Hüseyin Çapkın gerçeği

İstanbul'un yeni Emniyet Müdürü Çapkın, halka karşı polisi savunmasıyla, sivil polisliği kurumsallaştırmasıyla ve her devrin adamı olmasıyla öne çıkıyor

soL (HABER MERKEZİ) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün imzaladığı Emniyet Müdürleri Kararnamesi ile Celalettin Cerrah'tan boşalan İstanbul Emniyet Müdürlüğüne atanan Hüseyin Çapkın'ın geçmişi İstanbulluları yeniden zor günlerin beklediğini gösteriyor.

1965 yılında polis kolejine giren, 1971'de komiser yardımcısı olarak mezun olan Hüseyin Çapkın'ın ilk görev yeri Balıkesir oldu. 1975-84 yılları arasında Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde görev yapan Çapkın, sonrasında çeşitli senelerde Mersin, Antalya, Gaziantep, Manisa, Adana, Bursa ve son olarak İzmir'de Emniyet Müdürlüğü görevi üstlendi. 1988-1991 yılları arasında Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı, 1992-1993 yılları arasında ise Araştırma, Planlama ve Koordinasyon (APK) uzmanı olarak görev yaptı.

"Siyasi konulardan sorumlu"
Biyografisinde 1975-84 yılları arasında çeşitli rütbelerde Ankara Emniyet Müdürlüğü kadrosunda çalıştığına yer verilen Çapkın ile ilgili 12 Eylül sonrasında görülen Dev-Sol davasının savunmasında önemli iddialar yer alıyor. Savunmada "Anayasa ve Polis Yasasıyla olağanüstü yetki ve milyarlık teçhizatlarla donatılarak katliam gücü artırılan polisin ve ordunun sürdürdüğü insan avının ve işkencelerinin baş yürütücüleri olarak 12 Eylül'ün önde gelen uygulayıcılarıdırlar." denilerek bahsedilen polisler arasında Hüseyin Çapkın, "Emniyet Genel Müdürlüğü siyasi konulardan sorumlu müdür yardımcısı" bilgisiyle yer alıyor. Ankara'da çalıştığı yıllar ve yer aldığı görevlerin açıkça dile getirilmeyip "çeşitli rütbelerle" denilerek bahsedildiği düşünüldüğünde, Hüseyin Çapkın'ın "mesleki kariyerine" nasıl başladığı ile ilgili önemli soru işaretleri ortaya çıkıyor.

Daima polisin yanında
Hüseyin Çapkın'ın İzmir Emniyet müdürlüğü sırasında meydana gelen Baran Tursun cinayeti, yeni İstanbul Emniyet Müdürü'nün ilerideki davranışları hakkında önemli veriler sunuyor. Hatırlanacağı üzere Baran Tursun, 25 Kasım 2007'de polis ekiplerinin "dur" ihtarına uymadığı için yapılan kovalamaca sonrası elektrik direğine çarpmış, hastanaye kaldırıldığında başının arkasında kurşun yarası tespit edilmişti. Polisin arkadan açtığı ateş sonucu öldürülen Dursun için sadece trafik kazası raporu düzenlenmişti. Dava, babası tarafından takip edilmiş, dava sürecinde aile polis tarafından defalarca provoke edilmiş, hakkında polise hakaretten ek davalar açılmıştı. "Uyarı" ateşini açan polis memuru Oral Emre Atar çıkarıldığı mahkemece tutuklanmış, ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

Hüseyin Çapkın'ın "önce polis" anlayışının ortaya çıktığı önceki örnek ise kamuoyunda "Manisalı Gençler" davası olarak bilinen dava sürecinde polisleri koruyan açıklamalarıyla ortaya çıkmıştı. 26 Aralık 1995 tarihinde, DHKP/C örgütüne yönelik yapıldığı söylenen operasyonda, çoğu liseli 16 genç gözaltına alınmış ve sevk edildikleri mahkemede kendilerine işkence yapıldığını söylemişlerdi. Yaklaşık yedi buçuk yıl süren ve gençlerin hayatına malolan ve hepsinin örgüt üyeliği suçlamasından beraat ettiği davanın son yıllarında Manisa Emniyet Müdürlüğü'ne atanan (1998-2001) Çapkın, görevde olduğu süre boyunca suçu işlemiş polislere dair en küçük bir yaptırım uygulamamıştı.

