'Katliamlar yeni değil'

Gazze’de süren İsrail katliamını, Türkiye halkının tepkisini, hükümetin açıklamalarını ve direnişi, Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği yöneticileri ve Filistinli öğrenci Nikola Safi ile konuştuk.

soL : Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği, Gazze katliamı ve genel olarak Filistin sorunuyla ilgili olarak neler yapıyor?

Füsun Bandır - Dernek Başkanı (FB): Dernek olarak, Gazze katliamına karşı, her gün saat 19:00'da Galatasaray Meydanı'nda "Filistin'de ışıklar sönmeyecek, Filistin kazanacak" şiarıyla yarım saatlik oturma eylemi yapıyoruz. Halkların hassasiyetinin arttığını gözlemliyoruz Gazze katliamına... Ayrıca dernek olarak "acil tıbbi yardım" kampanyası başlattık. Kampanyamıza yoğun bir ilgi olduğunu söyleyebilirim.

Nikola Safi - Filistinli Öğrenci: (NS) Filistin Sorunu'nu sol bir perspektifle ele almak gibi bir kaygımız var. Bu anlamda tıbbi yardımları Filistin'deki demokratik örgütlere ulaştırmaya çalışıyoruz. Ancak, Gazze katliamı dışında, Filistin kültürünü tanıtmaya, Filistin'in yaşayan yüzünü göstermeye de gayret ediyoruz. Amacımız, Filistin halkının var olduğunu, direndiğini göstermek. Bu anlamda akademik bazı çalışmalarımız da var.

FB: Filistin sorununu ele alan bir konferans düzenlemeye hazırlanıyoruz. 16-17 Mayıs tarihlerinde. 15 Mayıs İsrail'in kuruluşu. Türkiye'de İslamcılar soruna sahip çıkıyor gibi görünüyor, ancak Filistin, sosyalistlerin sorunu ve bizler Türkiye'deki halkların Filistin halkıyla dayanışmasını amaçlıyoruz genel olarak.

"Orantısız güç değil katliam"
soL: İsrail'in son Gazze saldırısı Türkiye'de geniş bir tepkiyle karşılandı. Gazetelerde İsrail'in saldırılarına geniş yer veriliyor. Bazı yazarların ise İsrail'i "orantısız güç kullanmak"la itham ettiğni görüyoruz. Benzer bir açıklamayı Başbakan Tayyip Erdoğan da yapmıştı. Bu "orantısız güç kullanımı" açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?

FB: İsrail'in "orantısız güç" kullandığı, son saldırılarla söylenmeye başlandı. İsrail 1948'den bu yana Filistin'de katliamlar yapıyor, Filistin'i işgal ediyor. Filistinliler de kendini savunuyor. Yani İsrail'in füzelerle saldırması "orantısız güç", ama tanklarla bugüne kadar yaptığı katliam, Filistinlilerin içme suyunu kimyasallarla zehirlemesi, üzerlerine uluslararası hukuka aykırı silahlarla saldırması ise değil!

NS: Bu terim saldırıların karşılıklı olduğunu göstermeye gayret ediyor. Yani direnişçilerle işgalciler aynı kefeye konuyor. Böylelikle Filistinlilerin direnme hakkı yok edilmek isteniyor. Ancak bu bir işgal ve direniş meselesi, dolayısyla iki tarafın yan yana getirilmesi bir çarpıtma. Orada orantısız güç yok, katliam var. "Orantısız güç" ifadesi bir demagoji. Katliamı, soykırımı, işgali gizlemeye çalışıyorlar.

"Uluslararası güç İsrail'in çıkarına hizmet edecek"
soL: Türkiye'nin asker göndermesi gündeme geldi Mısır'ın ateşkes taslağı çerçevesinde. Siz bu "Barış Gücü"nün gerçekten barışa hizmet edeceğini düşünüyor musunuz? Türkiye'nin gelecekte asker göndermesi neye hizmet edecektir?

FB: Geçmişte birçok işgal bölgesine uluslararası güç gönderildi, asker yığınağı yapıldı. Bunlar bölgedeki işgalin pekiştirilmesi içindi. Bugün gündeme gelen, Türkiye'nin de katkıda bulunması planlanan "Barış Gücü" de aynı amaca hizmet edecek. Filistinlilerin direnişini bastırmayı amaçlayan bir proje bu. Mısır, yaralı Gazzelilerin tedavisini engelliyor, gıda yardımını, ilaç yardımını engelliyor. Mısır'ın taslağında geçen bir gücün neye hizmet edeceği malum.

NS: Gazze'ye güç yerleştirilmesi, bana, Batı Şeria'nın İsrail işgali yoğunlaştığı bir zaman BM'den Barış Gücü istemesini ve teklifinin reddedilmesini hatırlatıyor. İsrail Barış Gücü'ne engel olmuştu, çünkü çıkarlarına tersti. Şimdi İsrail'in kabul ettiği Barış Gücü, Hamas'ın silahsızlandırılmasını, direnişin bastırılmasını hedefliyor. Bu gücün bölgeye yerleştirilmesini katliamın ortağı Mısır istiyor. Bu gücün tek amacı Filistin direnişini kırmak olacaktır.

Aslı Bingöl Yılmaz - Dernek Yönetim Kurulu Üyesi (AY): Filistin dostları olarak asker gönderilmesine karşıyız. Erdoğan eğer gerçekten barış istiyorsa, yapacağı şeyler bellidir. İsrail'le yapılan askeri-ticari anlaşmalara, Konya Üssü'nde İsrailli pilotların eğitilmesine son verebilir. Chavez ve Moritanya gibi İsrail elçilerini kapı dışarı edebilir.

"Erdoğan'ın çıkışları samimiyetten uzak"
soL: Başbakan Erdoğan'ın İsrail'i kınayan açıklamaları ne anlama geliyor?

