması, sol kavramları kullanması solun toplumsallaşması, sola ait değerlerin popülerleşmesi ve yaygınlaşması açısından önemli olduğunu vurguladı.

CHP’nin AKP hükümetine yönelik daha önce yaşam tarzı ve rejim eksenli yürüttüğü muhalefetin tersinden işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk eksenli yürüttüğü muhalefet stratejisinin doğru bir strateji olduğunu belirten Taş, bu konuda tutarlılığın oldukça önemli olduğunu vurgulayarak “Sol bir siyasetin toplumda inandırıcı olabilmesinin yolu bu konuda, bugünden izlenecek siyasetin tutarlılığı ile ilgilidir. Örneğin Kılıçdaroğlu taşeron sisteminden yakındı ve taşeron sistemini değiştirmekten sözetti. CHP ve Kılıçdaroğlu yeni dönemde inandırıcı olmak istiyorsa öncelikli olarak CHP’li belediyelerden taşeron çalıştırmaya son vererek başlamalıdır” dedi.

Yeni çizgideki söylemlerde Kürt sorununun eksik olduğunu belirten Taş, “İşsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk meselesini esas almak önemlidir. sol siyasetin dayanacağı değerlerden bir tanesi eşitlik olmalıdır. Diğeri de özgürlüktür, özgürlük taleplerini de sahiplenmek sol siyasetin esaslarındandır. O yüzden kürt sorunu yalnızca bir ekonomik sorun değildir, aynı zamanda bir kimlik sorunudur özgürlük sorunudur. Bu boyutu eksiktir söylemlerde ve ortaya çıkan yeni çizgide” dedi.

“Sosyal demokrasinin sınırları bellidir”
Kılıçdaroğlu’nun söylemleri ile ilgili ÖDP açısından kafa karıştırıcı bir nokta olmadığını kaydeden Taş, “Biz CHP’nin sağcılığı üzerinden solculuk tarif etmedik, CHP’nin sağcılığı üzerinden solculuk tarif edenler düşünsün. Kimse bizden sosyal demokratları ve CHP’yi emekçilere ezilenlere bir umut olarak sunmamızı beklemesin. Çünkü sosyal demokrasinin sınırı bellidir. Sosyal demokrasi düzenin iyileştirilmesini savunur. Devrimciler sosyalistler ise düzenin değiştirilmesini savunur. Küçümsemek için söylemiyoruz ama devrimcilerin halkçılığı kasketçi bir halkçılık değildir. Bizim halkçılığımız terzi Fikri halkçılığıdır. Halkın kendi sözünü ve eylemini örgütlemesini esas alan bir halkçılıktır. Halkın yönetmesidir. Söz yetki karar iktidar halka ait diyen bir halkçılıktır. Bu açıdan bizim bu eksende yürüyüşümüz kendi bağımsız çizgimizde devam edecektir” ifadelerini kullandı.

TKP’den Kılıçdaroğlu’na mektup
Türkiye Komünist Partisi 24 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’na gönderdiği ve kamuoyuna sunduğu mektupta, Kılıçdaroğlu’nun söylemlerinin sola dönük bir operasyonun parçası olduğuna dikkat çekmişti.

Kılıçdaroğlu’nun “taşeronluğu kaldıracağız" sözlerinin hatırlatıldığı mektupta, “Hükümet olmayı beklemeyin, bu konuda gerçek bir çalışma yürütün. Bir mücadele zaten sürüyor, gözünüzü karartıp, sözünüzün arkasında durursanız, bu mücadele size enerji verecektir. Yanıtlamanız gereken soru, Avrupa Birliği uyum yasalarına, özelleştirmelere, kapitalizmin bugün her tarafa yayılan örgütlenmesine dokunmadan taşeronluğu nasıl kaldıracağınızdır. Doğrusu sorunun yanıtını biz de merak ediyoruz” denilmişti.

Özelleştirme politikalarının getirdiği yıkıma işaret edilen mektupta, “Şimdiye kadar yaptığınız gibi "kamu yararına", "saydam", "yolsuzluklara izin vermeyen" özelleştirmelerden mi dem vuracaksınız, yoksa TÜPRAŞ, TEKEL, TELEKOM ve benzeri işletmelerdeki özelleştirme uygulamalarını iptal mi edeceksiniz? İkincisine sizi ortaya atan, bugünkü rüzgarı sağlayan iç ve dış odaklar izin vermez ilkini tercih ettiğinizdeyse bunu "sol" adına yapmanıza biz asla izin vermeyiz. Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkileri AKP'nin tekelinden çıkarmanız mümkündür elbette ama bu "başarı"nızı solculukla örtüştürmeniz mümkün olmayacaktır. İzin vermeyiz” ifadeleri yer almıştı.

Mektupta, “Bizim ve halkımızın geleceği için solun değerleri büyük önem taşıyor. Bu değerleri AKP''nin, yandaşlarının yok etmesini engelledik, siz buna soyunduğunuzda, size de engel oluruz” denilen mektupta “AKP'nin yarattığı karanlıktan duyulan kaygı, hatta korku kullanılarak halkımızın bir kez daha bu karanlığı meşrulaştıracak bir hamleye kurban edilmesine hiç izin vermeyiz” ifadeleri yer almıştı.
Mektubun tümünü okumak için tıklayınız.