İşkence sanığı altı polisin görevden alınmalarının sözkonusu olup olmadığını soran gazetecilere yaptığı "terörle mücadelede görev yapan polislerin her zaman hedef konumunda olduğu" açıklamasıyla "polislerini" savunmuş, gençlerin suçsuzluğu ve polislerin suçu sabit olduğu halde Yargıtay ve yerel mahkeme arasında sürekli gidip gelen süreç için, "Kararın gerekçesi henüz ulaşmadı. Tekrar duruşma yapılır, polisler ceza alırsa gereğini yaparız" demişti. İşkenceci polislerin cezası 2003'te, Çapkın Manisa'dan ayrıldıktan sonra, Yargıtay tarafından onanmıştı.

O bir din alimi
2003-2006 yılları arasında Bursa'da Emniyet Müdürü olarak bulunan Çapkın'ın 2005 yılı Ramazan'ında yaptığı açıklamalar Milli Gazete gibi bir çok gazetede öne çıkartılmıştı. Gazete tarafından "Ramazan ayında alkol tüketiminin azalmasıyla birlikte, kavga, cinayet ve trafik suçları gibi adli olayların sayısının da önemli ölçüde düştüğü bildirildi." olarak haberleştirilen açıklamasında Çapkın Ramazan'da suç oranlarının yarı yarıya azaldığını iddia ederek skandal kabul edilen cümleler sarfetmişti. Aile içi şiddeti alkole bağlayan Çapkın devamında, "Adli olayların temeline bakıldığında, orada yatan şeyin, bencillik, çıkarcılık, kendini kaybetme, antisosyalleşme olduğu görülür. Diğer günlere göre Ramazanda fakirlere yapılan yardımlar ve sosyal dayanışma örnekleri, suça meyilli birey özerinde olumlu bir etki yapıyor" demişti.

İzmir'e sivil polis damgası
Hüseyin Çapkın'ı sıradan Emniyet Müdürleri'nden ayıran en önemli özelliği halkla ilişkilere çok önem vermesi ve sivil polisler aracılığıyla polis denetimini tabana yayma stratejisi oluşturuyor.

İzmir'de görev yaptığı sürece "kapkaç, hırsızlık gibi asayiş olaylarına darbe vurduğu" söylenen Çapkın'ın bu olaylara karşı "sivil giyinimli huzur timleri" kurduğu biliniyor. Çapkın Huzur timlerinin amacını, "suçlunun polisi görmeden, polisin suçluyu görmesi ve olaya müdahale etmesi" olarak tanımlayıp sivil polisliği yücelten açıklamalarıyla tanınıyor. Adana ve Bursa'da bu timlere "Sokak timleri" adını koyduğu, sonrasında İzmir'de "Huzur timleri" olarak isim değişikliğine gidildiği ve artık "Güven timleri" olarak adlandırıldığı düşünülünce, Çapkın'ın halkla ilişkileri ne kadar önemsediği de ortaya çıkıyor. İzmir'de özellikle Kemeraltı'nda yapılan çalışmalarda hem sivil polislere yer verildiği hem de başta esnaf olmak üzere sivillerin polisleştirilme uygulamasına gidildiği de bilinen örnekler arasında yer alıyor.

Hüseyin Çapkın'ın polis teşkilatı yapılandırmasında sivil polislere verdiği önemi gösteren en iyi örneği ise, 9 Eylül 2008'de Sabah Gazetesi'ndeki köşesinde kendini öven bir yazı kaleme alan Yavuz Donat tarafından yanlışlıkla ifşa edilmişti. Donat'ın yazdığı yazının ilgili bölümüne dokunmadan aşağıda yer veriyor ve İstanbul halkının dikkatine sunuyoruz:

Kordon'da yürürken bir "midye satıcısıyla" karşılaşırsanız...
Ya da "simitçiyle..."
Veya "çiçekçiyle..."
"Milli Piyango'cuyla, Sayısal'cıyla..."
Bilesiniz ki "polis olabilir."
(Yavuz Donat, 9 Eylül 2008, Sabah)