İşkencecinin yüzsüzlüğü: ‘Disiplini sağlamadan önce köpekler gibi havlıyorlardı’

AKP’nin komisyon şovu sürerken, skandal ifadeler ortaya çıkmaya devam ediyor. 12 Eylül döneminde Mamak Cezaevi’nin komutanı olan Raci Tetik, “Ben disiplini sağlamadan önce orada köpekler gibi havlıyorlardı” dedi

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırmaları Komisyonu’nda geçtiğimiz haftalarda yapılan toplantıda BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, işkencecisi Albay Raci Tetik ile yüzleşmişti.

Vatan gazetesinde Şebnem Hoşgör’ün haberine göre o toplantının tutanakları şöyle:

Önder: Hiç kendiniz bizzat tutukluları cezalandırdınız mı? Mesela dövdünüz mü?

Tetik: Hayır. Ben niye döveyim...

Önder: Şerefiniz üzerine bunu söyleyebilir misiniz?

Tetik: Şerefim üzerine, Tanrı üzerine, milletim, vatanım üzerine yemin ederim. Ben hiçbir tutuklu dövmedim, hiçbir tanesine fiske vurmadım.

Önder: Beni dövdünüz

Tetik: Yahu ben tanımıyorum... Ben niye döveyim seni?

Önder: Mahkemeden döndüğümüzde esas duruş göstermediğim için.

Tetik: Haydi canım sende.

Önder: Yüzümüz duvara dönük...

Tetik: Seni dövse dövse belki bir er dövmüş olabilir ona esas duruş göstermediğin için veya oradaki görevli bir subay veya astsubay olabilir ama ben katiyen hiç.. Ben manyak mıyım tutukluya... Ha, diyebilirim belki “Şu adam disiplinsiz” o kadar. Demiş olabilirim ama...

Tabutluk değil hücre!

Başkan (Nimet Baş): O talimat ne anlama gelir Raci Bey?

Tetik: Orası bir askerî cezaevi. Askerî cezaevinin bir yönetmeliği var, ben aynen ona uydum, hiç başka bir şey yapmadım, o ne derse kelime kelime... Denetlediler ya beni, hatta hoşlarına gitti, daha evvel giremedikleri yere giriyorlardı.

Önder: “Tabutluk” tabir edilen zemin 1, 2, 3’ün altındaki yerleri...

Tetik: “Hücre”, tabutluk değil... 12, 13 tane yaptırdım, orayı yaptırdıktan sonra uslandınız.

Önder: Deli miydik daha önce?

Tetik: O hücreye de ben kendi keyfimde adam sokmuyordum.

Köpekler gibi

Tetik: Disiplin uyguladım. Hücreleri yaptırdım. Bunlar olunca otomatikman oradaki insanlar daha böyle adam gibi davranmaya başladılar. Pencereden birisi geçtiği zaman herkes pencereye hücum eder, ona ağza alınmadık küfürler şunlar... Benim geçtiğimde tutuklular uslanmıştı, pencerede kimse yoktu, 1 kişi varsa bile içeriye kaçıyordu, disiplinimin sayesinde yani. Yoksa orada köpekler gibi havlıyorlardı yani.

Öldü mü o?

Önder: Mustafa Yalçın’ı hatırlıyor musunuz? Sizin 28 Ağustosta yaptığınız müdahale sırasında.

Tetik: Öldü mü o? Vallahi, benim geldiğimde İlhan Erdost öldü, başka bir tane ölüm olayı yok, hatırlamıyorum.

Önder: İlhan Erdost nasıl öldü? Sizin bir ihmaliniz var mıydı?

Tetik: Benim niye olsun ihmalim? Onlar mahkemeye verildi. Halit Çelenk beni suçladı ama öyle evraklar, öyle şeyler çıktı ki, benim suçlu olmadığım anlaşıldı, o er suçluymuş zaten.

Aferin iyi öğrenmişsin!

Önder: Atatürk’ün Türk ordusuna değişmeyen mesajını biliyor musunuz?

Tetik: Bilmiyorum.

Önder: 31 bin tutukluya dayakla ezberlettiniz. Size okumamı ister misiniz hiçbir yere bakmadan: “Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Büyük ulusumuzun orduya bahşettiği en son sistem silah ve fabrikalarla bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragati nefis ve istihk arı hayat ile her türlü vazifeyi ifaya müheyya olduğuna eminim.” Bakın, bu yalnızca girişi.

Tetik: Aferin, vallahi sen çok iyi bir öğrenciymişsin...

Başbakan da yapıyor!

Tetik: Siz efendim, işkenceden ne anlıyorsunuz?

Başkan: İnsanlık dışı maddi manevi her türlü baskıyı... Bir insanın azarlanması dahi, ona küfredilmesini bırakın, yüksek sesle azarlanması bile...

Tetik: O zaman Başbakanımız her zaman işkence yapıyor. Çok azarlıyor böyle her yeri, çok azarlıyor, her zaman işkence yapıyor.

Başkan: O anlamda kullanmadım.

Tetik: Ya o anlamda kullanmıyorsunuz. Adama lafını veriyor o da. Azarlanması bile işkenceyse Başbakan işkence yapıyor.