Tüzel: CHP’de rant kavgası henüz bitmedi
Kılıçdaroğlu ile ilgili soL’a görüşlerini aktaran EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, CHP’de yaşananların ve Kılıçdaroğlu’nun etrafında ortaya çıkan tablonun, emek, barış ve demokrasi taleplerinin yükseleceğini gösterdiğine vurgu yaptı. Ancak “CHP’nin bu talepleri karşılamaktan uzak, bir sermaye partisi olduğunu” belirten Tüzel, CHP’nin çok geçmeden gerçeğin görülmesini de sağlayacağını söyledi.

'Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Deniz Baykal’ın servis edilen bir kasetten sonra istifa etmesiyle Genel Başkanlığa yükselen serüveninin henüz başında olduğunu' belirten Tüzel “CHP’nin içi durulmuş, rant ve ikbal kavgası dinmiş değil. Hatta kimilerinin neyin ne olduğunu bile anlamadan sürüklendikleri bir durum yaşanıyor. Ancak tüm bu görünen ve görünmeyen gelişmelere rağmen, Deniz Baykal’ın gidişinin adeta kutlanıyor olması, Kılıçdaroğlu’nun ‘ezilenden, hakça bir düzenden yana’ bir söyleme ihtiyaç duyması, “sol”a atfedilen argümanları kullanması toplumsal bir baskının sonucu olsa gerek. CHP tabanındaki güçlerin Deniz Baykal’dan sonraki durumu, demokrasi, hak, adalet, iş, barış, ekmek ve özgürlük gibi kavramlarla ifade etmeleri, oldukça farklı koşullar olmakla beraber, Ecevit döneminden ve 15 günde 15 yasa çıkarak CHP-DOĞRU YOL Koalisyonundan bir sonuç çıkaramadıklarını gösteriyor” dedi.

“Emperyalizme karşı tutum CHP’nin işi değil”
“Kılıçdaroğlu’nun, soyut ve hoş sözler ederek bir yere varamayacağına” vurgu yapan Tüzel, “Türkiye’nin CHP’li Belediyelerden başlayarak derhal taşeronlaştırmayı kaldırması gerekirken, boş laflarla bir yere kadar gidilebilir. Kürt sorunu, inançlar üzerindeki baskının son bulması, işsizlik, açlık, bölge ülke halklarıyla ilişkiler, Kıbrıs sorununda, Ermeni sorunu vd. iki halkın çıkarına denk düşen ve emperyalizme karşı tutum… CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun üstesinden geleceği işler değil” ifadelerini kullandı.

Tüzel değerlendirmesinde, “Uluslararası ve işbirlikçi sermayenin ve AKP ile sorun yaşayan kesimleri pür telaş tutumu şimdilik Kılıçdaroğlu ile AKP üzerinde tehdit yaratmaya dönük operasyonu önümüzdeki günlerde birçok gelişmeye gebe görünüyor. Ancak Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına gelişinin ortaya çıkardığı tablo, gerçek emek, barış ve demokrasi güçlerine büyük görevler düştüğünü göstermiştir. Uluslararası ve işbirlikçi sermaye hükümeti AKP’den bıkan işçi ve emekçileri, barış ve demokratikleşme isteyen Kürt halkı ve Alevi yurttaşlarımız için “sol”da yeni bir sermaye kulvarı açmak istemektedir. Bizim yapmamız gereken ise zaman geçirmeden sermayenin bu hesabını bozacak bir tutumla çıkmaktır. Asgari talepleri içeren program ile bu oyunu bozabiliriz. İşçilerin, emekçilerin ve halkın iş, ekmek ve özgürlük talepleriyle ileri çıkmalıyız” ifadelerine yer verdi.

BDP: Üç şeye bakacağız
BDP Grup Başkanvekili Ayla Akat, CHP’nin yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili değerlendirmesinde “Biz üç şeye bakacağız: Kürt sorununun çözümü, askeri vesayet ve Ergenekon konularındaki tavrı” dedi.

Akat Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olmasıyla ilgili özetle şu değerlendirmede bulundu: “Solun tekrar inşasını görüyoruz. CHP yönetimindeki değişikliği olumlu buluyoruz. Ancak Baykal rehber olacaksa değişimi nasıl yapacak merak ediyoruz. Biz üç şeye bakacağız: Kürt sorununun çözümü, askeri vesayet ve Ergenekon konularındaki tavrı. Süreci gözlemleyeceğiz.”

"Yeni CHP’nin milliyetçilik tercihi!"
Evrensel gazetesi köşe yazarlarından İhsan Çaralan, dün yayınlanan yazısında CHP Parti Meclisi’nin yapısına değinerek CHP’nin milliyetçiliğe doğru kaydığını savundu.