FB: Tayyip Erdoğan iki dönemdir hükümetin başında ve Filistin'de katliamı sorunu 2008'in sonunda ortaya çıkmadı, uzunca bir süredir var. Eğer samimi olsaydı, daha önce de birşeyler yapardı. Harekattan bir hafta önce, ordu, İsrail'le anlaşma yapıyor. Dahası, Erdoğan katliamın ardından açıklamalar yapıyor, ancak, yaptırım uygulamaya yanaşmıyor. En azından Konya Üssü İsrailli pilotlara kapatılabilirdi.

NS: Bir önceki Lübnan saldırısı döneminde AKP hükümetti ve görüntüsel olarak "İsrail dostluk grubu" dağıtılmıştı. Ama sadece iki yıl sonra, grup, çoğunluğu AKP'lilerden oluşmak üzere yeniden kuruldu. Şimdi bir kez daha dağıtılıyor. İsrail bu duruma baktığında, konuşan ama yaptırım uygulamayan Türkiye'yi gördüğünde "en fazla iki ay bazı şeyler yaparlar sonra geçer" diyordur.

FB: İsrail'le ilişkiler sadece Erdoğan döneminde değil, Necmettin Erbakan döneminde de vardı. Birçok alanda işbirliğine gidildi. İsrail'le işbirliğini genişletenler "ben Müslümanım" diyenler oldu.

"Türkiye Batı Şeria gibi"
soL: Bir de Türkiye halkının tepkileri var. Irak Savaşı'ndan bile daha güçlü bir tepki ortaya çıkmış durumda, özellikle Nikola, sen bir Filistinli olarak bu tepkileri nasıl değerlendiriyorsun?

NS: Bazen Ürdün'de bulunan ailemi arıyorum ya da Filistin'deki arkadaşlarımı. Bana Türkiye'nin Batı Şeria kadar hareketli ve tepkili olduğunu söylüyorlar. Filistinliler Türk halkının tepkisinden çok memnun. Eylemlerin sürekliliği ve kitleselliği dikkatlerini çekiyor ve ailem, arkadaşlarım, bu nedenle Türkiye halkının eylemlerine hayranlık duyuyorlar. Sanki Türkiye bir mülteci kampı ve sanki o bölgenin ruhunu taşıyor.

AY: Çok küçük yerlerde bile eylemler yapıldı, büyüklü küçüklü. Filistin için çok açık ve net bir mesaj veriliyor AKP'ye... "İsrail'le ekonomik askeri ilişkini kes" deniliyor. Bu eylemlerin çoğu hükümetin tabanı tarafından düzenleniyor, ama AKP bu insanları görmezlikten gelmeye çalışıyor.

"İşgal sona ermezse sorun çözülemez"
soL: Peki özel olarak Gazze saldırısı ve genel olarak Filistin sorununda, nasıl bir çözüm sizce akan kanı ve süregiden işgali durdurabilir?

NS: Birincisi, bu saldırılar açısından söyleyecek olursak, bunun ancak direnişle mümkün olacağını düşünüyorum, Lübnan'daki gibi. İsrail orayı da işgale giriştiğinde Lübnanlıların direnişiyle karşılaşmış ve bozguna uğramıştı. Uluslararası tepki de önemli. Venezuela ve Moritanya gibi, ilişkilerin kesilmesi yerinde bir tepki olacaktır.

Genel olarak Filistin sorununun ise, yurtdışında yaşamak zorunda bırakılan sekiz milyon mültecinin dönmesi, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmesi dışında çözümü mümkün değil. Tek devlet iki devlet tartışması yapılıyor, ancak Gazze saldırısına İsrail halkının yüzde 85 desteği olduğu belirtiliyor. İsrail'de siyasetçiler oylarını artırmak için saldırıyı da artırıyor. Bu da iki halkın yan yana yaşayabilmesi için uzun yıllar gerektiğini ortaya koyuyor. İsrail'in elinde 8 bin Filistinli esir bulunuyor ve bu insanların da serbest bırakılması gerekiyor.

AY: "İki devlet mi tek devlet mi" tartışması uzun süredir yapılıyor. Biz dernek olarak her şeyden önce Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı olduğunu düşünüyoruz. Bu Filistin halkının tercihi olacaktır. Ancak öncelikle mülteci durumuna düşürülmüş Filistinlilerin evlerine dönmeleri ve İsrail'in işgal ettiği bölgelerden koşulsuz olarak çekilmesi gerekiyor.

soL: Nikola, Filistin sorunu için yurtdışında okuyan Filistinli öğrenciler neler yapıyor?

NS: Filistinli öğrencilerin birlikleri var. Bunlar bir çatı altında örgütlenmiş durumdalar. Bizler Filistin'in dışında olsak da, onun bir parçasıyız ve çözüm için çalışmaya, örgütlenmeye devam ediyoruz. Amacımız, sadece öğrencilere değil, Filistinli mültecilere de ulaşmak. Çünkü bu insanlar, hem mülteci hem de Filistinli olmalarının getirdiği sıkıntılarla boğuşuyorlar. Birçoğunun çalışma izni bulunmuyor ve kaçak olarak çalışmak zorunda kalıyorlar.

Birleşmiş Milletler, Filistinli direniş gruplarını "terör örgütü" olarak görüyor. Bu nedenle hareketlerimiz kısıtlı. Filistinliler örgütlerinin propagandasını açıkça yapamıyorlar. Ancak, son eylemler bunu kırmaya başladı. Eylemlerde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Hamas veya İslami Cihad'ın bayrakları açılıyor, sloganlar atılıyor. Bu da örgütlerin meşrulaşmasını ve daha rahat hareket edebilmelerini sağlıyor.