“CHP’yi değiştirmek gibi büyük bir iddiayla ortaya çıkıp, eski yönetimi ‘kılıçtan geçiren’ ekip ‘dışardan’ bazı kişilerin Parti Meclisi’ne alınması için kendi tercihini kullanarak, CHP’nin geleneksel milliyetçiliğini bile aşan kişileri Parti Meclisi’ne kontenjandan sokarsa elbette burada durup, “CHP’de değişim ne yana doğru?” sorusunu sormak gerekir” diyen Çaralan, “Süheyl Batum, Mehmet Faraç, Nuran Yıldız gibi, kamuoyunda tek özellikleri militan bir milliyetçilik olan kişilerin CHP’nin eksiğini tamamlamak üzere Parti Meclisi’ne alması seçilen Parti Meclisi’ni milliyetçilik bakımından zayıf gördüğü içindir. Mantıksal bakımdan da böyle siyasi bakımdan da! Medyanın üflediği rüzgâr, CHP’ye şimdi, “tuttuğu her şey altın oluyor”muş gibi görünebilir. Ama bu aldatıcıdır. Ve seçilen CHP yönetimi ve onun başı olarak sahneye sürülen Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin gerçeklerini gözden kaçırırlarsa, bir yandan Ergenekon’dan öte yandan sermaye cenahından esen rüzgarlar onu ve partisini halkla buluşamayacağı limanlara savurur” ifadelerini kullandı.

Müftüoğlu: Olumlu ancak hayale kapılmaya gerek yok
ÖDP'nin önemli isimlerinden Oğuzhan Müftüoğlu, ÖDP'nin Yeniden Devrim adlı aylık dergisinin internet sitesinde 23 Mayıs'ta çıkan röportajında, CHP'deki değişimi değerlendirdi. Müftüoğlu röportajında, CHP'de gündeme getirilen değişimin sistemin bir denge arayışının sonucu olarak ortaya çıktığını vurgularken "AKP'nin tek başına seçeneksiz bir güç haline gelmesi sistem içi (egemen) güçler açısından da, uluslararası egemen güçler açısından da çok istenir bir durum değildi. Herhalde bu çerçeve içinde bir müdahale oldu" dedi. CHP'den devrimci bir hareket çıkacakmış gibi boş hayallere kapılmaya gerek olmadığını belirten Müftüoğlu, böyle bir gelişmenin sosyalist hareket açısından değişik sonuçlarının olacağını ifade etti.

Aynı röportajda "Devrimci sosyalist hareketlerle sosyal demokrat sol hareketler en azından bizim ülkemizin bugünkü koşullarında birbirini olumsuz değil olumlu yönde etkiliyor" diyen Müftüoğlu, CHP'deki değişimin sosyalist hareketler açısından yaratabileceği olumlu etkiye ilişkin olarak ise "Devrimci sosyalist hareketlerin güçlü olduğu dönemlerde sosyal demokrat kesimlerde de daha çok sola dönük eğilimler gelişiyor. Sosyalist hareketin toplum üzerindeki etkilerinin azaldığı durumlarda ise sosyal demokrasi daha çok sağa kayıyor. Sosyal demokrat bir sol hareketin gelişmesi kuşkusuz bugünkü ülkemiz koşullarında politik ortamı birçok yönden olumlu yönde etkileyecektir. Belki Kürt meselesi başta olmak üzere çözümsüzlüğü sosyalist hareketi de olumsuz yönde etkileyen birçok sorunun çözüm imkanlarını da güçlendirecektir" değerlendirmesini yaptı.

"CHP kendi tabanındaki devi uyandırdı"
Birgün yazarı Melih Pekdemir ise 25 Mayıs günü yazdığı "AKP'ye karşı 'Geniş Koalisyon' mu?" başlıklı köşe yazısında, Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin genel başkanı olmasından sonra ABD tarafından bir "siyasi aktör" olarak değerlendirmeye alınacağını vurguladı. Pekdemir, CHP'nin yeni liderinin ABD tarafından, geçmişte Bülent Ecevit'e yapıldığı gibi, hizaya getirileceğini belirtti. Pekdemir, Kılıçdaroğlu'nun kurultay konuşmasındaki en zayıf kısmın dış politika ile ilgili olmasını da ABD'nin Türkiye siyasetindeki rolü ile ilişkilendirdi.

"CHP kendi tabanındaki bir devi (kendiliğinden solculuğu) uyandırmaktadır, ileride başına bela olabilecek, kontrolden çıkacak bir gücü..." diyen Pekdemir, CHP tabanındaki solduyunun hâlâ yaşamasında devrimci çevrelerin sürdürdükleri mücadelenin payı olduğunu yazdı. Pekdemir, CHP kurultayında atılan sloganların solun sloganları olduğunu belirtti.

Pekdemir, Kılıçdaroğlu'nun "AKP'ye karşı büyük koalisyona" oynadığını vurgulayarak "Şimdi bu gidişatta marifet AKP’nin solun cephaneliğinden çaldığı, sola ve halka karşı kullandığı argümanları geri alabilmek basiretinde de yatıyor. Bu da esas olarak, sadece rejimin/devletin değil toplumun da demokratikleştirilmesi mezhebinden olan biz devrimcilere düşüyor" dedi.

(soL - Haber Merkezi)